BARBAROS-ZADE GAZİ HASAN(BÜYÜK HASAN) PAŞA VE ALMAN İMPARATORU ŞARLKEN'E KARŞI KAZANDIĞI BÜYÜK ZAFER (GAZİ BÜYÜK-KARA HASAN REİS)
16.YÜZYIL OSMANLI-ALMANYA SAVAŞLARI
Osmanlı Devletinin 10.Padişahı ; I.Süleyman
(KANUNİ) , 1520 yılında , Babası
I.Selim’in vefatı üzerine tahta geçmiş ve Büyük Dedesi Fatih Sultan
Mehmet döneminde yarım kalan Batı seferlerine hızla başlamıştır. Belgrat( 1521)
,Rodos(1522) fetihleri ve Mohaç
zaferinin(1526) ardından Macaristan fethedildi.Avrupa’da ise 1516 ‘da Alman ve Avusturya İmparatoru olarak tahta çıkan 5.Karl yada
Şarlken ; Papa’nın elinden Kutsal-Roma
Germen İmparatorluğu tacını giyerek(Achen-1520)
: İspanya ve sömürgeleri , Felemenk(Hollanda-Belçika) ülkelerinin de
yönetimini üstlendi.Karada Osmanlı çok güçlü olduğundan,Şarlken ve kardeşi Ferdinant(Avusturya İmparatoru ) meydan
savaşlarından kaçınarak yerine denizlerde Osmanlıyla savaşmayı tercih etti. (Kanuni
döneminde , Almanlar ve Avusturyalılar asla
Osmanlılar’a karşı meydan savaşına çıkamadılar)
Barbaros’un Huzura kabulü (Minyatür-1534)Preveze zaferi(1538) tablosu
Bu durum üzerine
Kanuni Akdeniz’deki Osmanlı egemenliğini güçlendirmek üzere Uzun süredir
İspanyollarla çarpışan ve Yavuz’un Mısır seferi sırasında yaptığı yardımlarla (Para ,Top ve diğer ateşli silahlar ile 2000 kadar da
Yeniçeri emrine vermişti-1517)Cezayir hakimi ve küçük birde donanması olan Barbaros’u
İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kaptan-ı Derya ‘lığa getirildi ve adı Hızır
Hayrettin Paşa olarak kayıtlara geçti(Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Denizcilik
Bakanı-1534).Barbaros’un İstanbul’a gelmesiyle Cezayir doğrudan Osmanlı
devletine katıldı.Kapudan Paşa aynı yıl Tunus’u da fethetti ise de Şarlken
geri aldı.Osmanlı ile Kutsal-Roma Germen savaşları Karada ve denizlerde
sürerken ; Avrupa’nın birleşik haçlı
donanması (Fransa hariç) Preveze’de Andrea Doria komutasında, (Barbaros)
Hızır Hayreddin Paşa komutasındaki
Osmanlı donanması karşısında büyük bir yenilgiye uğradı.(27.Eylül.1538) Bu
yenilgiden sonra Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti tam olarak sağlandı ,Osmanlı
Seferleri’ de Batıya doğru artarak devam
etti.
16.Yüzyılda Osmanlı Devleti
Cezayir’de ,Hasbah’ta ”i Reis Sarayı”
ŞARKLEN’İN CEZAYİR BASKINI
Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman 1541’de Macaristan
seferinde bulunuyorken, (Barbaros) Hızır
Hayrettin Paşa ‘da İstanbul’ a dönmüştü.Osmanlı
için hele denizciler için sefer yılı tamamlanmak üzereydi.(Osmanlı orduları ve
donanması baharda sefer çıkar ,kış
gelmeden de merkezlerine dönmüş olurlardı) .Preveze yenilgisi üzerinden 3 yıl
geçmiş ve hala Şarlken yenilgiden ders almamış olacak ki yeni planlamalar
yaptı.Daha önce Tunus’u alan Şarlken , Cezayir’ i de almak için tam bir fırsat yakaladığı düşüncesindeydi.Mevsim
itibariyle Osmanlı Donanmasının sefere çıkması uzak ihtimaldi.Üstelik Kaptan-ı
Derya ve Cezayir Beylerbeyi Barbaros’da Cezayirden ayrılmış ,yerine evlatlığı
Hasan Reis’i naip olarak bırakmıştı.Artık Macaristan ve Preveze’nin de
rövanşını alabileceği düşüncesindeydi Şarlken.(!). Osmanlı’nın Cezayir’i
savunacak kuvvetleri üç binden bile
azdı. Şarlken, Tunus’u almış (1534), Cezayir’i de alırsa Akdeniz’de üstünlüğü kendi lehine
çevirebilecekti. Cezayir’i Osmanlı devletinden ayırmak/almak için hemen bir baskın - sefer
hazırlıklarını başlattı. Nihai hedefi ; Kuzey Afrika’dan Osmanlıları
atarak buraları
Hristiyanlaştırmak’tı. Şarlken , yine mağlup Amiral Andrea Doria kumandasında 70
Parça’sı Kalyon olmak üzere 500 den fazla
gemiden müteşekkil büyük bir
donanma hazırlattı. Birleşik Haçlı armadasında
40.000’
i denizci asker, 400’ ü Malta şövalyesi olmak üzere 70.000’e yakın
savaşçı toplandı.Birleşik Haçlı Armadasının Komutanlığın da Andrea Doria’nın yanı sıra
Aztek ve İnka Medeniyetinin yıkıcısı ,Güney Amerika istilacısı Amiral Fernando Cortez de bulunuyordu. Kutsal
Roma-Germen İmparatorunun bizzat katılacağı sefere en ünlü İspanyol, İtalyan ve
Alman soyluları’ na ilaveten ilk defa yine Avrupa’nın düşes, markiz ve kontesleri de zafer’ i(!)
seyretmek için katılmışlardı.Avrupa
yüksek sosyetesinin en kibar hanımları ve genç kızları bu zafer(!) alayın da
İmparatorun yanında bulunmaktan büyük bir gurur duyuyorlardı. Şarlken Büyük Armadasıyla ve büyük bir festival
havası içinde- tantanalı bir biçimde- 20
Ekim 1541’de ansızın (Osmanlıların
beklemediği bir zamanda) Cezayir’e (Cezayir Eyaletine)saldırdı ve başkenti (
Başkentin adı da Cezayir’dir) müstahkem
kaleyi kuşattı.Haçlı ordusu kuşatma için karaya 25.000
den fazla tepeden tırnağa zırhlı asker ile 200 civarında top çıkararak kuşatmayı tamamladılar.(20 Ekim 1541)
Barbaros'un Cezayir'de olmaması İspanyolları sevindirirken,
Cezayir halkını da üzüyordu. Gerçekten bu kadar büyük bir donanmayı
karşılarında gören Cezayirliler şaşırmışlardı.Azıcık
Leventleriyle Hasan reis Barbaros olmadan İspanyollara karşı koyabilecek miydi? Yoksa Cezayir halkını yüzüstü bırakıp
“yüzgeri” mi edeceklerdi. ?
Cezayir-1575(Braun Hogenberg)
Reisler
Kaptan-ı Derya
Barbaros’un Cezayirde yerine bıraktığı Hasan Reis(Barbaros’un
evlatlığı-Büyük Kara Hasan Ağa olarak anılmaktadır) , Preveze Savaşında
Barbaros’un yanında Merkez filo da çarpışmış ,Barbaros’un
güvendiği “Kara” Lakaplı yaman bir reis’ti.Zaten Cezayir Beylerbeyliğine
vekalet ederken de ; Sicilya’dan Cebelitarık boğazına kadar Doğu Akdeniz’i
kontrol ediyor, İspanyolları baskı altında tutmaya çalışıyordu.Fakat şu anda
Hasan Reis ‘in vaziyeti çok
kötüydü.Emrinde Profesyonel anlamda 1000 civarında Levendi ve 2.000’ e yakın da kara
askeri olmak üzere toplamda 2600 kişilik
kuvveti vardı.Ancak Böyle durumlarda Cezayir halkından da bir miktar gönüllü
alıyorlardı. Buna karşılık Haçlılarda her yönden büyük bir üstünlük vardı. Fakat
Güz mevsiminden dolayı Osmanlı
donanmasının sefere çıkması/ yardıma gelmesi zamanı geçmişti.Mevsimin
elverişsizliği aynı zamanda büyük haçlı
donanması gemilerinin harp
manevralarını güçleştirecek kadar olumsuz olmasından dolayı da aslında her iki taraf için de bir nevi elverişsiz şartlar oluşturmaktaydı
Barbaros-zade
Gazi (Büyük Kara) Hasan Reis , hemen askeri anlamda danışmak için derhal harp divanını topladı.Divana
,Levendler , reislerin yanı sıra Cezayir ahalisinin ileri gelenleri ve tanınmış
alimlerde çağrılmıştı.Ancak toplantıya katılanlar dahice savunma fikirleri yerine daha çok korkunun
hakim olduğu konuşmalar yaptılar.Konuşmaları dinleyen Hasan Reis :
- Ağalar, Karındaşlar (!) , karşımızdaki düşmanlar
kalamızı kuşattı. Düşmanın çokluğuna bakmayın ve Korkmayın.Bize
yakışan düşmana karşı canla-başla savaşmaktır. Gayret bizim zafer Allahındır.
Harp Divan’ının ,esasında Barbaros-zade
Gazi Hasan reis’in bu kararı tabii ki geleceklerinden endişe eden ve yine
İspanyolların insafına mı kalacağız diye düşünen Cezayirlileri
sevindirmişti.Hatta Cezayirlilerden bir miktar gönüllü( 2-3 bin kadar) daha surlara/kaleye gelerek Gazi Hasan Reis’in kuvvetlerine
katılmışlardı.
Kuşatma planını büyük bir heves ve kararlıkla uygulayan
haçlı armadasında da Şarlken toplantı halindeydi.Toplantıda
Avrupa’nın büyük amiralleri ve komutanlarıyla birlikte soylu asilzadeleri de
bulunuyordu.Aslında Harp planını konuşacaklardı ama konuşmaya da gerek
duymuyorlar , çünkü başarılarından artık çok emindiler .Sadece Türklerin elçi gönderip anlaşmayla (Vire) Cezayiri teslim etmelerini bekliyorlardı.Fakat
bekledikleri Türk elçisi bir türlü gelmiyordu.Haçlı komutanlar kendi aralarında
:Biz kaleye bayrağımızı dikmeden , Türkler akıllı iseler gelir af dilerler ve
Cezayir karşılığında belki canlarını bağışlarız, filan diyorlardı ama kuşatma
faaliyetleri devam ederken iyice kıyıya
yanaşmak zorunda kalan yardımcı
gemilerden (10) kadarını Gazi Hasan Reis batırmıştı bile… (İspanyol gemileri
süratle atış menzili dışına çıkmak zorunda kaldılar )
Şarlken elçi kabul etmeyi ,elçi
göndermeye tercih ediyordu. Fakat beklediği Osmanlı elçisi bir türlü gelmediği
için komutanlarının önerisiyle ve çağın
savaş adetlerine göre Türklere isteksiz bir halde elçi gönderdi.Cezayir’
e Taarruz /Hücum başlatan Şarlken'in elçisi, Gazi Hasan Reis'in
huzuruna çok havalı bir şekilde çıktı. Kibir ve çalımla , küçümseyici tavırlarla huzurdakilere göz attıktan
sonra Hasan Reis'e yaklaştı ve
Şarlken'in mektubunu uzattı.. Gazi Hasan Reis yine Harp divanı’nı topladı. Divan huzurunda Şarlken'in isteklerini
okuttu:"..Mektubum sana ulaştığında derhal Cezayir kalesinin
anahtarlarını getir. Belki bu suretle suçunu bağışlarım. Duydum ki, ‘Cezayir’de
esir çok, bana esir lâzım değil.’ diye Hiristiyan esirlerin başlarını
vururmuşsun. Cezayir’i zorla alırsam, elimden kurtulamazsın..."
diyordu. Şarlken'in ne istediği/arzusu anlaşılmış ,savaşmadan ve derhal kalenin/Eyaletin teslim
edilmesini bekliyordu. Kalede
bulunan bu adı sanı duyulmamış bir
denizcinin(Gazi Hasan Reis’in), koskoca İspanya kralının muazzam donanmasına karşı koyacak değildi ya!Üstelik Şarlken sadece İspanya kralı değil, birleşik
Avrupa devletlerinin de imparatoruydu(Kutsal Roma-Germen İmparatoru)
Gazi Hasan Reis daha önce komutanlarıyla konuşmuştu; ama istişare için tekrar görüşlerine başvurdu;
-Ağalar, Şarlken'in sözlerini işittiniz. Ne dersiniz?
-Gazi babamız, ne dememizi beklersin?!.. Biz bu canı bu günler için saklarız. Siz nasıl cevap verileceğini iyi bilirsiniz.
Beklediği ve umduğu görüşlerin teyidini alan Gazi Hasan Reis, Şarlken'e aynı elçiyle cevabi mektubunu gönderdi:
" Mektubun bize ulaştı Ey mel’un ve hınzır Şarlken… Kuru lâf ile ben sana Cezayir’i vermem ve senden de korkum yoktur. ..Mağrurun hasmı Allah'tır..."
Gazi Hasan Reis daha önce komutanlarıyla konuşmuştu; ama istişare için tekrar görüşlerine başvurdu;
-Ağalar, Şarlken'in sözlerini işittiniz. Ne dersiniz?
-Gazi babamız, ne dememizi beklersin?!.. Biz bu canı bu günler için saklarız. Siz nasıl cevap verileceğini iyi bilirsiniz.
Beklediği ve umduğu görüşlerin teyidini alan Gazi Hasan Reis, Şarlken'e aynı elçiyle cevabi mektubunu gönderdi:
" Mektubun bize ulaştı Ey mel’un ve hınzır Şarlken… Kuru lâf ile ben sana Cezayir’i vermem ve senden de korkum yoktur. ..Mağrurun hasmı Allah'tır..."
Elçi Şarlken’e cevabı ulaştırdığında ;
Şarlken öfkeden çılgına döndü ve kuşatmayı şiddetlendirdi. Karaya yeni
toplar ve askerler çıkartıldı. Denizdeki gemilerden ve kıyıya çıkarılan toplarl Surları hep birden dövmeye başladı. Cezayir deki Türkler bunalmaya başladı, erzak ve su da azalmaya başlamıştı zaten.Çok
bunalan Gazi Hasan Reis İstanbul’dan “ Barbaros geliyor” haberini yaydırsa da bu taktikten Şarlken hiç
etkilenmemiş ,üstelik de sürekli Cezayir’ı sıkıştırmaya devam ettiriyordu.
Kuşatma devam ederken İspanyolların festival gününe denk
gelen gecede kuşatma yapan herkes şarap
alarak eğlenmişler ve sarhoş olmuşlardı.Durumu değerlendiren Gazi Hasan Reis gece
yarısında aniden kaleden huruç (çıkış/saldırı) yaptı.Hasan Reis festival gecesi
-yani 23 Ekim’i 24 Ekim 1541 ‘e bağlayan gecede -düşman ordugahına
yaptığı ani baskında sarhoş haçlıları perişan etti.Gazi Hasan Reis Levendlerden, muhafızlardan ve Cezayirli
gönüllülerinden oluşan küçük ordusuyla ,İspanyol siperlerine dalmış , önce
ateşli silahlarını boşaltmışlar ardından kılıç ve kamalarla sarhoşları
haklamışlardı. Anlatılanlara bakılırsa
10 000 den fazla İspanyol Osmanlılar tarafından kılıçtan geçirilmiş 500 kadarı
da esir edilmişti.Ertesi sabah olanları öğrenen
Şarlken büyük bir umutsuzluğa kapıldı.Oysa Osmanlıları en zayıf anlarında
yakalamakla ne kadar övünerek baskın yapmıştı.
Öfkeden deliye dönen Şarlken tekrar ordusunu/donamasını
toplayarak saldırı ve hücumlarını yeniden başlattı.
Haçlı Taaruzlarının Cezayir müdafilerini iyice bunalttığı Ekim’in sonlarında donanma Cezayir önlerinde demirli iken şiddetli yağmur gemilerdeki barutu kullanılamaz hale getirdi ve kuvvetli rüzgârın etkisiyle gemiler birer- birer kıyıya vurmaya başladı.Kaleyi kuşatan İspanyolların siperlerini de sular basmış,Kendilerini savunmaktan aciz hale gelmişlerdi. Yağmurda şiddetini artırmış fırtınaya dönmüş her yerde sular azgın bir nehir olmuş akıyordu.Artık İspanyollar can havliyle sağa sola özellikle de kıyıya doğru kaçışırken , önlerini bu sefer de taşmış bulunan HARRAS (=Harraş)nehri kesti.İkinci bir fırsat yakaladığını anlayan Gazi Hasan Reis kaleden çıkarak hücuma geçti.İspanyolların Barut ve tüfekleri ıslanmış, silahları ateş almıyordu. Zırhlı İspanyol askerleri yağmurdan bataklık haline gelmiş arazide yürüyemiyor, çamurlara gömülüp boğuluyorlardı.Düşman ağırlıklarını da zaten siperlerinde bırakmış bulunuyorlardı. Nehri geçemeyen İspanyollar “Mayna Sinyör” diyerek aman dileyip Türklere teslim oluyorlardı.Karada ,Kale kuşatma alanında bunlar olurken denizde de muazzam armada ya ulaşmaya çalışan Avrupa’nın en seçkin Haçlı birlikleri birbirlerine karışmış ve panik halinde gemilerine koşarak , birbirlerini adeta ezerek gemilerine çıkarken , armadanın yarısı karaya oturmuş (130 tanesi Türklerin eline geçecekti) 100 den fazla gemi de batmıştı. Sonuçta 20.000 Haçlı askeri fırtınadan boğulmuş veya Osmanlı kılıçları altında can vermiş, bir kısmı da esir alınmıştı.(31 Ekim 1541) Şarlken 1 Kasımda çekilme emri vermiş ve modifa burnunda kalanları toplamaya çalıştılar.İmparator Şarlken, Malta şövalyelerinin kahramanlığı –hayatlarını feda etmeleri-sayesinde canını zor kurtarmış., Toparlanan donanma 5 Kasım'da Cezayirden tamamen ayrılmıştır.Kalan birkaç gemisiyle Cezayir’den ayrılıp denize açılmayı başarmıştı.
Haçlı Taaruzlarının Cezayir müdafilerini iyice bunalttığı Ekim’in sonlarında donanma Cezayir önlerinde demirli iken şiddetli yağmur gemilerdeki barutu kullanılamaz hale getirdi ve kuvvetli rüzgârın etkisiyle gemiler birer- birer kıyıya vurmaya başladı.Kaleyi kuşatan İspanyolların siperlerini de sular basmış,Kendilerini savunmaktan aciz hale gelmişlerdi. Yağmurda şiddetini artırmış fırtınaya dönmüş her yerde sular azgın bir nehir olmuş akıyordu.Artık İspanyollar can havliyle sağa sola özellikle de kıyıya doğru kaçışırken , önlerini bu sefer de taşmış bulunan HARRAS (=Harraş)nehri kesti.İkinci bir fırsat yakaladığını anlayan Gazi Hasan Reis kaleden çıkarak hücuma geçti.İspanyolların Barut ve tüfekleri ıslanmış, silahları ateş almıyordu. Zırhlı İspanyol askerleri yağmurdan bataklık haline gelmiş arazide yürüyemiyor, çamurlara gömülüp boğuluyorlardı.Düşman ağırlıklarını da zaten siperlerinde bırakmış bulunuyorlardı. Nehri geçemeyen İspanyollar “Mayna Sinyör” diyerek aman dileyip Türklere teslim oluyorlardı.Karada ,Kale kuşatma alanında bunlar olurken denizde de muazzam armada ya ulaşmaya çalışan Avrupa’nın en seçkin Haçlı birlikleri birbirlerine karışmış ve panik halinde gemilerine koşarak , birbirlerini adeta ezerek gemilerine çıkarken , armadanın yarısı karaya oturmuş (130 tanesi Türklerin eline geçecekti) 100 den fazla gemi de batmıştı. Sonuçta 20.000 Haçlı askeri fırtınadan boğulmuş veya Osmanlı kılıçları altında can vermiş, bir kısmı da esir alınmıştı.(31 Ekim 1541) Şarlken 1 Kasımda çekilme emri vermiş ve modifa burnunda kalanları toplamaya çalıştılar.İmparator Şarlken, Malta şövalyelerinin kahramanlığı –hayatlarını feda etmeleri-sayesinde canını zor kurtarmış., Toparlanan donanma 5 Kasım'da Cezayirden tamamen ayrılmıştır.Kalan birkaç gemisiyle Cezayir’den ayrılıp denize açılmayı başarmıştı.
Bu olaydan sonra Şarlken bir daha
deniz seferine çıkmadı.Şarlken rakibi Kanuniye
özenerek donanmasının başında sefere çıkıp acı bir mağlubityeti tatmasına neden olan Cezayir baskını kararına bin
pişman olmuştu.Hayatında ,böyle felaket
bir mağlubiyetin bu kadarını görmeyen
Şarlken ağlamış ve üzüntüsünden
başındaki altın tacı (Papa’nın taktığı ) fırlatıp denize attıktan
sonra:” Git zavallı çocuk ! Belki benden daha layık bir Kral bulursun ” Şarlken kendi canını zor kurtarıp İspanya’ya ancak Aralık başlarında dönebilmişti. Sefer sonunda binlerce asker (30.000 ‘ den fazlası) ,yüzlerce gemi ve savaş ağırlıklarının yanı sıra 300 civarında İspanyol aristokrat kaybedilmişti.armadanın komutanı ; Andrea Doria ,Preveze de(1538) olduğu gibi bir Kaptan Paşa’ya değil ,sıradan bir reis’e mağlup edilmenin acısını-ezikliğini taşıyordu. bu olaydan sonra İmparatorluğu kardeşi
Ferdinant’a ( Osmanlı Divanı-ı Hümayuna göre Avusturya Kralı “Fernandoş
Kral”)bırakarak bir inzivaya çekilecektir.
5.ŞARL (ŞARLKEN)
Tarihin kaydettiği en büyük müdafaa zaferlerinden biri olan Cezayir zaferinin(1541) müjdesi olarak ; Deli Mehmed Reis kumandasındaki 30 gemi(Çoğunluğu
İspanyollardan ele geçirilen gemilerden oluşuyordu)’lik bir filo 21 gün sonra İstanbul`a
gönderildi.Cezayirdeki Zafer müjdesini alan (Barbaros) Hızır Hayreddin
Paşa büyük bir mutlulukla sevinç
gözyaşları döktü. Cezayir zaferi Haberini ,Barbaros heyetle birlikte Kanuni
Sultan Süleyman ‘a ulaştırdı.
Cezayir zaferi haberini alan Padişah Kanuni ise huzurunda okunan “Zafername”
ile duyduğu ferahlıktan gözleri yaşarıp "Berhudâr ol mücahid Lalam! Hakikaten methettiğinden fazla imiş. Cezayir`de yerini boş
komamışsın." diyerek , memnuniyetini Kaptan
Paşa Barbaros’a belirtmiş, Vekaleten Cezayir’i yöneten Hasan Reis’i Cezayir
Beylerleyliği`ne asaleten atadığını belirten Hatt-ı Hümâyûn`u da bizzat elleriyle yazmıştı.Bu tarihten sonra
Gazi hasan reis artık “Paşa” rütbesini-
ki hakkıyla almış ve ömrünün sonuna kadar da denizcilikle uğraşmıştır.
Açıklamalar :
1-Barbaros-zade Hasan Paşalar iki ayrı kişi olmakla birlikte
birbirine karıştırılır.Bunlardan
Büyük Hasan Barbaros’un evlatlığı olup Aynı zamanda Kara Hasan olarak da
anıldığından Barbaros un manevi oğlu ve Cezayir beylerbeyliğininde halefi, İmp.
Charles-Quint e karşı Cezayir galibi(31 Ekim 1941)…Preveze Deniz Savaşında (28
Eylül 1538) merkez filosunda görev yaptı.
1541 yılında Cezayir Beylerbeyliğine tayin olduktan sonraki adı : Barbaros-zade Büyük Kara Hasan Paşa olarak kayda
geçmiştir.(Yazımıza konu olan Gazi hasan reis/Paşa) Kânûnî Sultan Süleymân,
Hasan Paşayı vekâleten baktığı Cezâyir Beylerbeyliğine asâleten tâyin etmişti.
Büyük Hasan Paşa, bundan sonra Akdeniz’de İspanya’yı daha sıkı bir şekilde
baskı altına aldı. Cezâyir’de bayındırlık işlerine önem verdi ve pekçok hayır
eseri vücûda getirdi. Sağlığının bozulması sebebiyle, 1544’te görevinden
ayrılan Hasan Paşa, 1549’da Cezâyir’de vefât etti. Bâbü’l-vâd’deki türbesine
defnedildi. İspanyol târihçi Hedo, Hasan Paşa için; “Hiç bir paşa, Cezâyir’de
onun kadar adâlet ve hakkâniyet göstermemiştir.”
2-Barbaros-zade Küçük Hasan paşa: Barbaros un tek oğlu olup ,evlatlık Büyük
Hasan Paşa’dan yaşça küçük olduğundan Küçük Hasan Paşa olarak
anılmaktadır.Küçük Hasan Paşa, Turgut
paşa nın damadıdır. 3 defa Cezayir Beylerbeyliğine tayin olmuş
, 1558 de, İspanyol ve Faslılara karşı Mostaganem savaşı
galibidir.İstanbul’da vefat etti(1570).Beşiktaş’ta bulunan Barbaros türbesinde
Babası’nın yanına defnedilmiştir.
3-Şarlken’in Gazi Hasan Reis’e gönderdiği Mektup :” Ey Reisi sen
Barbaros'un bir hizmetkarısın, ben ise İspanya'ya ve en az onun kadar geniş
İmparatorluğa hükmetmekteyim. Hangi yüzle bana kafa tutmak cüretini
gösterebiliyorsun? Bilmiyor musun ki senin eski koruyucunu kovduktan sonra
Tunus'u ele geçirdim. Tunus senin Cezayir şehrinden çok daha iyi tahkim edilmiştir,
gene de kılıç elde oraya girip Barbaros'un askerlerini kovmam sadece bir kaç
günümü aldı. Cezayir, hiç kuşku yok, gücüm karşısında çok daha kolay yenik
düşecektir. Ama gene de şehir bana karşı direnebilecek olsa bile, kışın geri
kalanını onu kuşatma altında tutarak geçiririm. Gelirken yanımda bir yıl
yetecek kadar hazine ve kumanya getirdim. Yardıma gereksinme duysam bile
ülkelerim uzakta değil. Ne var ki insanlık duygularım beni sana aman vermeye ve
olumlu bir sözleşme vaadinde bulunmaya yöneltmektedir. Düşünüp taşınarak en
uygun yolu seçmekte sana düşüyor. Eğer gururun ve kendini beğenmişliğin sana
benim önermekte olduğum iyilikleri geri çevirtirse genel bir saldırı emri
vereceğim ve zafer kazanan birliklerim, şehre girerek tüm halkı, benim haklı
öcümü almak için kurban edecekler; uyarılmadım deme. Günah deme, günah benden
gitmiş olacaktır. Namem sana ulaştığında derhal Cezayir kalesinin anahtarlarını
getir. Belki bu suretle suçunu bağışlarım. Duydum ki "Cezayir de esir çok,
bana esir lazım değil " diye Hristiyan esirlerin başlarını vurmuşsun.
Cezayir'i zorla alırsam elimden kurtulamazsın…"
4-Şarlken in akibeti : Hayallerinin
başarısızlığını ve artık kendine iyice ağır gelen imparatorluk yükünü çekemeyen
şarlken, ispanya tahtını oğlu Felipe'ye, kutsal roma germen tahtını ise kardeşi
Ferdinand'a bırakarak tahttan feragat etti. italya'nın denetimini güvence
altına alıp, amerika kıtasındaki ispanyol sömürgeciliğine hız kazandırsa da ne
Fransa'nın artan gücünü kırmak ne türk yayılmasını durdurmak ne de Almanya'nın
iç sorunlarını çözmek başarısını gösterebilmişti. ispanya'da
inzivaya çekilen ve bir manastıra yerleşen imparator 21 eylül 1558'de de orada
öldü,
5- Huruç : Kaleler
kuşatılırken(İhata) , Kalenin ana kapısından değil de ,kuşatanların beklemediği
(genellikle gizli) küçük bir kapıdan ; kuşatılanların aniden kuşatanları
yararak çıkma hareketine verilen bir
isim ve kavramdır.
6- Vire : Kaleyi kuşatanların
kaledekilerle anlaşmalarına denir.Kuşatılanlar savaşmadan Kaleyi teslim
ederlerse canlarının bağışlanacağı
anlamına gelen bir kavramdır.
Rifat GÜNDAY
Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih
Öğretmeni
Kaynaklar :
1-Barbaros Hayreddin Paşa-Ebubekir Subaşı
2- Osmanlı Tarihinden İlginç Hikaye
ve Anekdotlar-Avni Arslan-Ziya Demirel
3- Barbaros Kardeşler-Fırtınanın Oğulları-Jean,Louis
Belachemi-Çev.Nihat önol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder