Osmanlı donanması
her yıl bahar mevsiminde (İstanbul’dan) sefere çıkar, 6-7 ay sonra da
yani Sonbaharda dönerdi.Donanma sefere
çıkarken ; Başta Sultan olmak üzere
İstanbul’da bulunan Devlet adamlarının (Ricalin) katılımıyla , Denize
açılma merasimi yapılıp top-tüfek şenliğinin bitiminde , Beşiktaş sahilinde demir atardı. Beşiktaş’ ta Donanma 3 güne kadar kalıp eksiklerini
tamamlardı.Bütün Denizciler , Beşiktaş
kıyısında dergahı bulunan , denizcilerin
piri olarak bilinen Yahya
Efendi'nin(Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi) duasını alıp öyle sefere
çıkardı. Yahya Efendi'nin, Boğaz'ı ve denizcileri koruduğu bir halk inanışıydı.
Yahya Efendi’nin vefatından Sonraki
yıllarda ise türbesi ziyaret edilir dua
edilirdi.(Donanma hangi yöne gidecekse gitsin -Akdeniz veya Karadeniz - Yahya Efendi’den sonra ,Anadolu kıyısında ,Üsküdar’da bulunan Aziz
Mahmut Hüdayi dergahına geçilerek duası alınırdı.(Vefatından sonra
türbesi ziyaret edilirdi.)Halk inanışına göre Aziz Mahmut Hüdayi ‘nin duasını
alanlar ; yanmaz ve suda boğulmazdı. Donanma teşkilatına sonradan eklenen
geleneğine göre de ; Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi’ni de Osmanlı Donanmasının her sefere çıkışından
önce ziyaret ederek , Denizciler bu manevi atmosferin tamamlayıcısı kutsal bir mekana dönüştürmüşlerdi. Donanmayı Hümayun, her sefere çıkışında,
bütün toplarını kuru sıkı ateşleyerek Beşiktaş’ta onun türbesi önünden gemi
gemi, filo filo geçerek Marmara veya Akdeniz’e açılmıştır.Donanma geçidinden önce levendler, bölük bölük gelip türbeyi ziyaret
eder ve Fatiha okurlardı.
Donanma Akdeniz’e
doğru açılıyorsa ;güzergahı üzerinde Türklerin manevi kandillerinin (hizmet
etmişlerin Türbelerinin bulunduğu mekanlar) top atışıyla selamlanarak
geçilirdi.( Bolayırda Süleyman Paşa ,Geliboluda ; Gazi Derviş Yazıcızade Mehmet
Efendi , Yazıcızâde Ahmed-i Bîcân Efendi
,Nara Burnunda ; Osmanlı
akıncılarından Akbaş Baba, Gazi Fazıl Bey ve Ece Bey , Çanakkale’ye doğru da
Saka Baba türbeleri top atışıyla selamlanarak, Fatiha okunarak geçilirdi)
Donanmayı Hümayun Karadeniz’ e açılıyosa ; Kuzeye doğu sıralanan manevi büyüklerin( Telli Baba, Sarı Saltuk
Dede ve Hz.Yuşa ) türbeleri ziyaret edilir, dua edilir ancak zaman kısıtlıysa
tek atış yapılarak selamlanırdı. Boğaz'ın
girişinde ve çıkışında karşılıklı olarak Karadeniz’e doğu
4 manev i koruyucu ve diğer
koruyucuların olduğuna inanıldığı kaynaklarda belirtilse de ; Yazılı ve Sözlü
kaynaklardan yaptığım araştırmaya göre manevi olarak saygı duyulan bu koruyucular’ın esasında 6
manevi önder (Rahmetli) olduğunu tesbit ettim. Ben de sözlü /yerel kaynaklardan teyit almak
amacıyla Boğaz’ın manevi koruyucularının izini sürdüm. Araştırmalarım
sonucunda bunlar : Denizcilerin piri ;
Beşiktaş’ta (1)Yahya Efendi , Çapraz karşısında
Üsküdar'da Aziz (2)Mahmut Hüdayi'nin türbesi.(3) Boğaz'ın girişinde Beykoz'da, Karadeniz ile
Boğaz'ı aynı anda gören İstanbul'un en yüksek tepesi olan Yuşa tepesinde Hz.
Yuşa peygamberin türbesi. (4) Yuşa tepesinin
karşısında Sarıyer'de, Telli Baba'nın türbesi ve
Telli Baba’dan sonra Karadeniz’le Boğaz’ın birleştiği noktada yani
Rumeli Fenerinde (5) Sarı Saltık Dede ‘dir.
6. Manevi Önder ve Türbesi hakkında
farklı rivayetler anlatılmaktadır.Halkımızın ,Boğazın manevi koruyuculuğuna inandığı 6. Ulu’nun
Kavak Hasan Dede ya da Leblebici Uzun Evliya olabileceği
şeklindedir.Boğaz’ın her iki yakasının
taranmasından sonra : bu
türbenin(6.) Anadolu yakasında Anadolu
kavağı ile Üsküdar arasında bir mevkide olması gerektiğinden hareketle Hasan Dede türbesinin Anadolu Hisarında ,
Leblebici Uzun Evliyanın türbesi
Beykozda bulunuyordu.Bunlardan
Hasan Dede hakkında yeterli bilgi olmadığından ,Uzun Evliya öteden beri daha
çok ziyaretçi alması ,türbesinin sahabelerin türbesi kadar gerçekten uzun
olması , sahile nispeten yakın olması ve de daha da önemlisi şeceresinin çıkarılmış bulunması
, 6 .Ulu koruyucunun Uzun
Evliya(Leblebici Baba ) olduğu
kanaatimi kuvvetlendirmiştir.
(1)Yahya Efendi
Yahya Efendi (1494-1569) , Kanuni Sultan Süleyman ile
süt kardeştiler. Kanuni, Yahya Efendi'ye hürmet eder: "Ağabeyim,
hocam!" diye hitap eder, dergah sohbetlerine katılır. Beşiktaş’ta
Boğazdaki Çırağan Sarayı'nın arkasında
dergahı bulunan Yahya Efendi , Sarayla bağı hiç kesilmeyen halkın da
sevgisini kazanan bir manevi önderdi. Şeyh Yahya Efendi,her sabah deniz
kıyısındaki tekkesinden çıkıp kıyıda
kendini bekleyen balıkçılara 'Gününüz bereketli, kazancınız bol olsun,' diye
dua edermiş.Sonra 'Ey ya molla!' (Uğurlar olsun) dermiş. İşte o “ey ya molla
“sözü, günümüzde 'heyamola'ya dönüşür,"Osmanlı donanması da sefere
çıkmadan önce, Yahya Efendi'nin dergahı karşısında deniz kıyısına yanaşır,
Yahya Efendi de davete karşılık verir, onları dualarla uğurlarmış. Denizciler
de hep bir ağızdan "Amin," deyip, Akdeniz'e yelken açarlarmış. Şeyh Yahya Efendi'nin,
Boğaz'ı ve denizcileri koruduğu yaygın bir kanaat haline gelmişti. Yahya
Efendi’nin vefatından sonraki yıllarda
ise türbesi ziyaret edilir Fatiha’lar
okunurdu.
(2)Telli Baba
Sarıyer’den sonra ; Rumeli kavağı'nda türbesi bulunan Telli Baba'nın kim olduğu
ve nereden geldiği hakkında fazla bir bilgi yok. Ancak son yıllarda Telli Baba’nın Yıldırım Beyazıt ve II. Murat zamanında
İstanbul'u kuşatmalarına katılmış
olabileceği ortaya atılmıştır. Bazı kaynaklar da Osmanlı öncesi bir manevi zat., Anadolu'nun
fethi için gelen Süleyman Şah'ın ordusundan bir Selçuklu kumandanı ya da bir Alperen
olabileceğinden bahsedilmektedir. Bir diğer
ihtimal ise İslam ordularıyla,
İstanbul'u kuşatmaya gemilerle gelen Müslümanlardan bir sahabe
olabileceğidir.Telli Baba hakkında en güçlü rivayet ise ; Asıl adı İmam Abdullah Efendi olan bu zat,
Fatih devrinde Alay imamı iken şehit düşmüştür.
Her halükarda Telli Baba denizciler için önemli bir manevi önder
olarak anlamlandırmıştır.
(3) Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri
Üsküdar ‘da ,Boğaz'ın bir diğer manevi önderi(Rahmetli) Aziz Mahmud Hüdayi’dir.(1541-1628) Türbesi Üsküdar Doğancılar mevkindedir. O dönem motor ve aydınlatma olmadığından , teknelerin alabora olması nedeniyle Boğaz'da, daha çok da Haliç'te çok boğulan olurmuş. Halk’da Aziz Mahmud Hüdayi'den dua isterlermiş. Osmanlı'da Aziz Mahmud Hüdayi'nin duasına hürmeten, Üsküdar'dan Sarayburnu'na giden bir yola “Hüdayi yolu” adı verilmiş diye anlatılır, Hüdayi ; ilk öğrenimini Sivrihisar’da aldıktan sonra İstanbul’da devam etmiş , Bursa’da kadılık görevlerinde bulunmuştur.Evliya Çelebi bu manevi koruyucudan "Yedi padişah, onun elini öptü," diye bahseder.Duasını alanların yangından ve boğulmaktan korunacağı (C:C.Allah’ın İzniyle) yaygın bir halk inanışı olduğundan Denizcilerin sefer başlangıcında Yahya Efendiden sonra burası ziyaret edilirdi.
Aziz Mahmut Hüdayi’nin meşhur duası : “Sağlığımızda bizi,
vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde
Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler, denizde boğulmasın ahir ömürlerinde
fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin." Şeklindedir.
BOĞAZ’IN SON SELAMLAMA YERLERİ
(4) Hz. Yuşa
Hz. Yuşa’nın ; Kur'an'ı Kerim'de, Hz. Musa'nın Hz. Hızır ile denizde buluştuğunda yanlarında bulunduğu anlatılan gencin Hz. Yuşa Peygamber olduğu yorumlanmaktadır.. Rivayetlerde de Hz. Yuşa'nın Hz. Musa ile Boğaziçi'ne geldiği, ölümünün ardından Beykoz'da, Boğaz'ı ve Karadeniz'i aynı anda gören en yüksek tepeye gömüldüğü anlatılır. Osmanlı padişahları da hürmet gösterip kabrin etrafını duvarla çevirmişlerdir. 1755'te Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi Hz. Yuşa Camii'ni yaptırır. Denizciler de Hz. Yuşa ile hemen Boğaz'ın karşısında türbesi bulunan Telli Baba'nın karşılıklı olarak Boğaz'a bir halat gerdiklerine ve böylece düşmanların denizden geçmesini engellediklerine inandıklarından saygı ve hürmet göstererek ziyaret ederler , bazen de Boğazdan Karadenize çıkarken sadece “selamlama” ile yetinilirdi.(Ahmed Bin Hanbel’in bildirdiği hadis-i şerifte; “Güneş hiçbir kimse için batmaktan alıkonulmaz. Ancak beyt-i mukaddesi-Kudüs- fethetmek için gittiği gecelerden birinde Yûşâ Aleyhisselâm için batmaktan alıkonuldu” buyruldu.)
Hz. Yuşa’nın ; Kur'an'ı Kerim'de, Hz. Musa'nın Hz. Hızır ile denizde buluştuğunda yanlarında bulunduğu anlatılan gencin Hz. Yuşa Peygamber olduğu yorumlanmaktadır.. Rivayetlerde de Hz. Yuşa'nın Hz. Musa ile Boğaziçi'ne geldiği, ölümünün ardından Beykoz'da, Boğaz'ı ve Karadeniz'i aynı anda gören en yüksek tepeye gömüldüğü anlatılır. Osmanlı padişahları da hürmet gösterip kabrin etrafını duvarla çevirmişlerdir. 1755'te Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi Hz. Yuşa Camii'ni yaptırır. Denizciler de Hz. Yuşa ile hemen Boğaz'ın karşısında türbesi bulunan Telli Baba'nın karşılıklı olarak Boğaz'a bir halat gerdiklerine ve böylece düşmanların denizden geçmesini engellediklerine inandıklarından saygı ve hürmet göstererek ziyaret ederler , bazen de Boğazdan Karadenize çıkarken sadece “selamlama” ile yetinilirdi.(Ahmed Bin Hanbel’in bildirdiği hadis-i şerifte; “Güneş hiçbir kimse için batmaktan alıkonulmaz. Ancak beyt-i mukaddesi-Kudüs- fethetmek için gittiği gecelerden birinde Yûşâ Aleyhisselâm için batmaktan alıkonuldu” buyruldu.)
(5) SARI SALTIK DEDE
Sarı Saltuk Dede
Türbesi ; Avrupa yakasında İstanbul Boğazı'nın
Karadeniz'e açıldığı en kuzey noktasında, Rumelifeneri Köyü'ndedir. Rivâyetlere göre ; Sarı Saltuk, Peygamber ve Hacı Bektaş neslinden gelen bir Türkmen Alperen olarak anlatılır. Sarı Saltuk Alp’in şeceresi bizzat Nakibü'l Eşraflık kayıtlarında geçer.Sarı Saltuk’un 13.Yüzyılda , Efsanevî manevi kimliğini hayattayken elde ettiği söylenmektedir. Hayatını anlatan Saltukname destanı, Alpereninin savaşlarını ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır.Boğazın Rumeli tarafındaki son “selamlama “ türbesidir.
Karadeniz'e açıldığı en kuzey noktasında, Rumelifeneri Köyü'ndedir. Rivâyetlere göre ; Sarı Saltuk, Peygamber ve Hacı Bektaş neslinden gelen bir Türkmen Alperen olarak anlatılır. Sarı Saltuk Alp’in şeceresi bizzat Nakibü'l Eşraflık kayıtlarında geçer.Sarı Saltuk’un 13.Yüzyılda , Efsanevî manevi kimliğini hayattayken elde ettiği söylenmektedir. Hayatını anlatan Saltukname destanı, Alpereninin savaşlarını ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır.Boğazın Rumeli tarafındaki son “selamlama “ türbesidir.
(6) UZUN EVLİYA –LEBLEBİCİ BABA :
Asıl adı Şeyh Ömer Halveti hazretleri olup Lâkabı Ebû Abdullah’dır. Geylânî
nahiyelerinden Lahica'da dünyaya gelmiştir. Tasavvuf silsile-i şeceresinde 23.
Kuşağı temsil etmektedir.Harzem'de Şeyh Muhammed Harzem Hazretlerinden eğitim
almış,Tebriz ve Mısır’da bulunmuş bu
yüce makamına yükselmiş, bilenen bir kaç Türk Evliyadan
biridir. Evliyâlık yoluna girişi şöyle anlatılır: Gençliğinde ata binme
hevesi vardı. Âlim ve velî bir zât olan babalarının yolunda değil de asker
olmak istedi. Bu yüzden bir müddet
askerle birlikte seferlere katıldı. Bir harpte birliği dağıldı ve herkes bir
tarafa kaçtı. Kendisi de atını bilmediği bir yönde sürünce eşkiyalar tarafından
yolu kesildi ve anlatılan rivayete göre ataları eşkıya elinden kurtararak
tekrar ilim yoluna döndürmüştür.
Mısırdayken( 7) kez hacca gidip , memleketi Harzem’e döndüğü
,oradan da Anadolu’ya gelip Tasavvufta çok önemli bir unvan sayılan “Pir Ali
Kapı” eşiğinde defnedilmiştir.(14.Yüzyıl sonlarında) .Beykozda Ortaçeşme
köyünde ,4 metrelik türbesi ,Camii ve yanında anıtlaşmış ağaç , Mezar taşında
Atatürk'ün kendisiyle ilgili övgülü bir sözü
bulunmaktadır.
Denizcilerin ve halk inanışına göre; Boğazdaki Ulular’ın her
biri Boğaz'ı aydınlatan bir kandildir.
A.H.Tanpınar'ın, "Türk İstanbul'un kaybolmaması ancak Boğaz'a ve Üsküdar'a
verilecek şekille kabildir." sözü bu manevi hazza ne kadar önem verdiğinin
ölçüsüdür.Boğaz’ın Serin sularında
tarih, kültür , edebiyat ve manevi kandiller birbirine karışmış “ derya -ı
deniz” olmuş. Atalarımızın geçmişteki manevi önderlere saygısından da Geçmişte
Boğaz'da sefer yapan bahriyeliler , Boğaz'ın bu ulu manevi koruyucularını
ziyaretle sefere başlayarak asırlarca devam edecek bir gelenek haline
getirmişler, böylece hem mevcut seferde
hem de gelecek seferlerde denizcilerin
manevi bir kuvvetle sefere muhtemel
savaşa motive etmişlerdir. Bu gün bile bazı balıkçılar ; balığa çıkmadan önce
yukarıda anlatmaya çalıştığım/ rivayetlerini derlediğim koruyucuların
türbelerine ziyaret gerçekleştirirler, dualar ederler.
Açıklamalar :
1-Osmanlı Donanmasının sefer merasimi : Osmanlı donanması her yıl ilkbaharda(mevsim-i evvel-i sefer-i
derya) sefere çıkar , sonbaharda(ahir-i
sefer-i derya) dönerdi. 6 -7 ay süren bu seferin amacı Osmanlı sularındaki ada
ve kıyılarda yaşayan halkı ve bu sularda gerçekleşen ticareti deniz
korsanlarının ve düşman gemilerinin
saldırılarından korumaktı Osmanlı donanması
savaş durumu olmasa bile yıl
baharda yapılan törenle Akdeniz’e açılırdı(=ihraç ) II. Bayezid'den beri bu merasim gelenek haline gelmişti. 17. yüzyıldan
itibaren Rus Kazaklarının saldırıları nedeniyle Karadeniz'e de donanma
gönderilmeye başlanmıştı. İlkbaharda donanmanın Akdeniz'e eksiksiz olarak açılabilmesi
için gereken hazırlıklar kış aylarında yapılmaya başlanırdı. (Ancak savaş
durumu gibi gerekli hallerde donanma denizde de kalırdı). Kışın tersaneye gelen
gemilerin yelkenleri çıkarılarak, anbarla’ra kaldırılır ve gemiler ilkbahardaki
sefer mevsimine Haliç, Sinop, İzmit ve Gelibolu gibi tersanelerde tamir edilerek hazırlanırlardı. Donanmanın
denize açılma törenine ;İleri gelen devlet görevlilerinin yanında padişah
da bizzat katılırdı.Merasim için önce müneccimbaşının uğurlu bir tören saatini
gerekiyordu. Donanmanın denize açılacağı gün de vezirler, şeyhülislam, nişancı,
kazaskerler, defterdarlar ve yeniçeri ağası sabah namazından sonra Tersane-i
Amire'ye gelerek kaptan-ı deryanın odasında otururlar, bunlara daha sonra
sadrazam da katılırdı. Sadrazam, tersane görevlilerine hilat verirdi. Bundan
sonra hareket izninin Sultan’dan gelmesi
ile birlikte tüm erkan baştardaya(Kaptan- Derya’nın kadırga ya da Kalyonu)
gitmek üzere vezirler, ulema ve diğer erkan odadan çıkarak, rütbe sırasıyla
baştardaya otururlar, kaptan-ı derya sancak dibinde ayakta durarak iskeledeki
halkı selamlardı.Gemiler
Kireçhane'ye geldiğinde sadrazam
kendi kayığı ile padişahın yanına giderdi. Daha sonra Yalıköşkü'nde padişah,
kaptan-ı derya’ ya kürklü seraser, diğer beylere ve donanma ağalarına,
çorbacılara ve gemi reislerine de hilatler giydirdikten sonra sadrazam ve
kaptan-ı derya baştardaya dönerlerdi. Kaptan-ı derya Baştardanın sancak yanında
ayakta selam durarak Yalıköşkü karşısına gelindiğinde padişahı selamlar ve o
sırada top ve tüfek şenliği başlardı. Gemiler Beşiktaş önüne gelindiğinde demir
atılırdı. ( Donanma kanunen Beşiktaş ta
(3) gün kalabilir bu arada bazı eksiklerini tamamlardı.) Donanma son
hazırlıklarını tamamladıktan sonra Kapudan Paşa’nın(Kaptan-ı Derya) ilk komutu ;
-“Bismillah Vira “ ardından ikinci komutu
-“Yelkenler Alesta “ ile denize açılma başlardı.(Sefer de
savaş yok ise ; Kapudan Paşa Donanmanın Akdeniz’e ihracından sonra
İstanbul’a dönerdi)
2-Gemilerin
Denize İndirilme Merasimi : Osmanlı
Donanma-ı Hümayun’ ait gemilerin denize indirilme hazırlıkları tamamlandıktan
sonra , Geminin indirimle töreni için
uğurlu bir vaktin ( saatin) tespitini yine müneccimbaşı belirlerdi.
Tersane-i Amire’de (Haliç) Belirlenmiş olan saat gelince padişahın müsaadesinin
ardından dua ile kalyonun baş ve kıç taraflarında kurbanlar kesilir ve dua eden
şeyhe çuka ferace giydirilerek geminin denize indirilmesi başlardı. Gemilerin
denize indirilmesinin ardından çeşitli devlet görevlileri ile tersane
çalışanlarına hilat verilirdi.Merasimden önce Eyüp Sultan Camii’nde donanmanın
muzafferiyeti için Buhârî-i Şerif’in bir kısmı veya tamamı okunur, dualar
edilirdi. Daha sonra, Piri Reis zamanından beri devam etmekte olan geleneğe
uygun olarak, her türlü belânın def’i için ,denize indirilecek gemi sayısınca
Mushaf-ı Şerifler bir sargı içine konularak kenarları dikildikten sonra sonra
kılıflar, balmumuna batırılır, iki rekât namaz kılınarak Fâtiha Sûresi
eşliğinde gemilerin en yüksek yeri olan grandi direğinin tepesine çekilirdi.(
Gemi direğine Kuran konulması
geleneği halen Deniz
Kuvvetlerinde devem etmektedir.)
3- Kaptan-ı Derya'nın Göreve Başlaması : Göreve yeni
tayin olunan Osmanlı Devleti’nin Kapudan paşaları (Kaptan- Derya) da,
hilatlerini Barbaros'un Beşiktaş'taki türbesinde giyerlerdi, bu törende dua
edilir ve fakir-fukaraya yemek
verilirdi.
Rifat Günday
Araştırmacı,Eğitimci ve Tarih Öğretmeni.
KAYNAKLAR :
1-Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kaynakları
2-Tarih ve Medeniyet ,Nisan 1999,s 61
3-Osmanlı Donanma Teşkilatı, Oğulcan Kuşlar
4-Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı ,İ.H.Uzunçarşılı
5-Yerel Kaynaklar.
Rifat Günday
Araştırmacı,Eğitimci ve Tarih Öğretmeni.
KAYNAKLAR :
1-Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kaynakları
2-Tarih ve Medeniyet ,Nisan 1999,s 61
3-Osmanlı Donanma Teşkilatı, Oğulcan Kuşlar
4-Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı ,İ.H.Uzunçarşılı
5-Yerel Kaynaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder