Rıfat
GÜNDAY*
“…Şevket-i âli Osmân’a
Revnak verendir tersâne
Dağ gibi kalyonlarımız
Dâğ-ı derundur düşmana….” (Kalyon
mani’lerinden- Ramazan-nâme )
Türkiye’de
denizcilik ilk Türk Amirali Çaka Bey’le
başlamış, Gazi Umur Bey’le (Aydınoğulları)
pekişerek Selçuklu Devleti’nde Sinop –Alanya
üsleriyle donanmanın temeli
oluşturmuştur. Osmanlı da Selçuklu temeli üzerine Karesi Beyliğinin desteğiyle
Marmara’da Tersane kurulmuştur. Daha
sonra Venedik-Ceneviz gemileriyle yapılan savaşlar ve bu savaşlarda yaşanan
deneyimlerden hareketle, gemicilik teknolojisi geliştirilerek –İspanyol
modelleri de incelenerek- gemicilikte özgün Osmanlı tarzı oluşmuştur. Osmanlı’da
donanma gemileri ; Kuruluş ve Yükselme Dönemi’nde kürekli gemiler dönemi (Çektiri-
Kadırga), 17.yüzyıldan itibaren Kalyonculuk Dönemi, 19.yüzyılda ise Buharlı Gemiler
Dönemi’dir. İstanbul’un fethine kadar gemiler
merkez olarak Gelibolu Tersanelerinde
inşa edilirken, İstanbul’un fethinden sonra ise Tersane-i amire
bünyesinde, İstanbul merkezli olmak
üzere diğer tersanelerle koordinasyonla imalatlar
yürütülecektir. Osmanlı Donanması İlk büyük deniz savaşını Çelebi Mehmet Dönemi’nde
(Çalı Bey komutasında) Venedik’le
yapacak ve mağlup olacaktır.(1416) Osmanlı’nın ilk kalyonu Göke (Kuka) idi ve
Sapienza Savaşı’nda (1499) kullanıldı. Bu savaş aynı zamanda top kullanılan
tarihteki ilk büyük deniz savaşı kabul
edilir. Sapienza Savaşı’nı Osmanlı kazanmakla birlikte Burak Reis’in şahadetinden
dolayı sonra tekrar kürekli gemilere
(kadırgaya) ya manevra kolaylığından dolayı dönüş yapılmıştır. 17.yüzyılda
Osmanlının kalyona geçişe Girit kuşatması sebep olmuştur. Venedik’in Boğaz
girişindeki ablukasını kıramayan donanmamız için Kalyon inşası başlatılmıştı. Kuşatmanın
çok uzun sürmesi(1645-1669) ve çok miktarda malzeme taşınma ihtiyacı, çok
sağlam ve dayanıklı kale burçlarını yıkmak için yüksek ateş gücü ihtiyacından
dolayı da Kadırga’dan Kalyon’a işte bu dönemde geçilmiştir.
Kalyonlar kadırgalara göre daha yüksek, uzun ve çok sayıda direk ve serene sahip olduğundan, modeline göre çok çeşitli keresteye ihtiyaç duyduğundan Kadırga’dan en az 3 kat daha fazla maliyetliydi. Kalyonların baş kısmında güverte katlarının kesiştiği nokta ile kıç tarafındaki güverte katlarının kesiştiği noktalara geniş gövdeli meşe ağacı kökleriyle monte edilerek rampa ve çarpmalara karşı mukavemet kazandırılmıştır. Birden fazla ambarı olduğundan çok sayıda top (60-130) dolayısıyla cephane de taşımaktaydı. Tabii buna paralel olarak personel sayısı da üç katı oluyordu. Ancak Kadırga’ya göre daha hantal yapılıydı ve sadece yelkenle hareket edebilirdi. Muhabere Kalyonlarının en büyüğü 3 ambarlı türüydü. 3 ambarlı’nın güvertesi 3 katlı olup sırasıyla; açık güverte, palavra, orta kat, top ambarı, tavlon ve kontra tavlon güverte adları verilmişti. En altta sintine bulunur ve bir kalyon en az 60-130 topa sahip olurdu. 3 ambarlı kalyonlar yaklaşık 45 metre uzunluktaydı. Kalyonlar taşıdıkları topların ağırlığına göre sınıflandırıldığında “Kantarlı “ olarak adlandırılır, Topların en büyüğü 169 kg’lık gülle atabildiğinden 3 kantarlı top denildiğinden gemi isminin yanında “3 kantarlı “ifadesi de kullanılırdı. Kıç, baş ve kuşak “ isimlerine göre de adlandırma yapılmaktaydı. Örnek kıç pupalarına göre: mavi kıçlı, isper kıçlı, yaldız kıçlı, ay kıçlı, nar kıçlı, yaldızlı hurma (kıçlı)Başlarına göre: Ejder başlı, kır at başlı kalyonlar ile gövde kuşak renklerine göre de sarı , yaldız kuşaklı kalyonlar olarak isimlendirilirdi. Kalyon tersaneleri Kalyonların inşası yine İstanbul’daki Tersane-i amire bünyesinde gerçekleşiyor ancak ihtiyaç duyulduğunda bunun yanı sıra Sinop, Samsun, İzmit ,Ereğli ,Varna ,Silivri , Midilli ve Rodos’ta da kalyon inşa edilmekteydi.Kalyonlar 1792 den sonra bakır levhalarla dıştan kaplanarak dayanıklılığı artırılmıştır. Kalyonlarda vazifeli askerler yani deniz askerleri, kalyoncu diye tabir edilirdi. Kalyoncuların özel bir kıyafeti de vardı. Bir metre uzunluğunda yatağan bıçaklar ve özel tabancalar kullanırlar, başlarına, bellerine şal takarlar, omuzlarına mevsime göre yapılmış bornoz atarlardı. Bazen başlarına sarıklar sararlar, sırma ve düz kaytandan işlemeli şalvar giyerlerdi. Ayakkabıları küt burunlu, üzerinden ayak parmakları görülecek biçimdeydi.Kalyonlardan planları arşivlerde bulunanlar yada hikayesi çok bilinen türleri.
Göke/Kuka ; Bilinen ilk kalyondur.(Sapienza savaşında kullanılmıştır.)
Baştarde ; Hünkâr ve Paşa’nın kullandığı amiral gemileridir.Kalyon’a benzemektedir.İri gövdeli kürekle hareket etmekle birlikte ayrıca iki çift yelkeni de vardı.(Yüksek manevra gücüne sahiptiler)
Şehbaz-ı Bahrî(1733 – 1734) ; Tersane-i Âmire’de inşa edilmiştir.Şehbaz-ı Bahrî 44 toplu karavele kalyon sınıfına dahil bir kalyondu.
Peleng-i Bahrî ; 1787-1792 yılları arasında yapılan savaşta mürettabatıyla birlikte Ruslar’a esir düşen Peleng-i Bahri adlı kalyonun izleri/planları St. Petersburg'daki bir müzede bulunmuştur.
Mahmudiye kalyonu Navarin’de(1827) 58 gemimiz battıktan iki sene sonra Sultan II. Mahmud’un emriyle ; 1829 yılında İstanbul Tersanesi’nde inşa edilmiştir.
Mahmudiye Kalyonu . 1829 yılında İstanbul Tersanesi’nde(Tersane-i Âmire) , dönemin en büyük gemisi olarak Mühendis Mehmet Efendi ve Mehmet Kalfa tarafından inşa edilmiş Üç ambarlı, 76 m. uzunluğunda, 21 m. Genişliğinde olup 128 topu ve 1280 personeli vardı.
1854 Kırım Harbine katılmış ve hakkında epey efsaneler söylenmiştir. Bunlardan en çok anlatılanı Kırım Harbinde döne -döne toplarıyla kaleyi dövmesidir. Oysa ki kalyon’un arka toplarının bulunduğu borda’sunu döndürebilmek için 1 saat zamana ihtiyacı vardı.Peki bu efsane yalanmıydı ?
Elbette yalan değildi ? Gerçek ise Kırım savaşında (1854) Teşrifiye ve Şevket-i Peyk kalyonlarımızla bombardımana katılan Mahmudiye ilk/ön borda toplarını ateşledikten sonra hemen manevra yapıp dönerek arka bordo toplarını ateşlemesini “sürat “ isimli buharlı teknenin yani römorkörün kalyonu çekerek /döndürme manevrasıyla yapabilmişti .Bu da dilden-dile söylenerek efsane haline gelmesi ve müttefik donanma bayraklarının, Rus gülleleri ile lime lime olmasına karşılık, Kalyonda çekili bulunan Barbaros bayrağının dipdiri hiçbir şey olmadan dalgalanması Mahmudiye kalyonunun efsunlu hikayelerini dilden dile artırmıştır.
İnce işlemeli ve sağlam gövdeli mimarisiyle kalyonlar dönemine damgasını vuran kalyonlar ve kalyoncular medeniyetimizin seçkin mazisinde yerini almıştır.
Rifat GÜNDAY*
Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih Öğretmen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder