31 Mart 2016 Perşembe

ESKİŞEHİR KARACAHİSAR KALESİNİN TARİHİ ÖNEMİ

Tarihimiz ve Olaylar - 1 :ESKİŞEHİR KARACAHİSAR KALESİNİN TARİHİ ÖNEMİ
Karacahisar kalesi yerleşimi Eskişehir’in geçmişten günümüze üç ana yerleşiminden ikincisidir. (İlk yerleşim; ovanın kuzeyinde bugünkü Şarhöyük tepesinin etrafındaki Dorilaion, Üçüncü yerleşim ovanın güneyindeki bugünkü Odunpazarı bölgesidir. Karacahisar kalesi Eskişehir’in artan stratejik önemine binaen sürekli bir Bizans- Türk mücadelesi alanı olmuştur. Sultanönü – Eskişehir ‘in önemi ; özellikle Selçuklu ve Osmanlı Kuruluş döneminde önemi daha da artmış ancak Rumeli fetihleriyle giderek önemini kaybetmiş ve Fatih döneminde de Karacahisar tamamen terk edilmiştir.
Karacahisar Kalesi mevkii
Karacahisar kalesi Osmanlı’nın kuruluş dönemini anlatan metinlerde sıkça adı geçmektedir. Bu bakımdan 12. yüzyıldan itibaren de “Sultanönü “adıyla bütünleştiğini söyleyebiliriz. Eskişehir ovasında yer alan bu üç ana yerleşim yerinin (Dorilaion ,Karacahisar ve Odunpazarı) varlığı, bu coğrafyanın son derece önemli olduğunu önemli yolların kavşağında, kuzeyinde (Sundiken dağları) ve güneyinde (Türkmen dağları) ormanlarıyla çevrili,iki sıradağın ortasında Sakarya, Porsuk, Sarı su ve Seydi suyu ile sulanan bu coğrafyanın yerleşime, tarım ve hayvancılığa elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenledir ki Eskişehir yukarıda bahsedilen üç ana yerleşim merkezinin haricinde ,tarih öncesi yerleşimlerde bulunmaktadır. Bunlar antik dönemden itibaren Porsuk,Sakarya ,Sarısu ve Seydi sularının etrafındaki verimli ovalarda kümelenmiş ; Ballıhisar (Pessinus),Yazılıkaya (Frigya- Midas şehri ), Karahöyük(Midaeum ), Demirci Höyük(Bozüyük – Zemzemiye ), Kuş Höyük - Güvercin Höyük(Mahmudiye de Hitit yerleşimi),Kanlıtaş Höyük(İnönü-Kuzfındık Köyü),Keçiçayırı(Bardakçı Köyü), Can Hasan, Aşıklı Höyük ve Musular, Orman fidanlığı yerleşimi, Küllüoba höyüğü (Seyitgazı) gibi sayısız yerleşimler bulunmakta olup bunların çoğu bakır çağı (Kalkolitik ) ve Tunç çağına tekabül etmektedir.

Eskişehir Dorilaion (İlk ana yerleşim) Şehrimizin kuzeyinde ,Şarhöyük etrafında M.Ö. 14.Yüzyılda Friglerin önemli bir yerleşimi olarak kullanılmış ve daha sonra Romalılar da kullanmıştır. Ancak yapılan kazılarda burada bulunan buluntulardan M.Ö. 3.000 yıllarına kadar tarihinin eskiye gittiği anlaşılmaktadır. Son katman Genç Roma dönemini işaret etmektedir.Antik şehir Bizans döneminde terkedilerek Karacahisar’a taşınmıştır. (Bu antik kalıntılardan dolayı şehir “Eskişehir” olarak adlandırılmıştır.

Eskişehir Karacahisar
(İkinci ana yerleşim)
Eskişehir’in 7 Km güney batısında Kütahya yolu, Porsuk vadisine ve Güneye hakim bir tepede kurulmuştur.Kuruluş zamanı ve Bizans ‘taki adı bilinmemektedir. Selçuklulardan itibaren Türkler “Karacahisar” adını kullanmışlardır. (Bölgedeki volkanik kalıntılardan kalan siyah ve koyu kırmızı taşlardan yapıldığından “Karaca” ismi verildiği düşünülüyor). 1071 Malazgirt zaferinden sonra Adalar Denizine yönelen Türk akınları sonucunda , Kutalmışoğlu Süleyman Şah İznik merkezli Anadolu Selçuklu Devletini kurdu.(1075).Eskişehir 1075 den önce fethedilmiştir bulunmaktadır.(1074).Selçuklu Türklerinin Bizans’ı zorlamasıyla Tarihin en acımasız saldırısı olan Haçlı seferleri başlamış, sayısı bir milyona yaklaşan haçlı ordusu İznik’i kuşattı. (Babası Süleyman şah ile Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş’la arasında meydana gelen savaştan sonra ,Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah Selçuklu Hanedanı arasında cereyan eden olayları kontrolüne almak amacıyla Batı Bölge Komutanı –Melik-Ül Ümera Emir Porsuk’ u Anadolu’ya göndermiş,ancak Porsuk Bey Başarı elde edemeyip Süleyman şahın çocuklarını Büyük Selçuklu merkezine götürmüş,Anadolu bir süre naip’le idare olunmuştur.Emir Porsuk gibi bir büyük Komutanın Anadolu’ya gelişinin şerefine ,Porsuk nehrine ismi verilmiştir.) Esaretten yeni kurtulan Sultan 1.Kılıçarslan da payitahtını teslim almak üzere İznik’e gelmiş bulunuyordu.Böyle bir kalabalık orduyla savaşamıyacağını anlayınca şehri kaderiyle başbaşa bırakıp Eskişehir’e çekildi ve vur-kaç savaşına hazırlık yaptı.Ordusunu Danişment Gazi ve Emir Hasan’ın kuvvetleriyle takviye ederek Kütahya vadisinde yüksek bir tepeye otağını kurarak Haçlıları beklemeye başladı.Anadolu Selçuklu Türklerinin başkenti(İznik) düşmesine rağmen Türkler paniklememişti. Nedeni ise eski bir bozkır geleneğine dayanıyordu.”Kağan(Sultan) nerdeyse başkent ordadır” anlayışıyla Sultan Kılıç Arslan’ın otağının bulunduğu yere başkent olarak görüldüğünden buraya “Sultan Höyüğü” adı ile anılmaya başlandı.Her ne kadar otağ tepe bu güne kadar tespit edilemese de Eskişehir bu tarihten sonra “SULTANÖNÜ-SULTAN EYÜĞÜ-SULTAN HÖYÜĞÜ” adını alarak herkes tarafından kullanılmaya başlanmıştır.Sultan 1.Kılıçarslan’ın bütün çabalarına rağmen Türkler bu savaşı kaybettiler.Sultan dağılan kuvvetlerini toplayarak haçlı ordusunun yolundan çekildi.(Eskişehir savaşı-1097) 1.haçlı seferi sonucunda Bizans topraklarını Türklerden geri aldı,bu arada Karacahisar kalesi de yeniden Bizans’a geçmiş oldu.Bu olaydan bir süre sonra 2.Haçlı seferi de yine Anadolu Türkiye’sinden yapılmış ancak bu defa Sultan Mesut Haçlı ordusunu Eskişehir yakınlarında yenilgiye uğratmıştır.(1147) . Sultan 2.Kılıçarslan döneminde ,ise ; Bizans’la kısa süren bir dostluk yaşanmış ve İmparator Manuel Kommen’le saldırmazlık paktı imzalanmış,Türk Bizans sınırı tanımlanarak ,hudutlardaki Bizans müstahkem mevkilerinin takviyesi durdurulmuş,buna karşılık Selçuklular da Türkmen akınlarının Bizans’a yapılmasını önleyeceklerdi(1162).Ancak paktın aksine hareket eden İmparator Manuel Kommen Karacahisar-Seyitgazi ve oradan Denizli’ye uzanan Hudut boylarına yeniden kaleler ve burçlar yaptırarak yeni bir savaşa neden olmuştur.Bizans Türklere karşı ikinci büyük seferini hazırlayarak Türk topraklarına saldırmıştır. Sultan 2.Kılıçarslan Bizans ordusunu bugünkü Denizli -Honaz Kumdanlı vadisinde karşılamış ve Bizans ağır bir yenilgiye uğramıştır.(Miryakefelon-1176/Eylül) Bu sefer İmparator hudutlarına çekilerek Orta Anadolu’yu terk etmiş ve önceki antlaşmaya sadık kalarak başta Karacihisar olmak üzere huduttaki savunma mevzilerini yıktırmıştır.Bu arada Eskişehir bölgesine yığılan Türkmen boylarını yerleştirmek için Sultan 2.Kılıçarslan yeni iskanlara başvurdu.O günkü Selçuklu iskan politikasına göre obalar şeklinde göçle gelen Türkmen topluluklarını şehirlere yerleştirilmiyor,şehirler çevresinde kırsalda iskan ediliyordu.Bu şekilde şehirlerin ticaret düzeninin alt-üst edilmesine fırsat verilmiyordu.Şehirlere ancak esnaflık yapabilecek toplulukların iskan edilmesine özen gösteriliyordu.

Eskişehir-Odunpazarı (Üçüncü Ana Yerleşim) Eskişehir bölgesine göç eden Türkmenlerin sayısının hızla artması ve Karacahisar’ın da yeniden Bizans bölgesinde (“Kafir hududu”) kalmasından dolayı Sultan 2. Kılıçarslan yeni bir yerleşim yeri aramasına neden oldu.Bu günkü Odunpazarı semtinde ; Kaplıcalara 1 km, Dorilaion’a 5 km ve Karacahisar’a 12 km mesafede Türkmen dağlarının kuzey eteklerinde kuruldu.Şehir sonraki yıllarda etrafında küçük bir sur ile çevrildiği ve kaplıca semtinin de pazar yeri olarak geliştiği anlaşılmaktadır. (Matrakçı Nasuh,Sultanönü sancağı minyatürü-1536) “Eski ahaliden bu konuyla ilgili anlatılan hikayeye göre : şehrin muhtelif semtlerine ciğer atılmış,en son Odunpazarı semtindeki ciğer bozulmuş-kokmuş olduğundan iklimi iyi diye bu günkü mevkiin biraz daha tepeye yakın kısmında yerleşim kurulmuştur.” Buradan şehrin 1097'den sonra ,1176 dan önce kurulmuş olduğu belirlenmiş bulunmaktadır.Yine tarihi notlardan anlaşıldığı kadarıyla Kaplıca bölgesi Türklerde kaldığından yapılan anlaşmalara binaen Karacahisar ve çevresinde bulunan Bizans ahaliside ortaklaşa yararlanmışlardır.16.yüzyılda burada 7 mahalle(mescit)lik bir yerleşimden söz edilmektedir.Dah sonraki yıllarda Sultanönünde hem hane sayısı hem de ticarethane sayısında çok büyük artış olmuştur.Bunun sebebi Ordu sefer yolunun Sultanönü’ne kaydırılmış olmasından dolayıdır.
Karacahisar; Hem Selçuklu ve takip eden Osmanlı’nın Beylik ve Devlet Kuruluş döneminde adında sıkça söz edilmiş ve önemi Sultanönü tarihi ile iç içe gelişmiştir.Miryakefelon savaşından sonra Batıdan gelen Haçlı akınları da sona erdiğinden Sultanönü hem Selçuklu hem de Bizans için bir uç yönetimi halini almıştır. Bu dönemde Bizans Karacahisar tekfurluğu da artan Türkmen göçleriyle uğraştığından daha önemli hale gelmiştir.Selçuklu Türkiye’si haçlı belasını tam atlatmışken, bu sefer de doğudan Moğol tehlikesi baş göstermiştir.Ancak Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat (1221-1237) yaklaşan Moğol tehlikesine karşı ciddi önlemler almış ; Yassıçemen (1230-Selçuklu ile Harzemşahlar savaşı)savaşından sonra Kütahya’dan Ağrı’ya kadar Türk hakimiyetini sağlamış ve doğudaki sınır kalelerini de yaklaşan Moğol saldırılarına karşı güçlendirilmiştir. Ancak bu değerli Türk sultanının zamansız ölümü (Malatya’da verdiği bir ziyafette zehirlendi-1237),Anadolu’nun karışıklık,isyanlar(Babai isyanı),bürokratların aşırı hırsları(Vezir Sadettin Köpek’in zararlı faaliyetleri) içinde bulunması Moğol saldırılarını kolaylaştırmış,nihayet 1243 de Kösedağ’da Selçuklu ordusunun mağlubiyeti ile Anadolu Moğolların himayesine girmiştir.Anadoluda’ki Moğol-İlhanlı baskısına son vermek isteyen Selçuklu Veziri Munittin Pervane Memluk (Ed- Devlet-i Türkiye-Türkiye Devleti)Hükümdarı Sultan Baybars’ı(Malik -al zahir Baybars) Anadolu’ya davet etti.Anadolu’ya gelen Baybars Elbistan’da bir İlhanlı-Moğol ordusunu yok etti(Elbistan savaşı-1277).Baybars Mısır’ a döndükten sonra Moğollar Anadolu’ya baskıyı daha da artırdılar.Erzurum,Sivas ,Malatya ve Kayseri gibi şehirleri ikinci kez yakıp tahrip ettiler.Selçuklu tahtın da da nüfüzlarını artırarak doğrudan Anadolu’yu kendilerine bağladılar.Bu sıkıntılı durumda Anadolu Beylikleri ile yeni bir siyasi hakimiyet alanı oluşmasına yol açtı.

Beylikler Dönemi ve Kayılar, Moğolların Anadolu’ya sürekli akınlar yaparak vergiye bağlamaları neticesinde ;Moğol baskısından uzaklaşmak isteyen Türkmen obaları Anadolu’nun batısına yığılmışlardı.Anadolu’nun kuzey batısını teşkil eden Sultanönü çevresi,Kütahya çevresine birbuçuk milyonu aşan bir Türkmen nüfusu birikmişti.Anadolu’nun batısı birer uç olup bunlarda uç beylerbeyliğine bağlanmıştı.Sultanönü’nün daha batısında Türkmenler savaşarak daha ileri uçlar da kurmuşlardı.Sahipata,Hamit,Eşrefoğlu,Germiyan daha sonra da Aydın,Saruhan,Menteşe ve Osmanoğulları zafer kazanan Gazi beylikler idi.
Ertuğrul Gazi'nin Kayıları Söğüt'e getirip yerleştirmesi : 
Karacahisar’ı daha doğrusu Sultanönü ve çevresini önemli hale getiren önemli olaylardan biri de şüphesiz Kayı boyu’nun Ertuğrul Gazi liderliğinde Batı Anadolu’ya gelip uç’ a yerleşmeleridir.(Bu yerleşme Sultan 1.Alaattin Keykubat veya 3.Giyasettin Keyhüsrev zamanında gerçekleşmiş olmalıdır.1230-1280/Burada en önemli olaylar kuşkusuz 1261 ve 1277 yıllarında tekrar eden Moğollara karşı geniş çaplı Türkmen hareketleri olmuş ancak sonrasında yine Moğol saldırı ve baskı yıllarıdır.Bu Bağımsızlıkçı Türkmen hareketleri ve ardından gelen Moğol baskıları Osmanlı Beyliğinin kuruluş sürecini başlatmıştır. )Kayılar Orta –Asya geleneklerine bağlı olup özellikle( Yeseviye tarikatından) savaşçı Alplerle (Alp-Alperen : Alpler Kağan ya da beylere bağlı yidealleriyle savaşan bir teşkilattır. İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra İslam dininin cihat ve gaza anlayışı ile alp tipi birleşerek alp-eren veya alp-gaziler ortaya çıkmıştır. Gazilik kavramı Osmanlıların ilk zamanlarında daha çok kullanılmıştırOsman Gazi’nin savaşlarında özellikle Karachisar’ın fethinde Osman Gazi’nin Alpleri – “Turgud Alp ,Aykut Alp,Saltuk Alp,Konur Alp,Hasan Alp,Gazi Mihal,Abdurrahman Gazi,Akça Koca, Kara Mürsel” ona yoldaş olmuşlardır .Osmanlı Devleti’nin genişlemesindeki en büyük etki bu gazilik ruhu olmuştur. Önceleri Gaziyan ve sonraları Yeniçeri Ocağı da gazilik geleneğinin devamı sayılan bir askerî teşkilattır.) birlikte savaşçı kadınlar (Bacıyan-ı Rum) söğüt(Kışlak) ve Domaniç(yaylak)savunmacı bir anlayışla yaşantı sürüyorken,bu dönemde Kayı bölgesine diğer Türkmen boyları da(Dodurga , Alkaevli ...) gelip yerleşmeye başladılar.Ertuğrulgazi bu dönemde.anlaşma şartlarını yerine getirmeyen Karacahisar tekfuruna karşı harekete geçmiş hatta bu kuşatmaya Selçuklu Hükümdarı Sultan Alaattin de yardıma gelmiştir.(Burada sözü edilen 1.Alaattin Keybutat’ a atıfta bulunulsa da Sultan 3.Alaattin olmalıdır.)Neticede Ertuğrul Gazi Karacahisar kalesini fethetmiştir.(Muhtemelen 1277 öncesi olmalıdır).Bu yüzden Osmanlı Kaynakları Osmanlı Devletinin çekirdeğinin : Sultanönü,İnönü ,İtburnu(Uludere) ,Söğüt ve Domaniç taraflarında oluştuğu belirtilmektedir.1277 (Sultan Baybars’ın Anadolu ya yardıma gelişi) den sonra Anadolu Selçuklu Devletinin gücünü kaybetmesi sonucunda ,Bizans tekfurları yeniden güçlenmişler ve Karacahisar kalesi de yeniden Bizans’ın eline geçmiştir.Bu zor dönemi Ertuğrul Gazi Bizans tekfurlarıyla yapılan anlaşmalara bağlı olarak oba hayatını devam ettirebilmiş ancak hareketsiz bir dönem geçirmiştir.Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’te vefatından sonra boy’un başına oğlu Osman Bey geçmiştir.(1281).Bu olaydan bir süre öce Eskişehir İt burnu köyünde(Uludere) yerleşik Ahilik teşkilatının Şeyhi olan Şeyh Edebali’nin kızı Malhatun ile evlenmiştir. (Ahilik: Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilâtıdır. Aslen Horasan kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da yaşayan Müslüman Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sistemdir.Ahi Evran'a Ahi Baba da denir) ( Osmanlı Devletinin kuruluşunu anlatan ve sonradan yazılma eserlerde; Osman Gazi henüz bey olmadan (babası Ertuğrul Gazi hayattayken) ,komşuları sayılan ve bugünkü Eskişehir’in Uludere ilçesinde ( itburnu) bulunan Anadolu Ahilik teşkilatının lideri Şeyh Edebali’nin evine ziyarete gider. Gece o evde konaklayan Osman Bey rüyasında; Şeyh Edbali’nin göğsünden doğarak göğe yükselen ayın, ışıklar saçarak Osman Bey’in göğsüne girdiğini görür. Ayın girdiği yerde bir çınar ağacı meydana gelir ve süratle büyüyerek dalları göğe doğru yükselen bir “Ulu Çınar” olur. Sabahleyin bu mistik rüyayı Şeyh Edebali’ye anlatır. Şeyh de Osman Bey’e büyük bir Devlet kuracağını ve soyundan gelenlerin cihana hükmedeceğini söyler-yorumlar)

Karacahisar’ın 4.kez Türkler tarafından Fethi-Beylikten devlete doğru, Kayı boyunun başına geçen Osman Bey(1281-1299) faaliyetlerini İnönü,Söğüt ,Domaniç,İtburnu (Uludure)ile Eskişehir ve Bilecik çevresi içinde yürütüyordu.Bu arada kendine hareket merkezi olarak İnönü’yü kullanıyordu.Osman Bey bu arada İnegöl tekfurlarıyla mücadele ediyordu(1286,1287).Hatta bu savaşlardan birinde Osman Gazi’nin kardeşi Sarı Batu(=Savcı Bey) şehit oldu(1287-Domaniç savaşı).Osman Gazi’nin hareketliliği diğer tekfurları rahatsız etmişti. Osman Bey’i bölgeden atma planı yapmışlardı.Durumu Osman Gazi’nin dostu Harmankaya tekfuru Köse Mihal(Sonradan Müslüman olmuş ve Gazi Mihal adını almış,Mihaloğlu akıncılarının kurucusudur.) haber verince Osman Bey tekfurları baskına gitti . Sultan 3.Alaattin’in de desteğini alan Osman Bey Karacahisar kalesini kuşattı.Osman Bey’in kuvvetleri hafif süvari niteliğinde olduğundan kale’nin alınması çok zor oldu. Osman Bey Kuşatmayı Seyitgazi istikametinden yani doğudan yaptı Alplerin çok büyük gayretleriyle Karacahisar’ın fethi gerçekleşti.(1288). Buranın alınması Osmanlı tarihi için bir dönüm noktasıdır. Osmanlılar (Kayı boyu)artık daimi ,büyük ve stratejik bir yer kazanmıştır. Fetihden sonra etraftaki akıncı beyleri,Türkmen beyleri de gelip Osman Gazi’nin etrafında yer almışlardır. KaracahisarKalesi stratejik konumu nedeniyle de çok önemli olup. Eskişehir ovasını, porsuk vadisini ve Eskişehir’e gelen yolları gözetim altında tutabilmektedir. Burası aynı zamanda Marmara ve Ege bölgesinden gelen yolların kavşak noktasında bulunuyordu. Karaca hisarın fethi devletleşmeye giden yolda ilk adım gerçekleşmiştir.Daha önce karaca hisar kalesi iki kez Selçuklu Kuvvetlerince, 3.kez babası Ertğrul gazi tarafından ve 4. ve son kez Osman Bey tarafından fethedilmiş oldu.Bu fetih hareketi sonucunda Osman gazi, aşiret beyliğinden uç beyliğine terfi ettirildi. Bu hadiseyi Aşık Paşazade şöyle anlatır: “Osman Gazi, Karacahisar’ı fethettikten sonra esir ettiği tekfurunu kardeşinin oğlu Ak Temür’le Sultan Alaeddin’e gönderdi. Bu arada Sultana ganimet malından da gönderdi. Sultan Alaeddin bundan çok memnun kaldı. Osman Gaziye Sancak ile atlar, silahlar ve Kös(Büyük davul) gönderdi. Ak Temür’ün sancağı getirmesinden itibaren nevbet vurulmaya başlandı. Nevbetin ayakta bekleyen nöbetçilerin eşliğinde vurulması adet oldu.(Bu durum mehter’in geleneğinde devam edecektir)Artık bu tarihten itibaren uç beyi-sancak beyi görevine yükseltilmiştir.Bu fetihle Osman Gazi Tüm Eskişehir’e sahip oldu.Çevre ahaliyi yağma ve baskınlara karşı koruma tedbirleri aldı(Özellikle Çavdarhisar’da bulunan Çavdar akınlarından).Karacahisar pazarını kurdu ve geliştirdi.Kroniklere göre Karacahisar içinde ahşaptan bir cami yaptırdı(Bazı kaynaklar şapel’in camiye çevrilmiş olduğunu yazmaktadır).Buranın sancak beyliğini ; oğlu Orhan Bey’e,askeri yönetimini kardeşi Gündüz Bey’e, kadılığını da Dursun Fakih’e verdi.Buradaki faaliyetler buranın bir sancaktan çok merkez(Başkent) gibi teşkilatlandığını göstermektedir.Osman Bey sırasıyla ,Bilecik,İnegöl,Yarhisar ve Yenişehir’i de fethederek Bursa ve İznik ‘i  hedefine almıştır.
Osman Bey (Sultan 1.Osman-Temsili)
Karacahisar’da Osmanlı Devleti’nin ilanı :  Karacahisar’a yerleşen çok sayıdaki ahalinin Cuma namazı isteğiyle bir Cuma camisiyle beraber hutbe ‘nin kimin adına okunacağı tartışması ortaya çıktı.O zamana kadar Eskişehir de bir tane Cuma camisi vardı .Ancak karacahisar ahalisi kalede de Cuma namazı kılmak istiyorlardı.Konuyu Dursun Fakih’e açınca oda Şeyh Edebali’yi işaret edince, oda konuyu Osman Gazi’ye ulaştırdılar.Osman Gazi “ ne yapmak gerekir ?” diye sordu.?Dursun Fakih Cuma namazı için Selçuklu sultanından izin alınmak gerekir sözlerine Osman Gâzi şöyle cevap vermiştir: “Ben kimsenin taht-ı hükümetinde değilim. Kendi başıma sultanım. Bu diyarı kendi kılıcımla aldım. Kul nöker(Hizmetkar) olmadım, ne efendim var ne sultanım! Benim icazet verdiğim yetmez mi? Benim iznim kifayet etmez mi? Sultan-ı zaman dediğiniz Melik-i Yunan ise benim mülkümde anın(onun) ne tasarrufu var. Nesebde (Soy’ca) ondan eksik değilim, benim aslım geniştir. Gök Alp’i bilmeyen bilmez, bilen Selçuk’a nisbet kılmaz.” Osman Gâzi’nin Karacahisar’da cemaatle Cuma namazı kılmağa izin verip adına hutbe okutmasını, serbest hareket etmeye başlaması devletin bağımsızlığının simgesidir. (27 Ocak 1299) Böylelikle bundan böyle Osman Gazi artık Karacahisar’da saltanat makamına oturmuş ve Bey’ken Sultan olmuştur.(Ancak ünlü tarihçi Prof.Dr.Halil İnalcık ,Osmanlı devletinin bağımsızlık ilanının,Osman Gazi’nin Bizans kuvvetlerine Koyunhisar zaferini kazandıktan sonra yine Karacahisarda 1302 yılında ilan edilmiş olduğunu savunmaktadır.)

Sultanönü Sancağı , uç bölgesinde yer alması, önemli yolların kavşağında bulunmasından dolayı Selçuklu,Beylikler ve Osmanlı’nın Kuruluş dönemindeki stratejik konumu; Fetihlerin Rumeliye dayanmasından sonra biraz önemini kaybederek ,zamanla nüfüsünu kaybetmiştir.Karacahisar kalesi Fatih Dönemine kadar kullanılmış olduğu son yapılan kazılardan anlaşılmıştır.Karacahisarda Yükselme dönemine kadar gayrimüslimlerin yaşadığı anlaşılmaktadır.Fatih döneminde çıkarılan bir kanunname ile Karacahisar ahalisi taşınmıştır.Ahali yine Sultanönü sancağına bağlı ,Karacahisar’ın hemen altında kurulmuş olan Karacaşehir’e, Odunpazarında bulunan mahallelere,İnönü ve Osmaneli(Lefke) kazalarına yerleştirilmişlerdir.Osmanlı Devletinin kurulduğu ve ilan edildiği Sultanönü Sancağının Karacahisar kalesinin etkileri çok büyük olmuştur.Ne yazık ki bu kadar öneme haiz bu Osmanlı Kalesi’ne-Merkezine-Sancağı’na gereken ilgiyi ve vurgulamayı başta Tarihçilerimiz ve Kültür Bakanlığımız esirgemektedirler.

Osmanlı Fetihlerinin batıya yayılmasıyla Sultanönü merkez ve askeri stratejik önemini kaybetmiştir.Sonraki yıllarda özellikle Karacahisar bir eğitim ve kültür merkezi haline gelmiş,alim ve fakihler yetiştirilmiştir. Orhan Bey zamanında İznik fethedilmiş (1331) ve burada ilk Osmanlı Üniversitesi açılmıştır. Eskişehir'de oturan müderris ve fakihlerin bazılarının sonra İznik'e gittikleri anlaşılmaktadır.Daha önce de belirttiğim gibi Sultanönü’nün nispeten savaşlardan uzak sakin bir yaşantısıyla Karacahisar’da Fatih döneminden sonra kaderine terk edilmiştir.Bölgeye gelen seyyahlar da Karacahisar’dan yıkıntı olarak bahsetmişler ve kale ilgili herhangi bir anlatımda bulunmamışlardır.
Karacahisar kazıları ve mevcut durum, Osmanlı Devletinin 700.kuruluş yılı kutlamalarında,Prof.Dr.Halil İnalcık’ın girişimleriyle,1999 yılında A.Ü.Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleriyle birlikte yüzey araştırmalarına başlanmıştır. Prof. Dr. Ebru Parman tarafından başlatılan ilk kazı çalışmaları daha sonra Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Altınsapan tarafından yapılan kazıların ilk bölümü tamamlanmıştır. Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü başkanı tarafından yapılan araştırmada, Osmanlı’nın yaptığı ilk fetih olan Karacahisar Kalesi’nin fethinde kullandığı okları buldu.Osmanlı Beyliği’nin ilk fethini gerçekleştirdiği ve hutbe okuttuğu Karacahisar Kalesi’ndeki kazıda bulunan ok uçlarının, Kale’nin 1288’de Bizanslılardan fethedilirken kullanıldığı belirlendi. Kazı sonuçlarını değerlendiren Altınsapan :”Kazı Çalışmalarına, bilimsel yayın için ara verdiklerini aktaran “Karacahisar Kalesi’nin ancak 6’da birini kazabildik. Kazının sonuçlarını bilim dünyasına tanıtmak istiyoruz. Bu bağlamda iki bilimsel yayın çıkarttık. Biri genel kazıyla ilgiliydi. Kazı yaptığımız alandan 90 ok ucu çıktı. Şimdiki yayınımızda da kazıdaki ok uçlarını değerlendik. ‘Eskişehir Karacahisar Kalesi Kazısında Bulunan ve Form Veren Ok Uçları Üzerine Tipoloji Denemesi’ adlı çalışmayı gerçekleştirdik. Çalışmada öğrencilerimiz Ali Gerengi, Meydan Palalı ve Ahmet Şakar yer aldı. Uluslararası hakemli bir dergide yayınını yaptık. Ok uçlarını kalenin farklı alanlarına dağılmış şekilde bulduklarını anlatan Altınsapan, bunun önemli bir bulgu olduğuna dikkati çekerek, “Ok uçlarının, Osman Bey’in Kale’yi fethi sırasında kullanıldığını tespit ettik. Uçların bu kadar geniş araziye dağılmış olması bunu kanıtlıyor. Farklı şekillerden oluşuyorlar. Fetih sırasında 5 ayrı tip ok ucu kullanılmış. Bunların, uzun mesafeli, bir kısmı zırh delici gibi farklı tipleri var. Kazı çalışmalarımızda 26 tane işlik ortaya çıktı. Yaklaşık 60 dönümlük arazide 700 metrekare kazdık. Bu yapmış olduğumuz çalışma içerisinde ağırlıklı olarak, kale suruna dayalı işlikler, bir gözetleme kulesi, bir yöneticiye ait olduğunu düşündüğümüz konut. Bunun dışında daha önceki sene kazdığımız iç kalede zaviye kazısı tamamlandı. Bu yıl 138 tane sikke  ve toplam 90 tane ok ucu ortaya çıktı”

Karacahisar kalesinin Kalıntılardan tespit edildiğine göre kale, 200 x 300 metre genişliğinde ve 60 dönümlük bir alanı kaplamaktadır.Defalarca yıkılıp sonra yapılmış olan kalenin (İç Kale-Garnizon kale) etrafını 2 ila 4 m. arasında değişen bir sur ile tahkim edilmiş bulunmaktadır. Sur bedeni belli aralıklarla yerleştirilmiş yarım daire şeklinde kulelerle desteklenmiştir. Kalenin kuzey, batı ve güneyinde bulunan surlar, tırmanılması güç yamaçların bittiği hat üzerinde inşa edilmiştir.Kale’nin ana girişi doğu yönünde olup;43x8x7.5 ebatlarında kalenin en geniş ve yüksek bölümü olup aynı zamanda savunmada en zayıf bölümüdür.(Osman Gazi Kuşatmayı ve fethi bu bölümden gerçekleştirmiştir. Karacahisar kalesinde yapılan yüzey araştırması sırasında, kroniklerde Karacahisar halkının başvurusu üzerine hutbenin okunduğu bildirilen kaledeki yer henüz tespit edilememiştir. Osman Bey ,Alplerinin fedakarlığında Karacahisar Kalesini çok zor bir kuşatma ve hücumdan sonra fethetmiştir.. Karacahisar kalesinin alınması Bizans tekfurunu yenmekle birlikte tekfurların sinsi planını bozmuş, Osman Bey kaleyi alarak uçta Bizans'a karşı gücünü kanıtlamış oluyordu. Karacahisar tekfurunun yenilmesi ve hayatını kaybetmesi onun etrafında toplanmış olan tekfurların da kaybetmesi anlamına gelmiştir.Osman Bey bundan sonra Bursa ve İznik gibi daha büyük hedeflere odaklanmıştır.Karacahisar’ın fethinden sonra statüsü ,Sultanönü sancağına bağlı bir nahiye konumuna gelmekle beraber ,nahiyeye bağlı çok sayıda köy bulunuyordu.(Kireç,Hacılar,Bozluk,Kalburcu,Çavluca,Kavacık,Kayı, Koz İli,Büyük Ilıca ,Yukarı Söğüt Eyüğü,Seki viran,Küplü,Kızıl Dere,Musa Özü,Alpagut ..gibi köylerin adları bu gün hala kullanılmaktadır)(16.yüzyılda Sultanönü Sancağı ; Bilecik(Merkezi ve  Osmaneli-Lefke),Eskişehir,Karacahisar,İnönü(Bozüyük de dahil) , Seyitgazi(Emirdağ dahil) ve Günyüzü nahiyelerinden ibaretti.
Karacahisar kalesi uzun sessiz bir dönemden sonra ,İstanbul –Ankara Demiryolu inşaatı yapılırken dikkati çekmiştir.Demiryolu inşaatı anlaşması gereği bölgede Almanlar izin alarak araştırma yapsalarda ,sonuçlarının yayınlanıp yayınlanmadığı bilinmemektedir.Ancak o tarihte karaca hisar yıkıntı halinde ancak alt kısmında Karacaköy(Bu günkü Karacaşehir) bulunmaktaydı.Osmanlının Kuruluş yerine ayrı bir önem veren Sultan Abdülhamit(1876-1908) Söğüt’te ki imar faaliyetlerinin yanı sıra Osmanlı’nın Kuruluş yıldönümlerini kutlama etkinliklerini başlatmış.Buna paralel olarak da Hutbe okunması ritüeli bu günkü Karacaşehir caminde periyodik olarak yapılmıştır.Bu günde 1999 dan itibaren söz konusu törenler , Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri adıyla Söğüt ve Karacaşehirde yapılmaktadır.(Eylül ayının ikinci haftasında bu sene 735.yıldönümü törenleri 2016 eylülünde yapılacak) Karacahisar kazıları heyecanla devam edecektir. Kazılar Anadolu Üniversitesi önderliğinde yapılırken, bu defa kazılara Kültür Bakanlığı ile Eskişehir Türk Dünyası Vakfı destek vermektedir.
KARACAHİSAR KALESİNİN AYAĞA KALDIRILMASI ;
Karacahisar Kalesi önemli yolların kavşağında ,son derece önemli bir konumu nedeniyle bir çok kere eldeğiştirmiş ve Bizans döneminde yapılmış bir kaledir.Kale’nin geçmişi Selçuklu ,Beylikler ve Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarının merkezinde bulunması nedeniyle ;Türkiye Tarihi açısından son derece önemlidir.Karacahisar Türkler tarafından en son ve 4.kez Osman Gazi tarafından fethedilmiştir.Kale fethedilirken herhangi bir yıkım ve yakma olmamasına rağmen önceden kalan yıkık kısımları Osman Bey tarafından yeniden yaptırılmıştır.(1288).

Osman Bey babası Ertuğrul Gazi Öldüğünde ; Ağabeyleri Gündüz Alp ve Sarı Yatu’dan sonra Ertuğrul gazinin 3. Oğluydu.(Ağabeyleri :  Bey'lik haklarını Osman Bey'e vermişler, Amcası ; Dündar da "Bey" olmak istediyse de Ertuğrul Bey'in silah arkadaşları ve Kayı ileri gelenleri buna müsaade etmediler. ).Osman Bey’in genç yaşta (23 yaşında) Kayı boyuna lider seçilmesi,kuşkusuz onun çok becerikli ve yetenekli olması etkili olmuştur.Burada Tarihi ilgilendiren iki önemli olay vardır.Birincisi Osman Gazi’nin cesur,adaletli ve istişare(Danışma) ye önem veren yapısının yanında Gaza ve fetihlere çok önem vermesiyle büyük bir Lider oluşu ve büyük Devletin kurucusu-Mimarı olan Osman Gazinin Bizans Tekfurlarının ittifakını yerle bir edercesine “Karacahisar” kalesini fethederek kendisine Bursa akınları için merkez yapmasıdır. Osmanlı Beyliğinde Devletleşme ye giden ilk adım kuşkusuz Karacahisar‘ın alınmasıdır. Karacahisarın fethinden önce Bilecik tekfuruyla yapılan savaş; gazilerin birlik altında toplanmasına yol açmış ve Osmangazi meşhur sözünü bu savaşta kullanmıştır.(“Oyun içinde Oyun “ –Bir kutlama için Bileciğe davet edilen Osman Gazi ‘nin kendisine karşı tekfurlarca pusu kurulduğunu öğrenip,Bileciği feth etiikten sonra söylemiştir.) Karacahisar ‘ın alınması Osmanlı tarihi(Türkiye tarihi) için bir dönüm noktası olmuştur. Osmanlılar artık daimi ve son derece stratejik bir yerleşim yeri kazanarak buradan itibaren büyümeye ve cihan Devleti olma yolunda ilerlemeye başlayacaktır.Zaten Karacahisar’ın teşkilatlanmsı buna işaret etmektedir.Kuruluş döneminin ortalarından itibaren Karacahisar savunma stratejisisnin yerini Kültür Merkezliğine bırakmıştır.Karachisar bundan sonra Alim ve Fakihlerin eğitim merkezi haline gelmiştir.Karachisar’ a ilk önemli ilgi Osmanlı Devletinin 700.yıl kutlamaları çerçevesinde yani 1999 yılında başlamıştır.(Yüzey araştırması ve sonra kazılar).Bu gün yapılan kazılardan elde dilen önemli bulgular ışığında kazıların tamamen sonuçlanmasını beklemekteyiz.Eskişehir 2013 Türk Dünyası Başkenti Ajansının etkinliklerinden Hamburg Heyeti’nin Karacahisar gezisinde buranın Osmanlı Devletinin kurulduğu yer olduğunu söyledim.Heyetteki Lise yöneticileri de “ Madem burası sizin için çok önemli ,askeri birliklerce de koruyorsunuz , neden burayı restore edip çocuklarınıza göstermiyorsunuz.(Kaleye çıkarken askeri birliğe bilgi veriyorduk ama askeri birliğin kendi nizamiyeseydi,kaleyi korumak gibi bir görevi yoktu.) Ziyaretçiye uygun bir cevap verememiştim ama çok da haklıydı.Evet niçin görsel bir imkanı gelecek nesillerimizin ilgisine sunmamıştık.Açıkçası çok geç kalınmıştı.Gerçi kazılar sonucuna göre Kalenin Doğu ve Ana giriş cephesinin relöve’sinin çıkarıldığını görmüştüm ama Karacahisar’ın 1299 yılını esas alınarak etnoğrafik bir açık hava görseli şeklinde sunulması çok daha büyük uğraş ve çabayı gerektiriyordu.Gerçi bu noktada bizim Milli Müzecilik anlayışımızın olmayışı da sorgulanmalıdır.Avrupa’nın başkentleri Milli Müzeleri aracığıyla tarihlerini görsel ve gerçek nesnelerle öğretirken biz bu işleri neden yapamamışız.?(Bu Milli Müze kavramı ayrı bir konu olmakla birlikte bizde Milli Müze işlevini kısmen de olsa az-çok yerine getiren : Harbiye askeri Müzesi,Topkapı müzesi ,Anıtkabir müzesi ile Türk-İslam Eserleri müzeleridir). Maalesef Şehirlerimizde bir arkeoloji müzesi tutkusu vardır.Neden Bizim –Kronolojik ve Medeniyet unsurlarıyla Türkiye Tarihi ve Türk Devletleri Tarihi müzelerimiz yoktur) Karacahisar ayağa kaldırılacaksa 1299 yılı başlangıç olarak ele alınmalı ve 1453 yılına kadar ki süreçteki Osmanlı Kültür ve Medeniyeti sergilenmeli.Kale’nin dışında da Büyük bir otağ kurularak Hutbe okunma töreni her yıl canlandırılmalıdır.Şimdi ben böyle dedikçe içimizdeki Roma (Çok tanrılı ve ilk hiristyanlık dönemleri) ve Bizans (Ortadoks Hiristyan) severler devreye girerek engellemeye çabalarlar. Şimdiden Tarihe not düşüyorum Burası ayağa kaldırılacaksa Osmanlı ‘nın kuruluşunun simgesi olmalıdır.Türkiye’de zaten yeterince Roma-Bizans simgesi bulunmakta olup,yeni simgelere ihtiyacımız yoktur. (Roma-Bizans konular ı Üniversitelerin Tarih –Sanat Tarihi kürsülerinde işlenmekte hatta fazladan seçmeli ders konuları bulunmaktadır.)Türkiye Tarihinden önceki eserler hemen her şehrimizde bulunan Arkeoloji müzelerinin baş köşesinde yer almaktadır..Bu konularda aşağılanma duygusunu üstümüzden atalım.Bu zamana kadar Batılılar eski dönem Medeniyetinin çok önemli olduğunu-hatta Şark Medeniyetini de görmezden gelerek ,eğer korunmazsa Barbar olacağımızı telkin ederek . bizleri olumsuz motive ettiler ve kendi medeniyetimizden daha çok Türkiye Tarihi öncesi döneme hayranlık duymamızı ve onları çok üstün görmemizi maalesef sağlamışlardır. Böylelikle 1000 yıllık geçmişi olan Türkiye Tarihinin Medeniyet eserlerini hep birlikte mahvettik ki çocuklarımıza sergileyecek mimari eserler,kültür ve Medeniyet unsurlarını azalmıştır bırakabildik.Hatta diyebiliriz ki Türk Medeniyet Eserlerinin çoğu (Elimizde kalanlardan fazlası) Batı da ki müzeleri süslemektedir.Ancak bizim konumuzda ele aldığımız kavramdaki öznellik ; 1) Karacahisar Kale’sinin stratejik konumu,2) Osmanlı Devletinin kuruluşu ve Devlet’in Karaca Hisar’da ilan edilmiş olmasıdır.Buradaki esas durum,Osmanlı’nın kuruluş döneminin etnoğrafik ,kronolojik ve askeri teknolojisinin Milli bir müze olarak sergilenmesi ve böylelikle gelecek nesillere aktarılmasıdır.
Temsili Karacahisar Kuşatması
Karacahisar kalesinin mimari açıdan Relove ve restorasyon daha doğrusu yeniden ihya projeleri olabildiğince gerçeğe yakın uygulanabilmesidir.

Kalenin Mimari olarak yapılması; Kazı alanında temeller belli ,burada yapılacak işlem Kalenin inşası için yeterince taş bulunmakta,zaten bu taşlar Kızılinler köyünden getirildiğinden takviyesi ile inşası mümkündür.Kalenin ana giriş doğusunda iki yüksek kule,ve surlar boyunca sistematik olarak sıralanmış diğer kuleler kazı alanındaki temellerden açıkça anlaşıldığından,aynen inşa edilmesi gereklidir.Batı bölümdeki büyük yuvarlak kule doğudaki kuleler gibidir.Girişten itibaren kale alanında ,sur duvarlarına paralel kare planlı odalar mevcuttur.Buradan anlaşılması gereken bu odaların kapıları ve pencereleri kale alanına bakıyor olup,üstü teras şeklinde örtülmüş ve kademeleştirilmiş olarak sur mazgallarının boyuna 1.5 metre altına kadar yüksektir.Sur savunması bu yüksek terastan yapılmaktaydı.Kale cıvarında su kaynağı bulunmadığından kale alanı içinde 4 -5 metre derinlikteki büyükçe yer sarnıç olarak kullanılmış olmalıdır.Ancak anlatımlarda söz konusu edilen camii ‘nin yeri henüz bulunamadığından uygun bir yere inşası yapılmalı.O dönemin şartlarına göre düz damlı,taş ve ahşap karışımı bir yapı türü kullanmak mümkündür.Diğer bölümler ise Kalelerde bulunması gereken,Dizdar konutu,Zindan,depolar ve ambarlar ile hayvan ağılları (At için tavlalar) ve bazı küçük zanaatkar (Nalbant,Demirci,marangoz v.s.) işyerleri olarak tasarlanabilir.Dönemin koşullarına uygun inşadan sonra binaların işlevlerine uygun o döneme ait araç,gereç ve aletler bulunup,bulunamıyorsa replika olarak yapılıp sergilenmelidir.

Askeri teknolojiye gelince ; o dönemde henüz ateşli silahlar yoktu.Bu nedenle hem kale savunmasında,hem de kuşatmasında yaygın olarak “mancınık” kullanılmaktaydı.Burada sergilenecek mancınık Türk tipi olmalıdır.Bu konuda örnek alınacak mancınık örneği Azerbaycan Da iç kale de sergilenmektedir.Bu konuda kardeş ülkemizden yardım alarak temin edilecek mancınık kalenin teras kısmına yerleştirmelidir.Burçlara özellikle zırh delici ok atan “Çekre yayı” Kurma düzeneğiyle birlikte tasarlanmalı.Burada bir parantez açarak; Kalenin Fatih Dönemine kadar kullanıldığı göz önüne alarak,gücün simgesi olan ve 1.Kosova savaşından itibaren Osmanlı Ordusunda kullanılan “Top” kalenin batı tarafına sembolik olarak yerleştirilebilir.
A.Ü. Edebiyat Fakültesinin çizimini yaptığı Karacahisar 
                                       Bakü kent duvarı “İçeri Şehir” ‘de ahşap Türk mancınık

Devre göre Alp kiyafetleriyle silahlı mankenler de burç ve surlarda yerini almalıdır.(Mızrak-Kılıç Kalkan,Gürz v.s. donanımlı).Tabii ki giriş bölümünde Kayı sembollü Osmanlı Bayrağı ve Tuğ dalgalandırılmalı.

Kalenin doğu giriş yönünde kıl çadırdan yapılmış büyük otağ, Mehterhan yer almış vaziyette ve haftada bir gün tercihan cuma günleri canlandırma olarak sunulabilecek halde planlanmalıdır.

Devlet ve Millet hayatımızın çok önemli bir noktası olan Karacahisar’ın fethiyle ,Osmanlı devletinin temelleri atılmış ,Osman Gazi buradan batıya ilerleyerek sınırlarını genişletmiş ve ,üç kıtaya yayılacak sağlamlıkta bir örgüt meydana getirmiştir.Bize düşen de Dünyada 8.medeniyet olarak kabul gören bu büyük medeniyeti somut bir şekilde anlatabilmektir.

Kaynaklar :
1- 16.Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı ,Prof.Dr.Halime DOĞRU
2- Kuruluş Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak, Prof.Dr.Halil İNALCIK
3- Osmanlı Tarihi,İsmail Hakkı Uzunçarşılı
4- Selçuklular zamanında Türkiye,Osman TURAN
5- Osmangazi İlkler ve Karacahisar ,C.Karasu-T.M.sakarya,O.Berber
6- Türk Dünyası Vakfı Kültür Envanteri,Eskişehir Valiliği
7- Karacahisar Kazıları değerlendirmesi,Prof.Dr.Erol Altınsapan

2 yorum:

  1. Eskişehire tarih pencersinden güzel bir bakış
    Emeğinize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  2. 20 yıldır Eskişehir'deyim ama Karacaşehir'i biliyordum ama Karacahisar'dan bihaberdim.Dediğiniz gibi bu kalenin çoktaan ayağa kaldırılması gerekiyordu. Heryere herşeye para harcanan bir kültür başkenti döneminde Kültür mirası olarak kazandırılabilirdi.Hala da geç kalınmış değil bence.Kaleminize sağlık hocam.

    YanıtlaSil