Tarihimiz ve Olaylar -14 : Halide Edip Adıvar'ın Eskişehir Günleri
*Rifat GÜNDAY
HALİDE EDİPADIVARIN HAYATINDAN …
HALİDE EDİB ADIVAR, 1882’de İstanbul’da doğdu.
Babası Ceyb-i Hümayun kâtiplerinden Mehmet Edib Bey'dir. Annesi Bedrifam Hamm'ı
küçük yaşta kaybeden Halide Edib,Üsküdar
Amerikan Kız Koleji'ni bitiren ilk Türk kızıdır
1908 de Kadın hakları yazarlığa başladı 31 Mart
Ayaklanması sırasında Mısıra kaçmak zorunda kaldı. 1909’ dan sonra
öğretmenlik,müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı.
1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde
tarihî konuşmasını yaptı. İstanbul’un
İşgalinden(16 Mart 1920) Anadolu’ya
geçerek Kurtuluş Savaşı’na katılmaya karar verdi.
Halide hanım 18 Mart 1920 günü eşi Adnan Bey’le birlikte Anadolu macerasına başlıyordu .Sirkeci’den vapura binerek Boğaziçinde toplarını İstanbula çevirmiş itilaf zırhlılarının yanından geçerek Üsküdara çıktılar.Maceralı bir yolculuktan sonra yolun kalan kısmını trenle Osmaneli-Geyve-Bilecik ‘den Eskişehire ulaştılar.Bu arada bir yılı aşkın süredir Eskişehir’de bulunan İngiliz alayı Batı Cephesi komutanı Ali Fuat Paşa’nın( Cebesoy) baskısıyla Eskişehir’den uzaklaştırılmışsa da Ankara’ya doğru Yunan ilerleyişi başlamak üzereydi. Normalde Eskişehir’de trenler uzun süre dururken ,bu sefer 2 dakika içinde Ankara’ya hareket etti. 2 Nisan akşamı Ankara’ya ulaştılar.İstasyonda kalabalık bir grup tarafından karşılandılar ve kendi deyimiyle “Millî hareketin Kâbesi” dediği Ankara istasyonunda halka bir konuşma da yapmıştır.
Ankara’da bir
çiftlik evine yerleşen Adıvar’lar bu arada Kurtuluş Savaşının gün be gün
izlemeye takip etmeye hatta katkıda bulunmaya başladılar. Bu arada Haziran-1920
den itibaren Yunan saldırıları doğuya doğru artmaya başlamış ; Marmara’da
Bandırma İzmit , Batı Anadolu’da Uşak işgal edilmiş , Yunan orduları iki koldan
Afyon ve Bursa istikametine ilerlemeye başlamışlardı.Bursa’nın(8 Temmuz 1920)
işgaliyle Bursa’da bulunan Halide
Hanım’ın babası ve kız kardeşi yollara düşmüş göç kafilesi ile Eskişehir’de bir
okula yerleştirilmiş ,durumu haber alınca da Eskişehir'e hareket etmişlerdi.Halide
hanım ve eşi Dr.Adnan Bey Eskişehir’e gelerek onları Antalya ‘ya doğru yola
çıkarmışlar ,böylece Halide Hanım Eskişehir’i yakından ilk defa görmüş
oluyordu. O
yıllarda Eskişehir eski ve yeni adıyla iki kesimden oluşuyordu.Eski kesim
tarihi Odun pazarında , yenisi ise
istasyon merkezli idi .Eskişehir'e demiryolu geldikten sonra(1892) hızla nüfusu
artarak 60.000’den 150.000’i aşmıştı(1914 )
İstasyon çevresinde yaşayan çoğunluğunu yabancılar ve Müslüman
olmayan Osmanlı vatandaşlarının sayısı da 7.000’i aşmış , kiliseleri(sayısı 3 ) okulların(6 okul )
bulunduğu oteller, küçük atölye ve imalathaneler ,değirmenler ile Bağdat demiryolunun lojistik
mekezinin (Sonradan Tülomsaş’a dönüşecek) yer aldığı yeni Eskişehir oluşmuştu.Türklerin
yani eski bölgede geleneksel küçük
esnaflar ile yeni bölgeye doğru yayılan
10 cıvarı okul bulunuyordu.Halide
hanım bu ikinci Eskişehir ziyaretinden sonra Ankara’ya dönünce (Trenle 10 saat
sürüyordu) bir sürprizle karşılaşmış ,Çifteler hara’sının(Çiftlikat-ı Hümayun)
atlarının kendi çiftlik evine taşındığını görünce küçük bir eve taşınmak
zorunda kalmıştı.Bütün bu hadiselerden artık düzenli ordu’nun kurulma zamanının
geldiği yüksek sesle seslendirilmeye başlamıştı.Neticede TBMM kararıyla düzenli
ordu kurulmuş ve Batı Cephesinin kuzey kanadına Miralay İsmet bey(Albay İnönü),
Batı Cephesi Güney kanadına da Miralay Refet bey(Albay Bele) atanmışlardı.(9
Kasım 1920)Ancak Bu sefer de İngiliz destekli Yunanlılar ileri harekatlarını
devam ettirerek 6-9 Ocak 1921 tarihlerinde İnönü mevzilerine taarruz
ettiler.Taarruz püskürtüldü.Bu düzenli ordunun Batı cephesinde ilk
zaferiydi.Ankara’da sonsuz bir sevinç yaşatmıştı.
Halide
hanım gönüllü
hastabakıcılarıyla(Ankara)
Ankara’da yeniden teşkilatlanmaya başlayan Hilal-ı Ahmer Cemiyeti(Kızılay) askerlere hediyeler vermek üzere Halide Edip’i cepheye gönderdi.Halide Edip arkadaşları ve bazı subaylarla trenle Eskişehire hareket etti.Eskişehire gelen Halide istasyon yakınında bulunan Madam Tadia Oteline yerleşti.(Subay arkadaşları ise karargaha yerleştirildi) ertesi gün arkadaşıyla birlikte Hilal-i Ahmer hastanesine gitti.Burada bahsedilen hastane Odunpazarına yakın şimdiki 2 Eylül caddesinde vilayet yakınında yer alan ,Yurt Pasajının olduğu yerde kiliseden(Fransız Saint Augustin de I ’ Assomption rahiplerine aitti- ayrıca misyonerlik faaliyetleri için de sağlık hizmeti vermişlerdi) hastaneye dönüştürülmüştü.Halide hanımın kaldığı Madam Tadia Oteli ise istasyona yakın Çek asıllı Avusturya vatandaşı misafirperverliğiyle meşhur Tadia’nın işlettiği Eskişehir’deki iki otelden birisiydi. ( O yıllarda trenler geceleyin sefer yapmaz yolcular geceyi bu otellerde geçirir ertesi gün yola devem ederlerdi)
Halide
hanım Hilal-ı Ahmer hastanesinde doktorla programı hakkında
konuştuktan sonra önü ve arkası
düğmeli geniş etekli gri bir elbise giyerek
, işe koyularak akşama kadar düzen-tertip üzerinde çalıştı. Akşam otele
dönerken otelin mobilyaları üzerinde görüştü,ertesi gün yine Hilâl-ı Ahmer
hastanesine giderek yaralılarla konuştu.Kendisi bu gördüklerini Türk ordusunun
yeniden dirilişi olarak nitelemekte 6 ay öncesi duyduğu başı-bozuklukların
artık geride kaldığını düşünüyordu.Öğle yemeğini artık Mirliva olan İsmet Paşa’nın
karargahında(Batı Cephesi Karargahı) yeni.Karargâh (Karacaşehir köyünde)düzenine
çabucak-memnuniyetle –göz attıktan sonra akşam yine otele döndü. Daha sonra Ankara’ya
dönerek Hilal-ı Ahmer çalışmalarına katıldı.İstememesine rağmen
Hilal-ı Ahmer reisliğine seçildi (10 Nisan 1921)ve Eskişehir Hilal-ı Ahmer hastanesine
hastabakıcı olarak tayin olduğundan Mayıs(2021 )sonlarında tekrar Eskişehir’e
geldi.2 Haziran günü istasyondan trenden hastabakıcı üniformasıyla inerek
hastaneye yürüyerek ulaştı ve görevine başladı.Yeni saldırılara karşı çok
sayıda hastabakıcıya ihtiyaç olacağından baş hemşire ile birlikte Eskişehir
halkından gönüllü hastabakıcı toplamaya başladı.akşamları Madam
Tadia'nın odasında yatmadan kitap okur, şamdanı söndürmez, dinlenir bazen
de yeni romanını yazmaya çalışırdı(Ateşten
Gömlek) sokaklarda ses şada yoktu. Haziranın dokuzuncu günü hastane tıklım-
tıklım dolmuştu. Artık her odayı bir koğuş haline sokmak zorunda kalmışlardı.
Yunanlılar 11 tümenle büyük saldırıya
başlamıştı.9 hazirana kadar sakin bir şekilde geçen hayatı birden sokakların artan
askeri hareketliliğiyle heyecanlı ve
tedirgin edici bir hal alacaktı.Bu sefer öncekilere benzemeyen yoğunlukta her
yerden göç kafileleri akmaya başlamıştı.
Sevr’i Ankara’ya kabul ettirmek için harekete geçen Yunan ordusu yüz bini aşkın ordusuyla ve ağır toplarıyla saldırıyı başlamıştı.Türk ordusu da yeniden Fevzi Paşa(Çakmak) eliyle teşkilatlanarak İnönü mevzilerinin kuzeyinden bir yay gibi Afyon’a kadar 7 grup komutanlığıyla (Bir kaç tümenden oluşan Kolordu’dan daha küçük kuvvetler )batı cephesi savunma hattı oluşturulmuştu.Muharebelerin 13/14 Temmuz gecesinde 12.Grubun (Miralay Halit”Deli”) savunduğu Afyon’da “Kolonkaya ,Teperoğlan-Tavşan Tepe” hattına taarruz merkezi olarak başlattılar ve Miralay Halit kendinden 7 -8 kat daha büyük üstün Yunan Kuvvetlerine karşı mevzilerini savundu , ancak Yunan saldırılarının bu hatta taarruzlarına 1,5 gün dayandıktan (vaktinde takviye kuvvetler yetişemediğinden )sonra Seyitgazi- Akin köyü hattına çekilmek zorunda kalmıştı.Yunan ordusu 15-16 Temmuz günü ise bu sefer 4.grubun bölgesi Kütahya ‘da Yumrukçal-Nasulçal tepelerine yine taarruz merkezi olarak saldırdılar.Burayı savunan 4.Tümen komutanı Yarbay Nazım karargâhıyla pusuya düşerek yaralı olarak taşındığı Çöğürler Şht.Miralay Nazım istasyonunda şehit olur ve naaşı Eskişehir’e getirilir.Şehit Nazım Halide hanımın görevli olduğu hastanededir artık.
Halide hanımın
görev yaptığı Hilal-Ahmer hastanesi
ve Bu günkü rotası (Kroki)
“NAZIMA VEDASI”
Öğleden
sonra, askerî hastanenin doktoru hastaları kaldırmakta olduklarını belirterek
Nâzım'ı görüp -görmek istemediğini
söyleyerek , biraz sonra Ankara'ya
götürecekler ve askerî törenle kaldıracaklar. Halide E.Adıvar Eskişehir Hastanesinde geçen Nazım’a vedasını “Ateşten Gömlek “ romanında şöyle anlatmaktadır: “..Şimdi, doktorun önümüzdeki camlı kapıya neden bu kadar
hayretle baktığını ve niçin hastaneyi yoklamaya geldiğini sezdim. Ben onun daha
önce içeriye girmesini söyledim. Ben kapıda bekleyecektim. Kapıyı itip,
ayaklarının ucuna basa basa içeriye girdi. Minimini bir bölmede, üzerinde büyük
bir bayrak örtülü olan Nâzım yatıyordu. .” “..Önce ellerine baktım. Herhangi
çilli bir çocuk eli, uyuyan bir çocuk gibi göğsünün üstünde... Bu ellerin
kurşunla oynamış olduğunu düşündüm. Elimi elinin üstüne koyarak, bir kardeşle
veda eder gibi vedalaştım ve bayrağı üzerine çektim, sonra, yalnız kalmak ve
hava almak istediğimden dışarı çıktım…”
(Solda) Şht.Yb.Nazım ve TBMM
Reisi M.Kemal (Atatürk) ve Miralay Halit(Deli)
Kütahya güneyi muharebelerinde Türk Savunma hattının
çökmesi üzerine Mustafa Kemal paşa 17 Temmuz sabahı Trenle Eskişehir’e geldi ve
buradan cephe kumandanı İsmet Paşa’yla birlikte otomobil’le Karacaşehir köyünde(Osmanlı Devletinin ilan edildiği
Karacahisar kalesinin aşağı kısmı)
bulunan Karargaha hareket etti.Halide Hanım anılarında bu
karargahın büyükçe bir bahçeye bakan
odasında İsmet Paşayla yemek yediğini anlatır.Neticede Milli Mücadelenin devamı
için ordumuzun doğuya çekilmesi gerekiyordu bunun içinde Kütahya’daki
kuvvetlerimizin geri çekilme
yolunda kuşatılmasını önlemek için Halit
Bey grubunun ölümüne direnmesi gerekiyordu.
Halit Bey birlikleri Eskişehir doğusuna Seyitgazi
Hattına çekildiler.Burada Akin köyü yakınlarındaki Kesenler deresi mevkiinde yeniden mevzilenerek tutunmaya çalışırken bir yandan da doğuya
çekilen kuvvetlerimizi takip eden kuvvetli bir Yunan Kolunu(14.Piyade alayı ile
Yunan süvari tugayını) emrindeki 8,11. ve 57.Tümen birlikleriyle Ilgaz Boğazı Muharebesinde müthiş bir darbe vurarak epeyce hırpaladı. 19/20 Temmuz 1921
Halide
hanım artık Eskişehir'den çekilmek komutunun
verildiğini öğrenmiştir
19 Temmuzda İnönü Mevzii Birlikleri Eskişehir’i
kuzeyden savundu.Çekilme Kararına göre Eskişehir boşaltılacak ve takipçilerle
arayı açarak Sakarya doğusuna çekilinecek, bu arada ordu yeniden tanzim
edilerek yeniden muharebeye hazırlanılacaktı.
Alınan karar üzerine Eskişehir hükumet teşkilatı(Mutasarrıflık
memurları) da Mihalıççık’a taşınacaktı.Ancak
bu durum orduda ve halkda Balkan bozgunu görüntüleri/durumları oluşturmuş , göç
kafileleri Eskişehir’den ayrılmaya başlamışlardı.
Halide hanım Madam Tadia'nın otelindeki
odasına gittiğinde karargâhtan bir haber
geldi.Haber notunda TBMM Reisi Mustafa
Kemal (Atatürk) , Halide için harekete hazır bekleyen trenin vagonunda bir kompartıman ayırtmış olduğunu ve
saat dokuz buçukta hareket edeceklerini yazıyordu. Bu arada oteldeyken şiddetli
bir patlama ile bütün camlar kırılmaya başladı. Her yerden ateş ediliyor,
sokaklarda ayak sesleri işitiliyordu. Sanki Yunan ordusu şehre girmişti,. .Madam Tadia ise binanın arka taraflarına Yunan uçaklarının bomba
attıklarını söyledi. Halide hanımın en
büyük kaygısı, istasyonda trene konmak üzere götürülen sedyelerin bir zarara
uğrama ihtimaliyle birlikte birde götürülemeyecek kadar ağır olan yaralıların
durumuydu. Ondan sonraki birkaç saat içinde havaya yansımış olan yenilmenin
acısı son derecesini bulmuştu. Hava saldırısından yaralanan on iki kişiyi hastaneye getirdiler.Halide’ye göre ; Eskişehir’de her yer hastane olmuştu.Halide
hemen hastanesine gitti ,yaralıların birkaçı çocuktu,acıdan bağırıyorlardı.
Hastanede trene konulacak olanların
hepsini hazırladılar kımıldamaları elde
olmayanları(Çok ağır yaralı olanları) bir Türk ve bir Musevî doktorun eline
bırakıldı. Genç ve tecrubesiz
hastabakıcılar panik halde hepsinin
başı elleri arasında, kapılara dayanmışlar, ağlaşıp duruyorlardı. Halide hanımı
taşıyan son trene İmalat-ı Harbiye’nin bütün makine ve ekipmanları yüklenmiş ve tren hareket edince hatlar daha
önceden yerleştirilmiş tahrip
kalıplarıyla imha edilmeye başlanmıştı.Bu arada Batı cephesi karargâhıda daha
doğuya Ağapınar köyüne taşınmıştı.

20
Temmuz’da Seyitgazi’yi savunan kuvvetlerimizde burada tutunamayarak Derbent
köyünde toplanmaya çalışılırken ,21 Temmuzda Kütahya ve
İnönü’den geri çekilen kuvvetlerimiz de Eskişehir’in kuzeyinde olmak üzere
iki hat halinde toplanmışken , Yunan ordusunun
Türk ordusunun ikili hattına göre bir harekat tertip etmesinin taarruz için elverişli olabileceğini
değerlendiren Batı Cephesi Komutanlığı bir anda Yunanlılara karşı ani taarruz başlattıysa
da (Muttalip ve Kanlıpınar muharebeleri) püskürtüldük.19
Temmuz ‘da Eskişehire girmiş olan Yunan kuvvetleri ile Seyitgazi istikametinden doğuya ilerleyen Yunan kuvvetleri Kırkız dağında kuvvetli bir
şekilde mevzilenerek Türk ordusu
kuşatılma tehlikesi yeniden kuşatılma tehlikesi belirmiş -Geri çekiliş yolunun kesilmesi - 12.grup (Miralay
Halit) son müdafaasını da Kırkız dağındaki Yunan kuvvetleriyle uzaktan (Top atış menzilinin dışından) kontrollü
geçiş yaparak diğer kuvvetlerle
birlikte. Mahmudiye- Çifteler hattına çekildiler.(23/24 Temmuz1921).
Böylece 13 temmuzda 12.Grubun savunduğu Kolonkaya(Afyon) Yunan Saldırısıyla başlayan Afyon-Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
yine 12 Grubun son müdafaayı yaptığı yer olan Kırkız dağının doğusunda 23/24 Temmuz 1921’de son bulmuştur.Batı
Cephesi Karargâhı da Ağapınar’dan –Kara Tokat’a (Türkmentokat) ve oradan da Sarıköy’e (Yunus Emre)taşınarak Sakarya
boylarında yapılacak muharebelere karşı hazırlıklara başlandı.Ankara’ya
ulaştıktan sonra Onbaşı rütbesini takarak Sakarya muharebelerine iştirak etmiştir.
Halide hanım Sakarya
zaferinden(13 Eylül1921) sonra
muharebeyi kaybeden Yunan ordusunun geri çekilirken köylerde yaptığı
mezalimi tesbit için Tetkik-i Mezalim
heyetinin başına getirilir.(Heyette yine kendisi gibi Romancı olan Yakup kadri
Karaosmanoğlu ile Yusuf Akçura ve bir
binbaşı yer almaktaydı)Heyet Haymana
ovasını ,Polatlı ve Mihalıççık-Sivrihisar bölgesinin köylerini tarayarak fotoğraflayıp raporlarını hazırlamışlardır. Polatlı
yakınlarındaki Üzümlü ve Çekirdeksiz köyleri en fazla vahşete uğrayan köylerdi.
“Düşman çekilirken her şeyi öyle bir sistematik tarzda yok etmiş, öyle taş taş
üstünde bırakmamıştı ki ilk bakışta buralarda bir zamanlar oturanlar var mıydı?
diye insan şüpheye düşerdi diye..” özetleyen Halide hanım bu görevini yaklaşık 4
ay sürdürmüş , bir seferinde Amerikan yardım kuruluşunda bulunan iki kadın
misyoneri (Miss Biling ve Allen) birlikte Sivrihisar Mülk , Oğlakçı , Hamamkarahisar , Günyüzü
,Gecek ,Koçaş ,Babadat ve Demirci köylerine
götürerek mezalimi birlikte fotoğraflamışlardır. Bu
kapsamda Halide hanım Sivrihisar’ın (7)
köyünde tesbit yaparak raporlamıştır. Her iki çalışmadaki anlatımlar birbiriyle
örtüşmektedir.
Tetkik-i Mezalim Heyeti ;
Halide Edip, Falih Rıfkı , Mehmet Asım Eskişehir-İzmit Yolunda(Ocak-1923)
26 Ağustos’la başlayan
Büyük Taarruz’la neticelenen 9 Eylül
1922’de İzmir’in geri alınmasından sonra
yine Halide Edip başkanlığında, Yunan mezalimini tetkik heyeti kurulmuştur. Bu heyette Halide
Edip’in yanı sıra daha önce Sakarya’da birlikte çalıştığı Yakup Kadri
Karaosmanoğlu ,Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Asım
Us’ da iştirak etmişlerdir. Tetkik-i Mezalim Heyeti, İzmir’den başlayarak
Menemen, Manisa, Salihli, Alaşehir, Kütahya, Eskişehir rotasıyla Bursa’ya kadar
Yunanlıların 2 yıla yakın işgalde tuttuğu bölgeyi tarayarak 2. bir rapor
hazırlamışlardır. Heyetin üzücü tesbitlerinden ; “Yakılan evlerinin külleri arasında bulunan
kadınlar, çocuklar, diri diri yakılan
insanlar…” mezalimin boyutunu
göstermektedir. Yukarıda açıklanan 4 yazarımız “İzmir’den
Bursa’ya” adlı ortak eserlerinde gördüklerini, duyduklarını ve
izlenimlerini anlatmışlardır. (1922).Halide
Edip Adıvar Milli Mücadelemizin aydınlık yüzü olmuş , bu vesileyle Cephe
hattına yakın yerlerde görev almış ve Eskişehir’e 5-6 kez gelmiştir.
Rifat Günday
Başöğretmen-Tarih(E)
1-TÜRK İSTİKLAL HARBİ II. CİLT 4. KISIM T.C. MSB-Genel Kurmay Başkanlığı
2-TÜRKÜN ATEŞLE İMTİHANI -Kurtuluş Savaşı Anıları-
Halide Edip Adıvar
3-KÜTAHYA-ESKİŞEHİR Kurtuluş Savaşı’nın Unutulan
Muharebeleri –Süleyman Duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder