14 Mart 2024 Perşembe

14 MART


   Bilim Tarihimiz-1 : 14 Mart Tıp Bayramı    ve tarihçesi                   

*Rifat GÜNDAY    

14 Mart Tıp Bayramı Türkiye’ye has millî bir bayramdır. Bu tarihin iki açıdan önemi bulunmaktadır. İlki Türkiye'de modern tıp eğitiminin kuruluşunu anlatmaktadır. Yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye(1826) orduya askeri hekim yetiştirmek amacıyla Sultan 2. Mahmud (1808-1839) döneminde Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağında açılan Tıphane ve Cerrahhane-i Amire isimli ilk modern tıp okulunun açılış gününü belirtir. 14 Mart 'ın esas önemli olan anlamı ikinci anlamı ise şöyle ki : 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandı ve 13 Kasım 1918’de İtilaf Filoları Boğazlar müstahkem mevzilerini teslim aldıktan sonra İstanbul’ a girdiler. İstanbul’da Sultanahmet meydanına Fransızlar Tanklarını gösterirken , İngilizler’de dev toplu denizaltılarını Haliç Köprüsünde sergiliyor ,ayrıca tüm itilaf savaş gemileri Sarayburnu’na demirlemiş ,İstanbul’un her köşesinde İngiliz -Fransız devriyeler volta atıyor, Türkiye’nin parçalanması hesaplarını yaparken Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin (Tıp Fakültesi )öğrencileri işgâle karşı çıkmak ve direnmek arzusundaydılar.(Henüz Milli Mücadele başlamamış , Mondros’a göre Vatan toprakları işgal ediliyor ve halkda genel bir karamsarlık hakimdi) Bunun için başta Tıbbiyeli Hikmet(Tabip -subay Hikmet Boran) olmak üzere genç tıbbîyeliler 14 Mart 1919 gününü bir fırsat olarak değerlendirip Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin açılış gününü kutlamak için bir toplantı düzenlediler. Bu toplantıya Kızıl Haç yetkilileri, İşgâl kuvvetlerinin komutanları ve ileri gelenleri, Saray’dan temsilciler de katıldılar. Gerçekten de 14 Mart günü Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin açılış günüydü. 2.Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, bu iki kurumu 14 Mart 1827’de açmıştır.Askeri Tıp Okulu  1839 yılında Galatasaray’daki bugünkü Galatasaray Lisesi’nin bulunduğu yere taşınır " Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane" ismini alırken eğitim dili Fransızca'dır.. Buranın d bir yangında harap olması üzerine (1849) Önce Halıcıoğlu’ndaki Topçu Kışlasına, ardından Hasköy’deki Gergeroğlu Konağında eğitimine devam ederken , 1866 yılında ise Sirkeci’deki Demirkapı Kışlası’na taşınır. Mekteb-i Tıbbiye içerisinde görülen ihtiyaç üzerine sivil tıbbiye anlamında Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye kurulur(1867) ; Bu ikinci Tıp okulunun eğitim dili Türkçe olur. Hem sivil hem de askeri tıbbiye okulları, 1874 yılında onarılmış olan Galatasaray’daki binaya 2.kez yerleşirler. Her iki tıp 1876 yılında tekrar Demirkapı Kışlası’na taşınır. Sivil tıp okulu daha sonra Kadırga’ya yerleşmek durumunda kalır. Nihayet Tıp okulu için kalıcı ve uygun bir bina yapımına Sultan 2.Abdülhamit(1876-1909) döneminde yani 14 Mart 1919 tarihinde işgâl protestosunun yapıldığı binanın inşasına karar verilir(11 Şubat 1895) Binanın mimari tasarımı dönemin önde gelen mimarlarında Alexandre Vallaury ve Raimondo D’Aronco’ya aittir. Bina ,Sultan Abdülmecid (1839-1861) zamanında askeri hastane olarak yapılmış olan Haydarpaşa Askeri Hastanesi ile Selimiye Kışlası arasındaki ve yaklaşık 80 dönümlük bir arsaya yapılmıştır. Askeri ve sivil Tıbbiyeler yeniden bu binada birleştirilerek 6 Kasım 1903 tarihinde eğitime başlarlar. Yeni adları ise Haydarpaşa Tıp Fakültesi adını alacaklardır. Tıbbiye Binası Cumhuriyet döneminde 1933-1983 yılları arasında Haydarpaşa Lisesi olarak kullanılmış 1983 yılında Marmara Üniversitesi’ne verilerek yeniden bir üniversite bünyesine geçmiştir. 2014 yılında Marmara Üniversitesinin Maltepe'ye taşınması üzerine bir süre boş kaldıktan sonra Sağlık Bilimleri Üniversitesine tahsis edilmiştir.

14 Martta da kutlama yapılan Tıp Fakültesi binaları bugünkü Sağlık Bilimleri Üniversitesinin binasıdır.  Ondan önce de Tıp fakültesi ve hastane binaları işgalde kuvvet kuvvetlerinin karargâh olarak kullandıklarını belirtelim.

14 Mart 1919 tarihinde yapılan  bu protestolu açılış törenini yetersiz bulan  genç tıbbîyeliler 14 Mart günü işgale karşı daha anlamlı bir direniş gösterisi  düzenlemek için  : Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı dalgalandırdılar. O yıllarda buraya asılan Türk bayrağı İstanbul’un bir çok yerinden görülmüştü. Ardından Tıp fakültesi öğrencilerinin nümayişiyle birlikte Türkiye’nin işgali protesto edildi. İşgal kuvvetleri bu protestoya müdahale ederek , toplantıyı şiddet kullanarak dağıttı, birçok öğrenciyi tutukladı ve çıkan çatışmada Tıbbîyeli Hikmet yaralandı. İşte 14 Mart’ın Tıp Bayramı olarak kutlanmasının nedeni 14 Mart 1919’da yaşanan bu işgale karşı her bakımdan karşı koymanın nişânesi ve sembolü olmuştur.Hatta diyebiliriz ki Milli Mücadelenin İstiklâl bayrağıdır.

Solda Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane binası ve sağda Tıbbîyeli Hikmet(Boran)

14 Mart’lar sıradan bir bayram değildir, işgale  karşı direnişin millî bir  sembolüdür.14 Mart sadece Tıp dünyasının değil , Türkiye Cumhuriyetinin    çok önemli bir günüdür.14 Mart olaylarından sonra tıp öğrencilerinden bazıları Kurtuluş Savaşına katılmak üzere Kuva-yi Milliye’ye girdi.Tıbbiyeli Hikmet de Sivas Kongresine  Tıbbiyelileri temsilen katılmış sonrasında ordumuzun sihhiye teşkilatında görev yaptı.

Şanı büyük tıp öğrencileri  daha öncede 1.Dünya Savaşı’da  okulu bırakıp cephelere koşarak kendilerini ıspatlamıştı.(1914-1918)Tıp öğrencileri, başta Çanakkale olmak üzere tüm cephelerde gönüllü olarak görev yaptılar.1.dünya savaşında 765 tıp öğrencisinden(85’ i Ermeni-Rum ve Musevi asıllıydı)) 415’i şehit düşmüştür. 1915’te Tıbbiye’ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin çoğu  Çanakkale’de şehit olmuştu, işte 14 Mart direnişinin arka planında 1.dünya savaşı cephelerinde vatan için şehit düşen kahraman tıbbiyelilerin bu aziz hatıraları vardı.

Türk Tıp  tarihinin  onurlu sayfaları 1.dünya savaşı cepheleri ve ardından   tabii ki İstiklal Savaşı sırasında yazıldı. Millî Mücadele döneminde  çok sayıda hekim (emekliler ve Tıp öğrencileri dahil olmak üzere)işini gücünü bırakmış, vatanın kurtuluşu için Milli Mücadeleyi başlatacak Mustafa Kemal’in yanında yer almışlardır.14 Marttan 2 ay sonra Gazi Mustafa Kemal  Atatürk’ü Samsun’a götüren Bandırma vapuruna binen  48 kişilik heyetin içinde üç de hekim bulunuyor olması tesadüf değildi.( Dr Albay İbrahim Tali (Öngören), Dr. Binbaşı Refik (Saydam) ve Dr. Yüzbaşı Behçet (Feyzioğlu)  )

Yine ilginç bir şekilde Mondros sonrası Suriye   cephesinden  dönüş yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul boğazındaki İngiliz gemilerini gördüğünde(13 Kasım 1918)  yaveri Cevad Abbas’a söylediği ünlü “geldikleri gibi giderler” sözünün bir diğer tanığı da  Dr. Rasim Ferid(Talay)dir.Dr. Rasim Ferid gibi  vatanın kurtuluşuna inanan  ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde faaliyete başlayan Kuvay-ı Millîyede görev alan  bir çok hekim olmuştur. Kurtuluş Savaşında yapılan teşkilatlanmaya göre ; Askeri hastaneler Kolordular emrine verilerek hem yaralılara hem de cephe gerisinde halka hizmet vermiş , ayrıca cephe hatlarında sihhîye bölükleri oluşturulmuştur.


Büyük Taarruz öncesi Kahraman ordumuzun  son  teftişinde  Başkomutan Gazi Mareşal  Mustafa Kemal Atatürk Geyve-Karaçam'da bulunan Kocaeli Grup Komutanlığını ziyarette. Resmin sağında  Grup Komutanı (Deli) Halit Bey(Karsıalan) ,Sol başta ise Tıbbiyeli Muhterem Bey-Haziran 1922     

Gazi  Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922 tarihli  genelgesi  o dönemde bile hastalıklarla mücadelenin en ön  plana alınması  gerektiğini söylemektedir.“..memleketimizin sıhhatini korumak ve takviye etmek, ölümü azaltmak, nüfusu çoğaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıkların tahribine karış koymak ve bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli sıhhatli vücutlar halinde yetişmesini temin etmeliyiz.”

Millî Mücâdele Döneminde Sihhiye Teşkilatı
İstiklal Harbinde’ orduda 957 tabip, 224 eczacı, 26 diş doktoru görev yapmıştır. Sakarya  Harbi’nden önce 660 tabip, 146 eczacı, 14 diş doktoru olmak üzere 820  sağlık personeli görev yaparken Sakarya Savaşında, askeri kayıpların yanında sağlık ekibinden de önemli kayıplar olmuştur. Bu savaşta mevcut 660 Tabipten 297’si, 146 eczacıdan 78’i ve 14 dişçiden 2’si hayatını kaybetmiştir 1922 yılında yani Büyük Taarruz öncesinde  ise Türkiye’de  337 doktor ile 434 sağlık memuru hizmet veriyorken, sağlık personeli sayısı artırılmaya gayret edilmiştir. 
İstiklâl Harbinde askere alınanlarda görülen Bulaşıcı Hastalıklar 

Millî Mücadele yıllarının en zor günlerinde  Askeri hastanelerin yanında , Hilal-ı Ahmer cemiyetine de görev yapmış, gönüllülerle fedakarca hizmet yapmıştır. Askeri hastanelere gibi hem cephede hem de  cephe gerisinde eksiksiz hizmet vermiştir. Hilâl-i Ahmer hastaneleri, aşhaneler,  nekahethaneler, dispanserler, kurarak, o günün tıbbi malzeme kıtlığında  olağanüstü şartlar altında tedavi işlerini yürütmüştür. Hilal-ı Ahmer cemiyetinin Kurtuluş Savaşı  döneminde 33.172 yaralı ve hasta  tedavi etmiştir

İstiklal harbi sıhhiye raporunda İstiklal Harbi süresince toplam şehit sayımız 9167, yaralı sayısı ise 31.173 olmuştur. .O dönemdeki hastalıkların çok etkili olduğunu şuradan anlayabiliriz ki  silah altındayken hastalıktan vefat eden asker sayısının 3.716  kişi olması , Kurtuluş Savaşı süresi içerisinde askerlik şubeleri kayıtlarında  asker kaybımız toplamda yaklaşık 36.919 (Şehit-yaralılardan şehit olan ve hastalıklardan şehit)kişiye ulaşmış olması  Millî Mücadeleyi de olumsuz etkilemiştir.

Milli imkanlarla 1922 yılında Sivas’ta beş milyon kişilik çiçek aşısı ile 477 kg ise tifo ve 537 kg kolera aşısı üretilmiştir. 

Görüldüğü üzere Tıbbiyeliler Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında ve yüceltilmesinde  çok önemli bir rol oynamıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SAĞLIK TEŞKİLATI ve POLİTİKALARI

Cumhuriyetimizin ilk dönemi(1923-1938)  Sağlıkta Dr.Refik Saydam dönemi olarak adlandırılmaktadır.Bu dönemde bulaşıcı hastalıklarla mücadele , Çocuk ölümlerini azaltma , Sağlık alt yapısının oluşturulması ve örnek “Numune Hastaneleri’nin 7 vilayete(Ankara, Konya, Trabzon, Adana, Sivas. Erzurum ve Haydarpaşa Numune Hastaneleri) Verem senatoryumları   kurulma çalışmaları olarak özetlenebilir.Yine bu dönemde teknolojik destek anlamında Hıfsızsıhha Enstitüsü kurulmuştur.(Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı)

Dr.Saydam Hıfsızsıha E.(Solda) ,Ankara Numune Hastanesi(Sağda)
2. Sağlık döneminde yada Millî Sağlık programı olarak adlandırılan dönemde (1938-1960) : Sağlık hizmetlerinin köylere yaygınlaştırılması ,Sağlık Meslek okullarının artırılması ,SSK hastanelerinin kurulması ,şehirlere “Millet Hastaneleri” nin açılması.

3.Sağlık döneminde yada Sosyalleştirme programında(1960-1980) Sağlık ocakları  sistemi ,Çevre ve Halk sağlığı hizmetleri ,Sağlık /Tıp okullarının ve Üniversite hastanelerinin artırılması

4.Sağlık döneminde yada Ulusal Sağlık Politika döneminde(1980-2002) : Sosyal hastalıklarla mücadele ,İhtisas hastaneleri , Sağlıkta Tam gün çalışma sistemi , Bebek, çocuk, anne, yaşlı sağlığı; ağız, diş sağlığı; bulaşıcı hastalıklar, dolaşım sorunları, kanser, ruh sağlığı  çalışmalarının yurt sathına yayılma çalışmaları.

5.Sağlık döneminde yada sağlıkta dönüşüm programında(2002-2023) Aile Hekimliği Sistemi ,Tüm Kamu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması(Kurum Hasataneleri +SGK ve  2016'da Askeri Hastaneler) idari yönden Sağlık Bakanlığına bağlanmış ,Sağlık Teşkilatında düzenlemeler yapılmıştır. (Tedavi ücretleri yönünden ise SGK ya bağlıdır.) Kamu hastaneleri yatırım ve işletme sistemine Şehir hastaneleri eklenmiştir.(Kamu-Özel ortaklığı şeklinde)

Türkiye'de 100.yılda nüfus ve Sağlık istatistikleri özeti
Mekteb-ı Tıbbiye-i Şahane binası(Sağlık Bilimleri Üniversitesi)

Tıp mesleğinin geçmişteki şehitlerini ve  yakın zamanda Pandemi döneminde(2019-2021)ve Kahramanmaraş/Gaziantep  depremlerinde (6.2.2023)  kaybettiğimiz hekim ve tüm sağlıkçılarımızı da de hatırlayarak  14 Mart Tıp Bayramı bütün hekimlere, sağlık çalışanlarına ve hepimize kutlu olsun.

Rifat Günday
Başöğretmen-Tarih(E) 
Kaynaklar :
1-İstiklal Harbi Sıhhi Raporu (1920-1923)
2-Atatürk ve Tıbbiyeliler. Prof. Dr. Metin ÖZATA
3-Cumhuriyetten günümüze Türkiye’nin 100 yıllık sağlık politikaları ve dönüşüm süreci,Aysun YIlmaztürk
4- TÜRK İSTİKLAL HARBİ T.C. MSB-Genel Kurmay Başkanlığı



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder