29 Nisan 2016 Cuma

KÛT’ÜL AMÂRE ZAFERİ

TARİHİMİZ VE OLAYLAR : KÛT’ÜL AMÂRE ZAFERİ  (29 NİSAN-1916)
Kût´ül Amâre Zaferi; 1.dünya savaşında İngiliz ordusunun Irak’ı işgale yönelik harekatlarının ve buna karşılık da Osmanlı ordusunun önce savunma, daha sonra da Taarruz yaparak  kazandığı zaferin adı olup ,  105.yıldönümü’ nde bu  zaferle İngiliz kuvvetleri şartlı teslim olduklarından İngiliz Basını tarafından “ en aşağılık antlaşma “olarak  nitelendirilen ve maalesef biraz da unuttuğumuz (Arşivimizde bu anlamda yeterince resim ve materyal de bulunmamaktadır) , önceki  yıllarda  The Telegraph(İngiltere) gazetesinin yazarı  Patrick Sawer, 1. Dünya Savaşı'na dair yazdığı bir yazısında ;.Savaş günlerinden sonra ilk kez ortaya çıkan görüntüleri (İngiliz Devlet arşivlerinden)  yayınlayarak , Kut’ül Amare Kuşatması'nda Türklerin İngilizleri mağlup etmelerini  belgeleriyle( Film ve fotoğraflarla) anlatması  üzerine bizler de unutulan zaferimizi  tekrar hatırlamaya başladık.

Irak’ta cereyan eden bu savaş aslında küresel I.Dünya Savaşı’nın sadece bir bölümüydü. I.Dünya savaşı (28 Temmuz  1914)  Avrupa’da başlayıp bütün dünya’ya  yayılınca “Büyük Savaş” , Osmanlı’da ise “Harb-i Umumi “veya “ Seferbirlik” olarak adlandırılmış , belli başlı büyük cephelerinde : Batı cephesi (Almanya’nın batısı), Doğu cephesi (Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’ın doğusu-Rusya)  ve Denizlerde cereyan etmiştir.Osmanlı  da ,Savaş gemilerimizin Karadeniz'deki Rus Limanlarını aniden bombardımanı (27 Ekim 1914) ile Almanya grubunun(İttifak) yanında savaşa girmiş ve CihadEkber ilan etmişti. (Halifenin yanında  Bütün Müslümanların savaşa davet edilmesi- 11 Kasım 1914) ve (5) i ana (3) ü de tali olmak üzere toplam (8) cephede (Çanakkale,Kafkas,Irak,Hicaz Yemen, Sina Filistin – Galiçya,Makedonya,İran) birden savaşmıştır.Bütün dünya ; bu büyük  harbin Fransa veya Almanya topraklarında sonuçlanacağını düşünüyordu.Ancak Dünyanın en modern donanmalarıyla (İngiltere-Fransa birleşik donanmaları) Çanakkale’ye saldırmaları (18 Mart 1915) ve mağlup olmalarıyla bir anda dikkatler doğu’ya çevrilmişti.İtilaf grubunun lideri İngiltere için doğu çok önemliydi.Çünkü en büyük sömürgesi Hindistan’la bağlantısının kesilmemesi ve Basra körfezinden petrol sevkiyatı yapılan merkezlerin(En başta İran) kontrolünü kaybetmemesi gerekiyordu.İngiliz stratejisi için Doğu Akdeniz’den ve Irak’ı da kapsayan Çin-Hindistan’a kadar batı ve güney Asya’ya tam olarak hegomanyasına(sömürge ) almak için harekete geçmişti. İngiltere’nin bu hassas stratejisini  tehdit edecek ise  Osmanlı Devletiydi.İngiltere Çanakkale cephesi açılmadan ; 23 Kasım 1914 ‘de, Basra körfezinde bulunan FAV yarımadasına saldırarak ele geçirdikten sonra , Irak’ın büyük vilayetlerinden BASRA’yı  ve ardından’da  Ahvaz’ı (İran) işgal ederek aslında Irak cephesini başlatmış ,Osmanlı da buna karşılık Cemal Paşa Komutasında Süveyş kanalına saldırarak İngiliz stratejisine açıkça kafa tutmuş oluyordu.(3 Şubat 1915' da 1.kanal harekatı maalesef  Osmanlı kayıplarıyla sonuçlanmştı)

IRAK CEPHESİ
Irak cephesinde Osmanlı kuvvetleri yetersiz kaldığından(Osmanlı ordusu diğer cephelere buradan kuvvet sevkettiğinden,(6 taburdan oluşan) bir tümen’i  vardı, savunmaya çekilmişti.Bundan cesaretlenen İngiliz ordusu General Nixon komutasında BASRA’yı ele geçirdikten sonra  ileri harekatına devam ederek(Nihai hedefleri Bağdat idi) Şat-ül Arap(Fırat ile Dicle’nin birleşerek Şat-ül Arap adını almıştır) Kurna’yı da ele geçirdiler.Osmanlı bu cephede hazırlıksız yakalanmıştı,teşkilatsız ve yetenekli komutanlardan yoksun bir şekilde mücadelesinde  etkili olamıyordu.Üstelik İngilizler takviye bir tümen daha Irak’a getirerek bölge kuvvetlerini Kolordu seviyesine çıkardılar.Osmanlı Genelkurmayı ;Cavit Bey’in yerine tümen/cephe  komutanlığına Yarbay  Süleyman Askeri Bey’i atadı(Teşkilat-ı Mahsusa  da önemli görevler üstlenmiş ,Trablusgarp ve 3.Balkan savaşı tecrubesine sahipti.).Kuvvetlerini tertipleyen Süleyman Askeri Bey,gönüllü milislerden de takviye alarak BASRA’yı geri almak üzere önce Nasiriye’den İngilizleri çıkarttıktan sonra İngilizler’e Şuayyibe bölgesinde  taarruz etti.(3) gün süren taarruzda Süleyman Askeri Bey çok kayıp vererek geri çekildiği  gibi bacağından da yaralanmıştı.Verilen kayıplardan  kendini sorumlu tutarak ,üzüntüye kapılan ve yenilgiyi kabullenemeyen Süleyman Askeri Bey intihar etti.( 14 Nisan 1915).Irak  Osmanlı cephe komutanlığına Miralay(Albay)  Nuretttin Bey'i (Sakallı)  tayin etti..Osmanlı Ordusunun durumunu değerlendiren İngiliz kuvvetleri komutanı General Towshend(22 Nisan 1915’de İngilizlerin yeni cephe komutanı olmuştu) ,ilerleyerek BAĞDAT’ı ele geçirmek amacıyla Fırat üzerinden Amara’yı(3 Haziran 1915), Nasiriye’yi (25 Temmuz 1915) ardından da Osmanlı savunması yetersiz kaldığından Kut’ül Amare’yi ele geçirdiler.(29 Eylül 1915) Bu şekilde İngilizler Kut’ul-Amare’nin işgaliyle ; BASRA vilayetinin ve suyollarının tamamının kontrolünü ellerine geçirmiş oldular.(Osmanlı Irak’ı   Basra,Bağdat ve Musul olmak üzere 3 vilayet’ten oluşuyordu.)

SELMANI PAK MUHAREBESİ
Kutü’l-Amare’yi ele geçiren İngiliz Ordusu  ardından Aziziye’yi de ele geçirdi.Yani Bağdat, Kralın askerlerine sadece 80 kilometre mesafedeydi. İngiltere’nin Irak Seferi Başkomutanı Sir John Nixon ,Bağdat’ı ele geçirmek üzere(mümkün olabilirse ; Türkler takviye alamadan) 6.Hint Tümeni (Poona) Komutanı General Towshend’a ilerleme emrini verdi.Türk ve İngiliz kuvvetleri bu sefer yeniden  Selman-ı Pak’da karşılaştılar.Türk ordusu başarılı bir şekilde çekilerek Selman-ı Pak’da savunma tertibatını  almışlardı.Burası artık Bağdat’tan önceki Türklerin son savunma bölgesiydi.(Bölge adını İslam büyüğü ve sahabe Selman-ı Farisi’den alıyordu.) İngiltere’nin hayali Akdeniz’den Hindistan’a kadar kıta'yı ele geçirip,Şark dünyasındaki  prestijini yükseltmekti.Bizim amacımız   ise Çanakkale’den sonra Bağdat’ı da “canımızı dişimize takarak “savunmaktı.Her iki kuvvet Bağdat’ın doğusundaki Selman-ı Pak denilen yerde savaşa tutuştular(22 Kasım 1915).Bu savaş bizde “Selman-ı Pak”, İngiliz Harp tarihine ise “Ctesiphon Muharebesi” olarak geçmiştir.İngilizler savaşı kazanacaklarını düşünerek nehir yolundan ikmal için botları da hazırlamışlardı.Osmanlı Devleti de İran ve Musul’daki iki tümenide birleştirerek  6.ordu olarak teşkilatlandı,  Irak Kuvvetlerini takviye ederek Kafkas cephesinde bulunan Miralay(Albay) Halil Bey(Kut)’i iki Tümen -51. ve 52. Tümenlerle  birlikte bölgeye gönderdi.Halil Bey’e ayrıca Pozantı’da konuşlu 45.Tümen’i de katılarak ; 18.Kolordu’sunu   kısa sürede fakat zorlu yollardan (Erzurum-Hınıs –Muş-Bitlis-Siirt ki buradan sallarla Musul’a ve nihayet Bağdat’ ulaşarak  cephede (Selman-ı Pak ‘da  İngilizler’ i durdurmak üzere hazırlık yapan) Miralay(Albay) Nurettin Bey(Sakallı)’in emrine girmiştir.(Kasım-1915) İki Türk komutan(Rütbeleri aynı olmakla birlikte ; Nurettin Bey daha kıdemli olduğundan Ordu Komutanı ,Halil Bey ise Kolordu Komutanıydı) cepheyi birlikte incelediler ve savunma için kuvvet düzenlemesinde bulundular. Halil Bey komutasındaki takviye  birliklerin Nurettin Bey komutasındaki birliklerle birleşmesi  Osmanlı ordusunun gücünü artırmıştı..

Selman-ı Pak Muharebenin başlarında 45.Osmanlı Tümeninin  cephesine saldıran İngilizler başarı kazanarak ,45.tümen’i gerilettiler.Bu arada Osmanlı 51.Tümen’i İngilizlere karşı taarruz ederek Towshend’ın süvarilerini püskürttüler.45.Tümenimizde hafif bir takviye alarak cephesindeki İngiliz ilerleyişini durdurdu.İngilizler ,Osmanlı Kuvvetlerinin şiddetli direnişi ve karşı taarruzları sonucunda 4.500 kayıp verdiklerinden toparlanarak ,savunma yapmak  amacıyla önceden hazır mevzileri bulunan Kutü’l-Amare’ye çekilmeye başladılar.(25 Kasım 1915).Selman-ı Pak muharebesi Irak cephesinde bir dönüm noktası olmuş ;Osmanlı ordusu İngilizler püskürtmüş,Taarruz yapan İngiliz Kuvvetleri bu sefer savunma yapmak zorunda kalmıştır.


KUT’ÜL  AMÂRE  ZAFERİ
Osmanlı Ordusu kazandığı zaferin üstünlüğüyle ,süratle geri çekilen İngilizleri takibe başladı.Ordu sıkı bir yürüyüşle Aziziye’ye gelerek Delebaha köyüne yerleşti.(30 Kasım1915)Burada fark etmeden İngiliz ordugahına fazla yaklaşan 13.Osmanlı Kolordu’su; İngilizlerin ani topçu ateşiyle paniklemeş (Kolordu Komutanı Mehmet Ali Bey-topçu ateşinde şehit oldu), ancak 44.Alayımızın adeta  kendini feda ederek karşı hücuma geçerek ,İngiliz hücümünu püskürtmüş ve böylelikle Delebaha muharebesi kazanılmıştır.(31 Kasım 1915)

Towshend savunma yapmak için niçin Kut’ül-Amare’yi seçmişti ?. Kut’ül Amare ; Dicle nehri kıyısında Şat ‘ül Arap kanalı/nehri ile birleşen Basra körfezinin 350 km kuzeyinde, Bağdat’ın ise 160 km güneyinde olup hazır mevzileri bulunan 2 km'lik dar ağzı olan yarımadada  daha kolay savunma yapılabilirdi.Üstelik burada uzun süre yetecek yiyecek stok’uda cabasıydı.Ayrıca da çeşitli harekatlar ve ikmal için nehir yollarında gambot ve botlar bulunuyordu.Eğer Towshend kısa süre dayanabilirse Birleşik Krallık takviye göndererek durumu düzeltebilme imkanına kavuşacaktı. Towshend  geri çekilişine devam ederek  3 Aralık’ta  Kutü’l-Amare mevzilerine yerleşti.Osmanlı’da buradan İngilizler’ i atmak için yeni düzenlemeler yaptı ; Harbiye Nazırı Enver Paşa ,yayınladığı ordu emriyle ;Van Gölünün güneyinden Basra Körfezine  kadar tüm İran ve Irak’ı  da kapsayan  6.ordu komutanlığının Mareşal von der  Goltz paşa emrinde olduğunu duyurdu.Golç(Goltz) Paşa 5 Aralık’ta Bağdat’a gelerek(Beraberinde 6.Ordu Kurmay Başkanı   Miralay Kazim Bey(Karabekir ) ile 1.şube başkanı Yüzbaşı Saffet Efendi (Arıkan’la ) görevine başladı.İlk taarruz emrini Cephe Komutanı Miralay(Albay) Nurettin Bey(Sakallı)’ e verdiğinden ,Türk ordusu 27 Aralık’ta Kut’ u kuşattı.İngilizler Irak’a yeni kuvvetler sevketmeden ,Bölgedeki mevcut Osmanlı Kuvvetlerine   Kut’taki kuşatmayı sonuçlandırma görevi verdi. 

İngiliz General Aylmer komuta ettiği Dicle(Tigris) Kolordusuyla  Kut’u kuşatan Osmanlı ordusuna hücüm etti. General Aylmer komutasındaki İngiliz hücümü Dicle’nin kuzey kıyısındaki  kuvvetlere saldırmasıyla  Şeyh el  Saad Muharebesi olarak tarihe geçecek (6 Ocak 1916) ve neticede 4.000 ölü veren İngiliz kolordusu  geri çekilmiştir. 

Golç (Goltz) Paşa Kut’ a gelerek kuşatma tertibatını yerinde gözlemlemiş ve alınacak tertibat konusunda Kolordu Komutanı  Nurettin Bey ve  52.Tümen komutanı Bekir Sami Bey’le birlikte karşıt görüşü ileri sürmelerinden dolayı ,hem de  Hiristyan bir komutanın  6.ordu komutanlığına getirilmesinden de rahatsızlığını açıkça ifade etmekten çekinmeyen  ; 9.Kolordu Komutanı Miralay(Albay) Nurettin Bey (Sakallı)  cephe görevinden alınarak yerine Miralay(Albay) Halil Bey( Kut- Enver Paşa’nın amcası ama Enver Paşa’dan 1 yaş küçüktür) tayin edildi.(Cephe komutanlığına ve ilaveten Bağdat Valiliğine getirilmiştir.)10 Ocak 2016 Vadi Muharebesinde İngiliz Ordusu(General Alymer komutasında), Dicle nehri’nin  kuzeyinde mevzilenmiş bizim 35.,38. ve 52 tümenlere saldırmışlar,1.600 ölü vererek çekilmek zorunda kalmışlardır. (13 Ocak 1916 ) 
Bizim  “Çöl Yılanı” adını verdiğimiz İngiliz Ajanı olan Arabistanlı Lawrence ‘de ekibiyle Bölgeye gelerek bazı kabileleri para ile ayaklanmalara teşvik ederek vur –kaç yaptırarak küçük miktarlı Osmanlı Birliklerine zayiat verdirmesi  üzerine ; Halil Bey’de bu işlerden anlayan Yahya Kaptan’ı Kut’a çağırarak gayri-nizami harbe karşılık vermeye çalışılmıştır.

Hannah ve Felahiye Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek yine geri püskürtüldü. (21 Ocak 1916)  
 Sabis meydan Muharebesi , İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. Ancak 8 Mart 1916'da Sabis (Dujaila) mevkiinde Miralay (Albay) Ali İhsan Bey (Sabis) komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum etti ama  3.500 asker kaybederek geri çekildi.Sabis meydan savaşında “Kerha “ grubuna komuta eden Dağıstanlı Mehmet Fazıl Paşa ( 80 yaşında, İmam Şamil’in kayınbiraderi idi) emrindeki aşiret süvarilerinin bulunduğu grubuyla en önde atının üstünde elinde palasıyla hücuma kalktığında vurularak şehit düştü.80 yaşındaki bu Kafkas kartalının kahramanca savaşması İngiltere’de çıkan haftalık dergilerde de yer almıştı.(Harbiye Nazırı Enver Paşa ; 6.orduya gönderdiği yazıyla Mehmet Fazıl Paşa’nın şehadetinden dolayı üzüntülerini bildirmiştir.) (23-27 Mart 1916)

Mehmet Fazıl Paşa 

İngilizlerin Bu(Sabis muharebesi)  yenilgisinden dolayı  Dicle Kolordu’su komutanı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirilmiştir.

Felahiye(2.)savaşında İnglizler çok ciddi kuvvetlerle Kuşatmada bulunan Osmanlı birliklerine saldırdılar.(6 Nisan 1916) yine 7.000 lik ağır bir kayıp vererek geri çekildiler.

6.Ordu komutanı   Mareşal Von der Goltz Paşa yakalandığı tifüs hastalığından Bağdat’ta vefat etti.(19 Nisan 1916).Yerine vekaleten Albay Halil bey  daha sonra da Mirlivalığa(Tuğgeneral-22-23  Nisan 1916) terfi ettiğinden asaleten Irak Genel Komutanlığına tayin olmuştur.)

Kut’ ül Amare savaşında  Türk ordusu sınırlı  sayıda uçak ile  önemli görevler yaptı. Fedakarca Keşif görevleri yapan Türk uçakları bir taraftan da düşman hedeflerini bombardıman etti. 26 Nisan 1916’da Kut’ ül Amare’deki İngiliz kuvvetlerine havadan erzak atmaya çalışan bir İngiliz uçağı da Türk  uçağı tarafından düşürülmüştür. Kuşatma altındaki İngiliz ordusuna  Felahiye’den yardım getiren “Julnar Vapuru”  12 Nisan 1916 gecesi  270 ton erzak ve çeşitli silahlar ve üç makineli tüfek, kaptanı ve mürettebatıyla birlikte Türk ordusu tarafından ele geçirilince   ; uğradığı son mağlubiyetler  ve yardımların da  ulaşamaması üzerine İngiliz Genel Komutanlığı, Kut’ül Amare’de Halil Paşa ordusu tarafından  kuşatılan  İngilizlerin kurtarılması imkanı kalmadığından   General Townshend’e kendi başının çaresine bakmasını emretti

İNGİLİZLERİN  TESLİMİYETİ
General Townshend, bu sıkışık durumdan kurtulmak  için son bir çare ile ve  Mirliva Halil Paşa tarafından şaka  şeklinde adlandırılan  bir rüşvet teklifinde bulundu.  Bu teklif İngilizlerin ünlü casusu Arabistanlı Lawrence, tarafından ikinci kez tekrarlanmış ise de red cevabı alınmıştı..6.Ordumuzun komutanı  Halil Paşa’ya yapılan rüşvet teklifi Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde: “Townshend’in kurtulmak için ettiği teklif” başlığıyla Osmanlı kamuoyuna duyurulmuştur.

Kuşatma dışındaki diğer İngiliz Kuvvetlerinin.(Türk ordusu hem kuşatma altında tuttukları Townshend 6.Hint Tümeniyle,hemde kuşatmadaki İnigliz birliklerini kurtarmaya gelen İngiliz Kolordusuyla savaşmak zorunda kalmıştır.) ; Towshend’ın Tümenini kuşatan Osmanlı Birliklerine üç kez saldırmaları ve her seferinde geri püskürtülmeleri ,üstelik İngiliz Hükümetinin başkaca yardımı da gelmediğinden – ve kuşatma altındaki İngiliz  birlikleri içinde  başka sorunlarla uğraşmak zorunda kaldığından( özellikle 6.Hint Tümenin içinde bulunan Müslüman Patanlar(Peştunlar) ,dindaşı Müslüman  Türklere karşı savaşmak istemedikleri için disiplin sorunlarına hatta firarlara  sebep olmaktaydı. Mirliva Halil Paşa, Müslüman askerleri Halifenin ordusuna katılmaya teşvik ,gayri Müslim askerleri de İngiliz emperyalizmine  karşı  isyana davet eden , bildiriler dağıtmıştı) Çaresiz kalan  Towshend komutasındaki İngiliz Kuvvetleri teslim oldular.(29 Nisan 1916). 4 ay 23 gün süren Osmanlı Kuşatması sonucunda  ;Teslim olan İngiliz Hint Tümeni ; 6 sı general olmak üzere 476 subay  ,13.309 askerinden oluşuyordu.(İngilizler teslimden önce silahlarını imha etmişlerdir).
Kut'ül-Amare zaferi İtilaf Devletlerinin Osmanlı kuvvetleri karşısında aldığı ,ikinci büyük yenilgi idi.(Diğer yenilgileri Çanakkale savaşıdır.Böylelikle İngilizler iki kez Osmanlı’dan tokat yemişlerdir.)
Bu zaferin kazanılmasında elbetteki kumanda ettiği  kuvvetlerine vatan ve millet sevgisiyle  hitap eden Halil Bey’in payı büyüktür. Irak Ordusu Komutanı Halil Paşa Kut'ül-Amare zaferinden sonra 6 ncı Orduya yayınladığı mesajında şöyle demiştir:
Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz- Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.”
24.04.1916  Mirliva Halil 6.ordu Komutanı

Avustralyalı araştırmacı Dr.Gaston Bodart bu zaferi, “İngiliz prestijinin 1. Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe" olarak yorumlamıştır.


İngiliz Karargahı Komutanları,Mirliva Halil Paşa ve Kurmaylarıyla 29 Nisan 1916. kazanılan bu Büyük zaferimiz  Halil Paşa’nın da dediği gibi Türkiye'nin NATO'ya üye olduğu 1952 yılına kadar,  Silahlı kuvvetlerde 'KUT bayramı' olarak kutlanmaktaydı.(NATO  ve özellikle İngilizleri üzmemek adına kutlamalar kaldırıldığı düşünülmektedir)

Kut'ül Amare ve çevresindeki bölgelerde görev yapan ve adlarını iki büyük zafere yazdıran  Halil Paşa ; Kut ,Ali İhsan Paşa da ; Sabis  pek çok subay’da Selman-ı Pak gibi bölgenin yer isimlerini  soyadı olarak  almıştır.Ayrıca Kut'ül Amare'de Osmanlı ordusu bizim bugün bu topraklarda yaşamamız için için  Dicle ve Fırat boyunda 1915-1916 yıllarında  25 bin şehid vererek 29 Nisan 1916’da Kutü’l-Amare zaferinin kazanılmasında vatan müdafaası için her türlü sıkıntı ve yokluklara göğüs gererek, vatan ve millet için  canlarını veren kahraman Türk askerlerini bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun!...Şehitlerimizden ancak küçük bir kısmı Kut şehitliğinde yatmaktadır.(Kut Şehitliği ; 1920 yılında Bağdat’a 180 km uzaklıkta Kutü’l-Amare’de inşa edilen şehitlik, etrafı duvarlarla çevrili büyük bir anıt şeklindedir. Burada 7 subay ve 43 er olmak üzere 50 şehidimizin mezarı bulunmaktadır.)
 Kut Şehitliği

Açıklama-1: Irak’ın gelecekteki vaziyeti: Enver Paşa, Kut Zaferi’ni kazanan Ordu’yu “Iran Seferi” ne gönderdi. Ordumuz , İran’a girerek ; buradaki  İngilizleri kovarak İran petrol havzalarının büyük kısmını ele geçirdi. Ancak o  sıralarda, Ermeniler Azerbaycan’ı işgal etmiş,  sivilleri bile acımasızca katlettiklerinden ; ordu Azerbaycan’a yöneldi ve Bakü’yü kurtardı. Ardından Batum’u da ele geçirdi.Bu savaştan sonra 50.000.kişilik orduyla saldıran İngilizler Bağdat’ı ele geçirdiler(Mart-1917) ve Mondros Ateşkesinden sonra da 3 Kasım 1918 de Musul’ u da işgal ederek Irak’ı tamamen ele geçirdiler. Irak’ın Kuzeyi Musul vilayeti Misak_ı Milli  kavramı içinde yer alırken ; 1922 yılında Derbent’te Özdemir Bey İngilizleri  ciddi bir mağlubiyete uğrattıysa da İngiliz Diplomasisi bu harekatın sürdürülmesini imkansız kıldığından ;Ankara antlaşması ile Musul vilayeti İngiliz manda yönetiminde bulunan Irak’ın olmuştur.(1925)Uğruna nice kanların döküldüğü  Mezopotamya'daki dörtyüz yıllık Osmanlı egemenliği böylelikle sona erdi.  Irak'ın üç'e bölünmesiyle ilgili yorumların yapıldığı  bu günlerde ; bu bölge hala kan ve ateş içinde  istikrar ve huzuru bulamamaktadır.

Açıklama-2: Mirliva Halil Paşa(Kut)nın hayatı : Halil Paşa Bolşevik  Devrimi'nin ardından Rusların zayıflamasından yararlanmak için kurulan, yeğeni Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu'nun ileri harekâtına katıldı ve Bakü'ye girdi. Mütareke'nin imzalanması sonrasında Ermenistan'a büyükelçi olarak atanmasına rağmen, yoldan geri döndürülerek İstanbul'a getirildi,İtilaf kuvvetleri tarafından Bekirağa Bölüğü'ne hapsedildiyse de buradan dostu Yahya Kaptan’ın çabasıyla   kaçarak Anadolu'ya geçti. Anadolu'da Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlaması üzerine o sırada Sivas'ta bulunan Mustafa Kemal Paşa ile buluştu. Mustafa Kemal Paşa tarafından Sovyetler Birliği'nin Millî Mücadele'ye desteğini sağlamakla görevlendirildi. Moskova'ya giderek Sovyet liderleriyle görüştü ve daha sonra Sovyet yönetimi tarafından TBMM Hükümeti'ne gönderilen  altınları ve silahları getirdi.Fakat Türkiye'de kalmasına izin verilmeyince,  Moskova'ya gitti. Ancak Enver Paşa'nın Moskova’dan ayrılarak Türkistan'da Sovyet yönetimine karşı savaş başlatması üzerine de 1922 yılında Berlin'e gitti. Cumhuriyetin kurulmasından sonra hükûmetin verdiği özel izinle Türkiye'ye dönen Kut, 1957 yılında öldü.

Açıklama-3: Sykes-Picot Anlaşması, I. Dünya Savaşı sırasında,; Irak cephesinde 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonucunda İngilizlerin Osmanlı 6.ordusuna teslim  olmasından  17 gün sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya ve Fransa  arasında yapılan ve Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmaya verilen addır.(İtilaf Devletleri benzer antlaşmaları tekrar etmişlerdir.-Boğazlar,Londra,Petrograd,Mac-Mahon ve Saint Jean de Maurienne antlaşmaları hep Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşmaya yöneliktirler.)

Rifat GÜNDAY

Eğititmci, Araştırmacı ve Tarih öğrt.

KAYNAKLAR :
1. Dünya Harbi Harp hatıralarım, Ali İhsan Sabis
Enver Paşa, Murat Bardakçı
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Irak-İran Cephesi, Genelkurmay Başk.
Birinci Dünya Savaşı’nda Irak Cephesinde Osmanlı Devleti ile İngiltere Arasındaki Çarpışmalar, Serdar Sakin.


2 yorum:

  1. Hocam sizi tanımamda ki kazançlardan bir tanesi de ayaklı tarih kitabı olmanız.Ancak tarih kitabı dediysem de,sıkıcı, bezdirici,ezberci tarafı değil.Bilgi içine sohbet katan,bilgi arasına arka plan entrikaları ile efsanelerini de sokuşturan keyifli tarih sohbetçisi desek daha doğru olacak.Saygılar hocam.

    YanıtlaSil
  2. Aklımda deli sorular vardı
    bu yazıyı okuduktan sonra daha da delirdiler hocam

    YanıtlaSil