31 Ekim 2016 Pazartesi

Tarihimiz ve Kahramanlarımız -1 : BARBAROS-ZADE BÜYÜK HASAN PAŞA VE ŞARLKEN'E KARŞI KAZANDIĞI BÜYÜK ZAFER

BARBAROS-ZADE GAZİ HASAN(BÜYÜK HASAN) PAŞA VE ALMAN İMPARATORU  ŞARLKEN'E KARŞI KAZANDIĞI BÜYÜK ZAFER (GAZİ BÜYÜK-KARA HASAN REİS)
16.YÜZYIL  OSMANLI-ALMANYA SAVAŞLARI 
Osmanlı Devletinin 10.Padişahı ; I.Süleyman (KANUNİ) , 1520 yılında , Babası  I.Selim’in vefatı üzerine tahta geçmiş ve Büyük Dedesi Fatih Sultan Mehmet döneminde yarım kalan Batı seferlerine hızla başlamıştır. Belgrat( 1521) ,Rodos(1522) fetihleri  ve Mohaç zaferinin(1526) ardından Macaristan  fethedildi.Avrupa’da ise 1516 ‘da Alman ve Avusturya  İmparatoru olarak tahta çıkan 5.Karl yada Şarlken ; Papa’nın elinden  Kutsal-Roma Germen İmparatorluğu tacını giyerek(Achen-1520)  : İspanya ve sömürgeleri , Felemenk(Hollanda-Belçika) ülkelerinin de yönetimini üstlendi.Karada Osmanlı çok güçlü olduğundan,Şarlken ve kardeşi  Ferdinant(Avusturya İmparatoru ) meydan savaşlarından kaçınarak yerine denizlerde Osmanlıyla savaşmayı tercih etti. (Kanuni döneminde , Almanlar ve Avusturyalılar asla Osmanlılar’a karşı meydan savaşına çıkamadılar)
                                             Barbaros’un Huzura kabulü (Minyatür-1534)
                                                      Preveze zaferi(1538) tablosu
Bu durum  üzerine Kanuni Akdeniz’deki Osmanlı egemenliğini güçlendirmek üzere Uzun süredir İspanyollarla çarpışan ve Yavuz’un Mısır seferi sırasında yaptığı yardımlarla (Para ,Top ve diğer ateşli silahlar ile 2000 kadar da Yeniçeri emrine vermişti-1517)Cezayir hakimi  ve küçük birde donanması olan Barbaros’u İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kaptan-ı Derya ‘lığa getirildi ve adı Hızır Hayrettin Paşa olarak kayıtlara geçti(Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Denizcilik Bakanı-1534).Barbaros’un İstanbul’a gelmesiyle Cezayir doğrudan Osmanlı devletine katıldı.Kapudan Paşa  aynı yıl Tunus’u da fethetti ise de Şarlken geri aldı.Osmanlı ile Kutsal-Roma Germen savaşları Karada ve denizlerde sürerken ; Avrupa’nın birleşik  haçlı donanması (Fransa hariç) Preveze’de Andrea Doria komutasında, (Barbaros) Hızır  Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması karşısında büyük bir yenilgiye uğradı.(27.Eylül.1538) Bu yenilgiden sonra Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti tam olarak sağlandı ,Osmanlı Seferleri’ de Batıya doğru  artarak devam etti.
16.Yüzyılda Osmanlı Devleti 
                                            Cezayir’de ,Hasbah’ta ”i Reis Sarayı”
ŞARKLEN’İN CEZAYİR BASKINI
Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman 1541’de Macaristan seferinde bulunuyorken, (Barbaros) Hızır  Hayrettin Paşa ‘da İstanbul’ a dönmüştü.Osmanlı için hele denizciler için sefer yılı tamamlanmak üzereydi.(Osmanlı orduları ve donanması  baharda sefer çıkar ,kış gelmeden de merkezlerine dönmüş olurlardı) .Preveze yenilgisi üzerinden 3 yıl geçmiş ve hala Şarlken yenilgiden ders almamış olacak ki yeni planlamalar yaptı.Daha önce Tunus’u alan Şarlken , Cezayir’ i de almak için tam bir  fırsat yakaladığı düşüncesindeydi.Mevsim itibariyle Osmanlı Donanmasının sefere çıkması uzak ihtimaldi.Üstelik Kaptan-ı Derya ve Cezayir Beylerbeyi Barbaros’da Cezayirden ayrılmış ,yerine evlatlığı Hasan Reis’i naip olarak bırakmıştı.Artık Macaristan ve Preveze’nin de rövanşını alabileceği düşüncesindeydi Şarlken.(!). Osmanlı’nın Cezayir’i savunacak kuvvetleri  üç binden bile azdı. Şarlken, Tunus’u almış (1534), Cezayir’i de alırsa  Akdeniz’de üstünlüğü kendi lehine çevirebilecekti. Cezayir’i Osmanlı devletinden ayırmak/almak  için hemen bir  baskın - sefer  hazırlıklarını başlattı. Nihai hedefi ;  Kuzey Afrika’dan Osmanlıları atarak  buraları Hristiyanlaştırmak’tı.  Şarlken , yine mağlup Amiral Andrea Doria kumandasında 70 Parça’sı  Kalyon olmak üzere  500 den fazla  gemiden müteşekkil büyük  bir donanma hazırlattı. Birleşik Haçlı armadasında  40.000’ i  denizci asker, 400’ ü  Malta şövalyesi olmak üzere 70.000’e yakın savaşçı toplandı.Birleşik Haçlı Armadasının  Komutanlığın da Andrea Doria’nın yanı sıra Aztek ve İnka Medeniyetinin yıkıcısı ,Güney Amerika istilacısı  Amiral Fernando Cortez de bulunuyordu. Kutsal Roma-Germen İmparatorunun bizzat katılacağı sefere en ünlü İspanyol, İtalyan ve Alman soyluları’ na ilaveten ilk defa yine Avrupa’nın  düşes, markiz ve kontesleri de zafer’ i(!) seyretmek için  katılmışlardı.Avrupa yüksek sosyetesinin en kibar hanımları ve genç kızları bu zafer(!) alayın da İmparatorun yanında bulunmaktan büyük bir gurur duyuyorlardı. Şarlken  Büyük Armadasıyla ve büyük bir festival havası içinde- tantanalı bir biçimde-  20 Ekim 1541’de   ansızın (Osmanlıların beklemediği bir zamanda) Cezayir’e (Cezayir Eyaletine)saldırdı ve başkenti ( Başkentin adı da Cezayir’dir)  müstahkem kaleyi kuşattı.Haçlı ordusu kuşatma için karaya 25.000 den fazla tepeden tırnağa zırhlı asker ile 200 civarında top çıkararak  kuşatmayı tamamladılar.(20 Ekim 1541)
Barbaros'un Cezayir'de olmaması İspanyolları sevindirirken, Cezayir halkını da üzüyordu. Gerçekten bu kadar büyük bir donanmayı karşılarında gören Cezayirliler şaşırmışlardı.Azıcık Leventleriyle Hasan reis Barbaros olmadan İspanyollara karşı koyabilecek  miydi? Yoksa Cezayir halkını yüzüstü bırakıp “yüzgeri” mi edeceklerdi. ?
                                                 Cezayir-1575(Braun Hogenberg)                                                      
 Reisler
Kaptan-ı Derya   Barbaros’un Cezayirde yerine bıraktığı Hasan Reis(Barbaros’un evlatlığı-Büyük Kara Hasan Ağa  olarak anılmaktadır) , Preveze Savaşında Barbaros’un yanında Merkez filo da çarpışmış ,Barbaros’un güvendiği “Kara” Lakaplı yaman bir reis’ti.Zaten Cezayir Beylerbeyliğine vekalet ederken de ; Sicilya’dan Cebelitarık boğazına kadar Doğu Akdeniz’i kontrol ediyor, İspanyolları baskı altında tutmaya çalışıyordu.Fakat şu anda Hasan Reis ‘in vaziyeti  çok kötüydü.Emrinde Profesyonel anlamda 1000 civarında Levendi ve 2.000’ e yakın da kara askeri  olmak üzere toplamda 2600 kişilik kuvveti vardı.Ancak Böyle durumlarda Cezayir halkından da bir miktar gönüllü alıyorlardı. Buna karşılık Haçlılarda her yönden büyük bir üstünlük vardı. Fakat Güz mevsiminden dolayı  Osmanlı donanmasının sefere çıkması/ yardıma gelmesi zamanı geçmişti.Mevsimin elverişsizliği  aynı zamanda   büyük haçlı  donanması  gemilerinin harp manevralarını güçleştirecek kadar olumsuz olmasından dolayı da aslında  her iki taraf için de bir nevi elverişsiz şartlar  oluşturmaktaydı                                                                  
Barbaros-zade  Gazi  (Büyük Kara) Hasan Reis , hemen askeri anlamda danışmak  için derhal harp divanını topladı.Divana ,Levendler , reislerin yanı sıra Cezayir ahalisinin ileri gelenleri ve tanınmış alimlerde çağrılmıştı.Ancak toplantıya katılanlar dahice  savunma fikirleri yerine daha çok korkunun hakim olduğu konuşmalar yaptılar.Konuşmaları dinleyen Hasan Reis :
- Ağalar, Karındaşlar (!) , karşımızdaki  düşmanlar kalamızı kuşattı. Düşmanın çokluğuna bakmayın ve  Korkmayın.Bize yakışan düşmana karşı canla-başla savaşmaktır. Gayret bizim zafer Allahındır.
Harp Divan’ının ,esasında Barbaros-zade Gazi Hasan reis’in bu kararı tabii ki geleceklerinden endişe eden ve yine İspanyolların insafına mı kalacağız diye düşünen Cezayirlileri sevindirmişti.Hatta Cezayirlilerden bir miktar gönüllü( 2-3 bin kadar)  daha surlara/kaleye  gelerek Gazi Hasan Reis’in kuvvetlerine katılmışlardı.
Kuşatma planını büyük bir heves ve kararlıkla uygulayan haçlı armadasında da Şarlken toplantı halindeydi.Toplantıda Avrupa’nın büyük amiralleri ve komutanlarıyla birlikte soylu asilzadeleri de bulunuyordu.Aslında Harp planını konuşacaklardı ama konuşmaya da gerek duymuyorlar , çünkü  başarılarından  artık çok emindiler .Sadece Türklerin  elçi gönderip anlaşmayla (Vire) Cezayiri  teslim etmelerini bekliyorlardı.Fakat bekledikleri Türk elçisi bir türlü gelmiyordu.Haçlı komutanlar kendi aralarında :Biz kaleye bayrağımızı dikmeden , Türkler akıllı iseler gelir af dilerler ve Cezayir karşılığında belki canlarını bağışlarız, filan diyorlardı ama kuşatma faaliyetleri  devam ederken iyice kıyıya yanaşmak zorunda kalan   yardımcı gemilerden (10) kadarını Gazi Hasan Reis batırmıştı bile… (İspanyol gemileri süratle  atış menzili dışına çıkmak zorunda kaldılar )
Şarlken elçi kabul etmeyi ,elçi göndermeye tercih ediyordu. Fakat beklediği Osmanlı elçisi bir türlü gelmediği için  komutanlarının önerisiyle ve çağın savaş adetlerine göre  Türklere  isteksiz bir halde elçi gönderdi.Cezayir’ e Taarruz /Hücum  başlatan  Şarlken'in elçisi, Gazi Hasan Reis'in huzuruna çok havalı bir şekilde çıktı. Kibir ve çalımla , küçümseyici  tavırlarla huzurdakilere göz attıktan sonra  Hasan Reis'e yaklaştı ve Şarlken'in mektubunu uzattı.. Gazi Hasan Reis yine Harp  divanı’nı  topladı. Divan huzurunda Şarlken'in isteklerini okuttu:"..Mektubum  sana ulaştığında derhal Cezayir kalesinin anahtarlarını getir. Belki bu suretle suçunu bağışlarım. Duydum ki, ‘Cezayir’de esir çok, bana esir lâzım değil.’ diye Hiristiyan esirlerin başlarını vururmuşsun. Cezayir’i zorla alırsam, elimden kurtulamazsın..."  diyordu. Şarlken'in ne istediği/arzusu  anlaşılmış ,savaşmadan ve derhal  kalenin/Eyaletin  teslim  edilmesini  bekliyordu. Kalede bulunan  bu adı sanı duyulmamış bir denizcinin(Gazi Hasan Reis’in), koskoca İspanya kralının  muazzam donanmasına  karşı koyacak değildi ya!Üstelik  Şarlken sadece İspanya kralı değil, birleşik Avrupa devletlerinin de imparatoruydu(Kutsal Roma-Germen İmparatoru)
Gazi Hasan Reis  daha önce komutanlarıyla konuşmuştu; ama istişare  için tekrar görüşlerine başvurdu;
-Ağalar, Şarlken'in sözlerini işittiniz. Ne dersiniz?
-Gazi babamız, ne dememizi beklersin?!.. Biz bu canı bu günler için saklarız. Siz nasıl cevap verileceğini iyi bilirsiniz.
Beklediği ve umduğu görüşlerin teyidini alan   Gazi Hasan Reis, Şarlken'e aynı elçiyle cevabi mektubunu gönderdi:
" Mektubun bize ulaştı Ey mel’un ve hınzır Şarlken… Kuru lâf ile ben sana  Cezayir’i vermem ve senden de korkum yoktur. ..Mağrurun hasmı Allah'tır..." 
Elçi Şarlken’e cevabı ulaştırdığında ; Şarlken öfkeden çılgına döndü ve kuşatmayı şiddetlendirdi. Karaya yeni toplar ve askerler çıkartıldı. Denizdeki  gemilerden  ve kıyıya çıkarılan toplarl  Surları hep birden   dövmeye başladı. Cezayir deki Türkler  bunalmaya başladı,  erzak ve su da  azalmaya başlamıştı zaten.Çok bunalan Gazi Hasan Reis İstanbul’dan “ Barbaros geliyor” haberini  yaydırsa da bu taktikten Şarlken hiç etkilenmemiş ,üstelik de sürekli Cezayir’ı sıkıştırmaya devam ettiriyordu.
Kuşatma devam ederken İspanyolların festival gününe denk gelen gecede kuşatma yapan  herkes şarap alarak eğlenmişler  ve sarhoş olmuşlardı.Durumu değerlendiren Gazi Hasan Reis gece yarısında aniden kaleden huruç (çıkış/saldırı) yaptı.Hasan Reis festival  gecesi  -yani 23 Ekim’i 24 Ekim 1541 ‘e bağlayan gecede -düşman ordugahına yaptığı ani baskında sarhoş haçlıları perişan etti.Gazi Hasan  Reis Levendlerden, muhafızlardan ve Cezayirli gönüllülerinden oluşan küçük ordusuyla ,İspanyol siperlerine dalmış , önce ateşli silahlarını boşaltmışlar ardından kılıç ve kamalarla sarhoşları haklamışlardı.  Anlatılanlara bakılırsa 10 000 den fazla İspanyol Osmanlılar tarafından kılıçtan geçirilmiş 500 kadarı da esir edilmişti.Ertesi sabah olanları öğrenen Şarlken büyük bir umutsuzluğa kapıldı.Oysa Osmanlıları en zayıf anlarında yakalamakla ne kadar övünerek baskın yapmıştı.
Öfkeden deliye dönen Şarlken tekrar ordusunu/donamasını toplayarak saldırı ve hücumlarını yeniden başlattı.
Haçlı Taaruzlarının  Cezayir müdafilerini iyice bunalttığı  Ekim’in sonlarında donanma Cezayir önlerinde demirli iken şiddetli yağmur gemilerdeki barutu kullanılamaz hale getirdi ve kuvvetli rüzgârın etkisiyle gemiler birer- birer kıyıya vurmaya başladı.Kaleyi kuşatan İspanyolların siperlerini de sular basmış,Kendilerini savunmaktan aciz hale gelmişlerdi. Yağmurda şiddetini artırmış fırtınaya dönmüş her yerde sular azgın bir nehir olmuş  akıyordu.Artık İspanyollar can havliyle sağa sola özellikle de kıyıya doğru kaçışırken , önlerini bu sefer de taşmış bulunan HARRAS (=Harraş)nehri kesti.İkinci bir fırsat yakaladığını anlayan Gazi Hasan Reis kaleden çıkarak hücuma geçti.İspanyolların Barut ve tüfekleri ıslanmış, silahları ateş almıyordu. Zırhlı İspanyol askerleri yağmurdan bataklık haline gelmiş arazide yürüyemiyor, çamurlara gömülüp boğuluyorlardı.Düşman ağırlıklarını da zaten siperlerinde bırakmış bulunuyorlardı. Nehri geçemeyen İspanyollar “Mayna Sinyör” diyerek aman dileyip Türklere teslim oluyorlardı.Karada  ,Kale kuşatma alanında bunlar olurken denizde de muazzam armada ya ulaşmaya çalışan Avrupa’nın en seçkin Haçlı birlikleri birbirlerine karışmış ve panik halinde  gemilerine  koşarak , birbirlerini adeta ezerek gemilerine çıkarken , armadanın  yarısı  karaya oturmuş (130 tanesi Türklerin eline geçecekti) 100 den fazla gemi de batmıştı. Sonuçta 20.000 Haçlı askeri fırtınadan boğulmuş veya Osmanlı kılıçları altında can vermiş, bir kısmı da esir alınmıştı.(31 Ekim 1541) Şarlken 1 Kasımda çekilme emri vermiş ve modifa burnunda kalanları toplamaya çalıştılar.İmparator Şarlken, Malta şövalyelerinin kahramanlığı –hayatlarını feda etmeleri-sayesinde canını zor kurtarmış., Toparlanan donanma 5 Kasım'da Cezayirden tamamen ayrılmıştır.Kalan birkaç gemisiyle Cezayir’den ayrılıp denize açılmayı başarmıştı.

 Bu olaydan sonra Şarlken bir daha deniz seferine çıkmadı.Şarlken rakibi Kanuniye özenerek donanmasının başında sefere çıkıp acı bir mağlubityeti tatmasına  neden olan Cezayir baskını kararına bin pişman olmuştu.Hayatında ,böyle  felaket bir mağlubiyetin  bu kadarını görmeyen Şarlken ağlamış ve üzüntüsünden  başındaki altın tacı (Papa’nın taktığı ) fırlatıp denize attıktan sonra:” Git zavallı çocuk ! Belki benden daha layık bir Kral bulursun ” Şarlken kendi canını zor kurtarıp İspanya’ya ancak  Aralık başlarında dönebilmişti. Sefer sonunda binlerce asker (30.000 ‘ den fazlası) ,yüzlerce gemi ve savaş ağırlıklarının yanı sıra 300 civarında İspanyol aristokrat kaybedilmişti.armadanın komutanı ; Andrea Doria ,Preveze de(1538) olduğu gibi bir Kaptan Paşa’ya değil ,sıradan bir reis’e mağlup edilmenin  acısını-ezikliğini  taşıyordu. bu olaydan sonra İmparatorluğu kardeşi Ferdinant’a ( Osmanlı Divanı-ı Hümayuna göre Avusturya Kralı “Fernandoş Kral”)bırakarak bir inzivaya çekilecektir.
                                                         5.ŞARL (ŞARLKEN)
Tarihin kaydettiği en büyük müdafaa  zaferlerinden biri olan Cezayir  zaferinin(1541)  müjdesi olarak ; Deli Mehmed Reis kumandasındaki 30 gemi(Çoğunluğu İspanyollardan ele geçirilen gemilerden oluşuyordu)’lik bir filo    21 gün sonra İstanbul`a gönderildi.Cezayirdeki Zafer müjdesini  alan (Barbaros) Hızır Hayreddin Paşa büyük bir mutlulukla  sevinç gözyaşları döktü. Cezayir zaferi Haberini  ,Barbaros heyetle birlikte  Kanuni Sultan Süleyman ‘a  ulaştırdı. Cezayir zaferi haberini alan Padişah Kanuni   ise huzurunda okunan “Zafername”  ile duyduğu ferahlıktan gözleri yaşarıp "Berhudâr ol mücahid Lalam! Hakikaten methettiğinden fazla imiş. Cezayir`de yerini boş komamışsın." diyerek , memnuniyetini Kaptan Paşa Barbaros’a belirtmiş, Vekaleten Cezayir’i yöneten Hasan Reis’i  Cezayir Beylerleyliği`ne asaleten atadığını belirten Hatt-ı Hümâyûn`u  da bizzat elleriyle yazmıştı.Bu tarihten sonra Gazi hasan reis artık “Paşa” rütbesini-  ki hakkıyla almış ve ömrünün sonuna kadar da denizcilikle uğraşmıştır.
Açıklamalar :
1-Barbaros-zade Hasan Paşalar iki ayrı kişi olmakla birlikte  birbirine karıştırılır.Bunlardan Büyük Hasan Barbaros’un evlatlığı olup Aynı zamanda Kara Hasan olarak da anıldığından Barbaros un manevi oğlu ve Cezayir beylerbeyliğininde halefi, İmp. Charles-Quint e karşı Cezayir galibi(31 Ekim 1941)…Preveze Deniz Savaşında (28 Eylül 1538) merkez filosunda görev yaptı.   1541 yılında Cezayir Beylerbeyliğine tayin olduktan sonraki adı : Barbaros-zade Büyük Kara Hasan Paşa olarak kayda geçmiştir.(Yazımıza konu olan Gazi hasan reis/Paşa) Kânûnî Sultan Süleymân, Hasan Paşayı vekâleten baktığı Cezâyir Beylerbeyliğine asâleten tâyin etmişti. Büyük Hasan Paşa, bundan sonra Akdeniz’de İspanya’yı daha sıkı bir şekilde baskı altına aldı. Cezâyir’de bayındırlık işlerine önem verdi ve pekçok hayır eseri vücûda getirdi. Sağlığının bozulması sebebiyle, 1544’te görevinden ayrılan Hasan Paşa, 1549’da Cezâyir’de vefât etti. Bâbü’l-vâd’deki türbesine defnedildi. İspanyol târihçi Hedo, Hasan Paşa için; “Hiç bir paşa, Cezâyir’de onun kadar adâlet ve hakkâniyet göstermemiştir.” 
2-Barbaros-zade Küçük Hasan paşa: Barbaros un tek oğlu olup ,evlatlık Büyük  Hasan Paşa’dan yaşça küçük olduğundan Küçük Hasan Paşa olarak anılmaktadır.Küçük Hasan Paşa,  Turgut paşa nın damadıdır. 3 defa Cezayir Beylerbeyliğine tayin olmuş , 1558 de, İspanyol ve Faslılara karşı Mostaganem savaşı galibidir.İstanbul’da vefat etti(1570).Beşiktaş’ta bulunan Barbaros türbesinde Babası’nın yanına defnedilmiştir.
 3-Şarlken’in Gazi Hasan Reis’e  gönderdiği Mektup :” Ey Reisi sen Barbaros'un bir hizmetkarısın, ben ise İspanya'ya ve en az onun kadar geniş İmparatorluğa hükmetmekteyim. Hangi yüzle bana kafa tutmak cüretini gösterebiliyorsun? Bilmiyor musun ki senin eski koruyucunu kovduktan sonra Tunus'u ele geçirdim. Tunus senin Cezayir şehrinden çok daha iyi tahkim edilmiştir, gene de kılıç elde oraya girip Barbaros'un askerlerini kovmam sadece bir kaç günümü aldı. Cezayir, hiç kuşku yok, gücüm karşısında çok daha kolay yenik düşecektir. Ama gene de şehir bana karşı direnebilecek olsa bile, kışın geri kalanını onu kuşatma altında tutarak geçiririm. Gelirken yanımda bir yıl yetecek kadar hazine ve kumanya getirdim. Yardıma gereksinme duysam bile ülkelerim uzakta değil. Ne var ki insanlık duygularım beni sana aman vermeye ve olumlu bir sözleşme vaadinde bulunmaya yöneltmektedir. Düşünüp taşınarak en uygun yolu seçmekte sana düşüyor. Eğer gururun ve kendini beğenmişliğin sana benim önermekte olduğum iyilikleri geri çevirtirse genel bir saldırı emri vereceğim ve zafer kazanan birliklerim, şehre girerek tüm halkı, benim haklı öcümü almak için kurban edecekler; uyarılmadım deme. Günah deme, günah benden gitmiş olacaktır. Namem sana ulaştığında derhal Cezayir kalesinin anahtarlarını getir. Belki bu suretle suçunu bağışlarım. Duydum ki "Cezayir de esir çok, bana esir lazım değil " diye Hristiyan esirlerin başlarını vurmuşsun. Cezayir'i zorla alırsam elimden kurtulamazsın…"
4-Şarlken in akibeti : Hayallerinin başarısızlığını ve artık kendine iyice ağır gelen imparatorluk yükünü çekemeyen şarlken, ispanya tahtını oğlu Felipe'ye, kutsal roma germen tahtını ise kardeşi Ferdinand'a bırakarak tahttan feragat etti. italya'nın denetimini güvence altına alıp, amerika kıtasındaki ispanyol sömürgeciliğine hız kazandırsa da ne Fransa'nın artan gücünü kırmak ne türk yayılmasını durdurmak ne de Almanya'nın iç sorunlarını çözmek başarısını gösterebilmişti. ispanya'da inzivaya çekilen ve bir manastıra yerleşen imparator 21 eylül 1558'de de orada öldü,
5- Huruç : Kaleler kuşatılırken(İhata) , Kalenin ana kapısından değil de ,kuşatanların beklemediği (genellikle gizli) küçük bir kapıdan ; kuşatılanların aniden kuşatanları yararak çıkma  hareketine verilen bir isim ve kavramdır.
6- Vire : Kaleyi kuşatanların kaledekilerle anlaşmalarına denir.Kuşatılanlar savaşmadan Kaleyi teslim ederlerse canlarının  bağışlanacağı anlamına gelen bir kavramdır.
Rifat GÜNDAY

Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih Öğretmeni
Kaynaklar :
1-Barbaros Hayreddin  Paşa-Ebubekir Subaşı
2- Osmanlı Tarihinden İlginç Hikaye ve Anekdotlar-Avni Arslan-Ziya Demirel
3- Barbaros Kardeşler-Fırtınanın Oğulları-Jean,Louis Belachemi-Çev.Nihat önol