20 Ağustos 2016 Cumartesi

Gezi yazısı - 1 BİRGİ

 
Gezi yazısı -1
AYDINOĞULLARININ ŞİRİN  BAŞKENTİ ; BİRGİ
Ödemiş’ten ayrılıp ,ovayı katedip Bozdağ’lara yaklaşınca otantik görünümlü,kırmızı kiremitli evleriyle yeşillikler arasından BİRGİ  hemen önümüze çıkıyor. Adeta zamanın durduğu yer. Hani asırlık evlerden yeni ve aslına uygun onarım görenler olmasa , Birgi’nin zamana direndiği daha iyi anlaşılacak. Ödemişten ayrıldıktan yaklaşık 20 dakikada Birgi’ye ulaşıyoruz. Birgi ; İzmir’e 120 km mesafede olup, sırtını Bozdağ eteklerine yaslamış sanki bu muhteşem coğrafyadan güç alırcasına asırlık avlulu ve ahşap katkılı  Birgi evleri ve onlara kanat geren ulu çamları ,meşeleri,çınar ve ceviz ağaçları  bizleri karşılıyor. Beldenin girişindeki depo/fabrika ve Jandarma binası  olmasa adeta tarihten gelmiş gibi tamamen doğal ve tarihi dokusuyla ayakta duruyor. Birgi’nin ortasından akan Sarıyer dersinin etrafında yer alan Birgi bir zamanlar (1308 de Aydınoğulları (veya Aydınoğlu) başkenti olmuş) Türkiye Coğrafyasının çok önemli bir medeniyet beşiği olmasının ihtişamıyla ne güzel, şirin bir yer olarak günümüze gelebilmiş. Birgi’yi koruyan eller ve yaşatan eller ne güzel eller.Maalesef günümüzde böyle örnekler yok denecek kadar az kalmış.

AYDINOĞLU Mehmet Bey Camii(Ulu Camii) : Otobüs’ten inilince ilk önce Ulu Camii’ye giriyoruz. Beyliğin kurucusu Gazi Mehmet Bey (1308-1334) tarafından 1312-1313 yıllarında; hamam, medrese  ,çeşme ve türbe’den oluşan bir külliye tarzında yaptırılmıştır.




Camiye girince (Birkaç basamakla aslında iniliyor) ilk dikkatimi çekenler ; Sütunlar,süslemeli ahşap kapılar ve tabiî ki tavan.Tam karşımızda mihrap. Turkuaz renkli çiniden yapılmış, üst kısmında geometrik bezemeler ile süslenmiş. Mihrap önünde sütunlu küçük bir kubbe.Tavanın kalan kısmı ahşap ve çift eğimli.Çok farklı bu tarzın sebebi Aydınoğulları(Aydınoğlu) denizcilikten çok hoşlandıkları için bir nevi gemi teknesine benzetilmiş sanki.




Minber kündekari (Çivi kullanılmadan yapılmış demek) cevizden oyma yapılmış. Mihrabın yanlarında oyularak çok köşeli yıldızlar ve kürelerle (Gezegenler) süslenerek , burada gökyüzü ve samanyolu sistemi anlatılmak istenmiştir. Minber’in ve Pencerelerin iç kapıları daha önceleri çalınmış; İmam efendi’nin anlattıklarına göre  “Bir İngiliz bayan profesör müzayedede satışa çıkan eserlerin Birgi Ulu camiine ait olduğunu tespit ederek İnterpol’a suç duyurusunda bulunmuş. Böylelikle kapılar Türkiye’ye gönderilmiş.”(Maalesef Burada Yurt Dışı teşkilatlarımızın  sayın görevlilerinin çalınan eserlerle ilgili bir tespiti ve başvurusu olamadığını da üzülerek öğreniyoruz)Yapının  duvarları devşirme taştan yapılmış, sütunları da öyle.Arka cephede(güney duvarı) bulunan antik döneme ait arslan kabartması da bambaşka bir sanatsal görünüm sağlamış. Özetle Beylikler döneminin ilk Ulu Camii si olarak Türk-İslam sanatının da önemli yapıtları arasında sayılan  Aydınoğlu Mehmet Bey Camii ; Selçuklu Mimarisinin çok ayaklı kesme taştan yapılmış camii mimarisini andırsa da kesinlikle Mehmet Bey camii kendine özgü eserler içerisinde seçkin yerini almıştır kanaatindeyim.



Aydınoğlu Mehmet Bey Camiinden sonra yöresel Pazar’dan geçerek tabii bu arada tarihi evleri de gözlemleyerek Çakırağa konağına ulaşıyoruz.

  
Çakırağa konağı, Türkiye’deki ahşap yapıların içerisinde bence en görkemlisi ve dimdik ayakta kalanı.18.yüzyılda(1761 yılında) tüccar Şerif Ali (=Çakır Ağa)tarafından yaptırılmış konak,1993 yılında esaslı bir onarım restorasyon geçirmiş olup şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir müze. Konak üç katlı olup,üç tarafı(Kuzey,batı ve güneyi) duvarla çevrili ,doğu cephesi açık olup Bozdağ manzarasına hakimdir.Alt kat “taşlık” tarzında yapılmış üst katlara çıkan çift merdiven bulunmaktadır.Konakta eyvanlı odalar ve cumbalı balkonlar barok üslubundan etkilenmiş görünmektedir.Konağın ahır,samanlık ve mutfak evi gibi eklentilerinin bir kısmı hala durmaktadır.Konakta Çakır ağa kahvelerini farklı cumbalı-eyvanlı odalarda içermiş.Konağın en güzel odaları ; İzmir ve İstanbul odalarıdır.anlatılanlara göre Çakır ağa’nın , biri İzmirli, diğeri İstanbullu iki hanımı olduğundan. , odaların duvarlarına İzmir ve İstanbul’un birer görüntüsünü/resmini yaptırmış. Resimler, bize şehirlerin o günkü halini göstermekle birlikte sanat açısından hayli önemi var. Konağın İçi olduğu kadar dışı da çiçek ve motiflerle süslenmiş olması herkesin dikkatini çekmeye yetmektedir. Birgi deki bir diğer konak görkemli olmasa da Sandıkoğlu Konağı’dır.(Hasarlı durumdadır).

Birgi’nin diğer tanınmış yapıları ; Birgivi Mehmet efendi Medresesi(16.Yüzyıl örneği) ve türbesi, Karaoğlu camii(18.yüzyıl), Derviş Ağa camii, medresesi(Dar-ül hadisi)  külliyesi(18.yüzyıl) ,Çukur Hamamı, Osmanlı Hamamı , Sasalı hamamı , konak benzeri geleneksel Türk evleri ,Çeşmeleri ve su kemerleriyle adeta  Milli  bir açık hava müzesi.  Birgi, Türkmen beyi olan Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından ,başkent yapıldıkdıktan sonra bu coğrafyanın önemli bilim , eğitim , kültür  ve ticaret merkezi vasfına kavuşmuştur.  Yüz yıldan fazla Sakız ve Mora’ya kadar olan  Ege coğrafyasında (Başkent Birgi ,İzmir, Aydın  ,Alaşehir , Selçuk  dahil olmak üzere) hüküm süren Aydınoğulları ( Aydınoğlu ) Beyliği’nin çeşitli büyüklükte  altmış şehri ve otuz kadar da muazzam savunma   kalesi bulunuyordu. Aydınoğulları ( Aydınoğlu ) nın Ege  coğrafyasına  yaptıkları hizmetler bu günkü haliyle bile anlaşılabilmektedir.
Gazi Umur Bey Anıtı(1334-1348)
Birgi’nin sokaklarını, açık hava müzesini geride bırakarak, Bozdağ’ların eşsiz güzelliğini’ne  kıvrıla kıvrıla tırmanmaya başladık  ve Salihli üzerinden dönüşümüz başladı. Gönlüm bir kez daha Birgi’ye gelip bir gece kalmak ve bu havayı tekrar teneffüs etmekten yana.
Açıklamalar :
1-Aydınoğulları(Aydınoğlu) Beyliği’nin özetle tarihçesi : 14.yüzyıl başlarında ,Anadolu Selçuklu’nun dağılmasıyla, Germiyanoğlu beyliğinin subaşısı olan Türkmen beyi  Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından Menderes yöresinde kuruldu (1308). Başkenti Birgi’dir.İzmir’ i fethetmiştir.Oğlu Umur Bey zamanında beylik  en canlı dönemini yaşadı. Yunanistan, Mora ve Ege adalarına seferler yapıldı, ganimetler elde edildi. Fakat Papa tarafından gönderilen Haçlı ordusunun İzmir'i alması (1344) ve Umur Beyin şehadetiyle  gerileme dönemi başladı. Kardeşi Selçuk Emiri Hızır Bey Haçlılarla anlaşmak zorunda kaldı, 1390'da da beylik  Osmanlı egemenliğine girmiş,1425’de tamamen ortadan kalkmıştır.
2-Aydınoğulları8Aydınoğlu)  beylerinin önemli hizmetleri: Aydınoğulları sahip oldukları şehirlerde imar yaprak, Anadolu’daki Türk otoritesinin  boşluğunu doldurmuşlar , buraları Bilim ve eğitim merkezleri haline getirmişlerdir.Beyliğin resmi dili Türkçe olduğundan Türkçe’nin gelişimine katkıda bulundular.Özellikle Birgi her bakımdan bir bilim,kültür ve eğitim merkezi halini alarak altın çağını yaşamıştır.Aydınoğlu Mehmet Bey Birgideki Ulu Camii külliyesini yaptırmıştır.Birgi Ulu Camii Beylikler döneminin ilk Ulu Camiisidir.
Mehmet Bey’in  oğlu İsa Bey ,sonradan başkent olan Selçuk’da İsa bey(tamamen mermerden ) camiini ve imaretini yaptırmıştır.Bu camide yine Beylikler döneminin ilk avlulu camii olma payesini almıştır.

Aydınoğulları soyundan gelen Özdemiroğlu Molla Yakup tarafından İzmir Konak’taki Kemeraltı çarşısında Hisar camii (1597-1598)yaptırılmıştır.Hisar camii Aydınoğulları Beyliğinin ortadan kalkmasından 150 yıl sonra yapılmış,özelliği  üç mihraplı ilk camiidir.

3-Aydınoğuları (Aydınoğlu)  Beyliğinin “Çaka” Bey’in mirasını devralması: İlk Türk Denizcisi Çaka Bey(1081-1092) ‘in yine bu bölgedeki rolünü Mehmet bey’in oğlu Umur Bey üstlenmiştir.Mehmet Bey zamanında Selçuk’ta kurulan tersaneyi geliştirerek oluşturduğu donanmayla (1310-1348)1318 de sahil İzmir(Gavur İzmir) i ele geçirerek İzmir Emiri oldu.Büyük bir donanmayla  1329 da Mora seferini yaptı.1338-1340 da Mora, Eğriboz ve Kile’ye seferler yaptı.Lakin papa ,birleşik haçlı ordusu (Venedik,Ceneviz,Rodos ve Kıbrıs)tertipleyerek İzmir’i tekrar geri aldırttı.Gazi Umur Bey İzmir’i yeniden fetih için çarpışırken şehit oldu.(1348).Babasının türbesine (Birgi)’ye defnedildi.

Rifat Günday
Araştırmacı,Eğitimci ve Tarih Öğretmeni.



4 Ağustos 2016 Perşembe

Tarihimiz ve Olaylar -1 : GAZİ MECLİSİMİZ 2. KEZ GAZİ

Gazi Meclisimiz  2.kez Gazi

15 Temmuz 2016
Türkiye Demokrasi geçmişinde ; sırasıyla 31 Mart (13 Nisan 1909), 27 Mayıs(1960), 12 Mart(1971), 12 Eylül (1980) ,28 Şubat (1997) ve 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasını yaşadık, çok şükür yaralı da olsa Milletçe atlatmayı başardık. 15 Temmuz 2016 Türkiye tarihinde birçok ilkler yaşandı. Darbeciler önce içten Türk Ordu’sunu ele geçirme kalkışması, sonra da TBMM ,Emniyet ,MİT, Köprüler gibi önemli yerler bombalandı.Yine darbecilere karşı cevabın Milletçe verilmesini gözlerimizle gördük.Oysa Şanlı Türk Ordu’su  son yıllarda terör örgütleriyle etkili bir mücadeleye girmiş, Irak-Suriye’deki haçlı ittifakı gibi oluşumlara  karşı da gerekli cevabı vermekte iken içeriden çökertme saldırısına hedef olmuştur.

Türkiye, tarihinde görmediği bir hoyratlıkta darbe kalkışmasını yapan terör örgütü İslam’ı örgütlenme referansı olarak kullanarak , ancak İslam’ın cemiyet değerlerinden (İslam kardeşliği, aile  , Vatan, Millet ,Ümmet sevgileri ve Hakkaniyeti terk ederek dış güçlerle işbirliği içinde hedef gözetmeden sivil halka hoyratça ve haince  yapılan saldırıyı canlı olarak izledik.
Milli İrade’nin darbeye direniş simgesi : “15 Temmuz Şehitler Köprüsü “

15 Temmuz 2016 gece yarısından sonra Tüm Türkiye’de camilerden ezan ve sela (sala) okunmaya başlandı. TBMM yaklaşık 100 milletvekili ile toplandı. Akabinde  02.40 sularında Gazi Meclisimiz bombalanmaya başlandı. Bombalanmaya karşın milletvekillerinin meclise koşarak toplanmaları her türlü takdirin üzerindedir. Gazi Meclisimiz tarihinde de böyle bir tehdite maruz kalmakla birlikte sonuna kadar nasıl direndiğini anlatalım.
----------
----------
15 Mayıs 1919 İzmir’in işgali
Ankara’ya ilerleyen Yunan saldırırları İnönü cephelerinde durdurulsa da , Yunan ordusu yeniden harekete geçmişti.Sevr görüşmelerinde güya vardıkları(Ermeni-Yunan) ittifakına göre Kızılırmak’ta atlarını Ermeni çeteci Antranik’le tokuşturacaklardı(!).. ( Doğu cephe harekâtları Ermeni zulmüne son vermiştir)
10 Temmuz.1921 Bu sefer İngilizlerin desteğini de alarak Batı’nın gözüne girmek ve Türk Milletini ortadan kaldırmak için genel bir saldırı başlattılar.

21 Temmuz 1921 Yunan İlerleyişi Türk cephesini yardı, Eskişehir-Kütahya muharebeleri kaybedildi.
23 Temmuz 1921 Batı Cephesi birlikleri Sakarya'nın doğusuna doğru çekilmeye başladı.
TBMM'nin gizli oturumda icra vekiller heyeti reisi Fevzi Paşa'nın hükümet merkezinin Kayseri'ye taşınmasına ilişkin Heyet-i Vekile kararını bildiren demeci. (TBMM'de sert tartışmalar. Hatiplerin Ankara'nın savaşsız teslimini kabul etmemeleri. Ankara'nın savunulmasına ve ayrıca cephedeki durumu öğrenmek üzere bir heyet gönderilmesine ilişkin kararı)
25 Temmuz 1921 Batı Cephesi'nde Türk ordusunun Doğu-Batı yönünde Sakarya hattını oluşturması
3 -5 Ağustos 1921'de TBMM GİZLİ OTURUMLARIYLA Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa'yı azlederek, aynı zamanda Başvekil ve Milli Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa'yı Genel Kurmay Başkanlığına atadı.
(Eskişehir-Kütahya muharebelerindeki başarısızlık ve kayıplardan –ki Ordunun %20 sini teşkil ediyordu - İsmet Paşa sorumlu tutulmuştur)
Mustafa Kemal Paşa'ya geniş yetkiler ve üç aylık süreyle Başkomutanlık tevcih eden kanunun TBMM'de kabulü. (Tekalif-i Milliye kanunu)
(Ordumuzun 5 Ağustos 1921 tarihli teşkilatı; Başkomutanlık Karargâhı ve bağlı birliklerin merkezi Ankara. Başkomutan: Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı: Fevzi Paşa, Batı cephesi komutanı: İsmet Paşa, Kurmay Başkanı: Yarbay Naci (ve sonradan Albay Asım). Birlikler; 1-5. ve 12. gruplar ve ihtiyat grubu ; Doğanoğlu-Beylikağır(Beylikova)-Kaymaz-Mahmudiye Çifteler hattında, Batı cephesi asıl kuvvetleri Sakarya mevziinde konuşlandırılmıştır. 2. grup, Afyonkarahisar -Sandıklı-Dinar hattındaydı, cephe karargahı ise Polatlı’dır.Doğu Cephesi Komutanlığı ; Kazım Karabekir Paşa , birlikleri Erzurum Erzincan, Van, Trabzon vilayetlerinde bulunuyordu.)
13 Ağustos 1921
Ankara’ya ileri harekata devam eden Yunan ordusu 23 Ağustos’tan itibaren ağırlık merkezi Sakarya mevziinin güney kanadına yönelmiş olarak ve kuşatıcı bir tarzda taarruza geçti. Yaklaşık olarak 100 km lik bir cephede başlayan taarruz safhası 23 Ağustos – 6 Eylül 1921 tarihleri arasında devam etti.
22 Ağustos 1921 günü Sakarya Meydan Savaşı’nın başlamasına bir gün kala:
Türk Milletinin canını dişine takarak bir ölüm kalını savaşı verdiği bu kritik durumda TBMM’nin Ankara’dan Kayseri’ye taşınma sorunu gündeme geldi.
-Fevzi Paşa, “Biraz önce verilen karar gereğince, Meclis Kayseri ye taşınacak, Düşman şimdilik yürüyüşünü durdurmuştur. Ama düşman yakında yine harekete başlayabilir ve hareket on beş günde Ankara’yı yine tehdit edebilir”
(TBMM'de sert tartışmalar. Mebusların Ankara’nın savaşsız teslimini kabul etmemeleri. Ankara'nın savunulması...)


İşte tam bu sert tartışmaların ortasında 70 yaşında ve ilk defa olmak üzere Dersim Mebusu DİYAP AĞA söz alır ve kürsüye çıkar. :
“Beyler biz buraya savaşmaya mı kaçmaya mı geldik? “ Düşmanla savaşmak için geldik. Bir yere kıpırdamayız. Meclisin ayrılması millete korku yayar, burada kalıyoruz ve kalacağız.” şeklinde çok etkili bir konuşma yapmıştır.
“22 Ağustos 1337 (1921) Pazartesi İkinci Celse İkinci Reis Vekili Adnan Bey’in Başkanlığında toplantı ile Dahiliye Vekaleti Bütçesinin tahsisatı ve meclisin Kayseri’ye naklinin kamuoyu ve yabancı devletler nezdinde bırakacağı olumsuz etkiler dikkate alınarak, naklin bir süre uygun görüldü ve oturuma son verildi.”
Bu tartışmalardan sonra bir kısım vekiller kendi silahlarıyla diğer gönüllüler gibi Sakarya cephesine koşmuş ve Mehmetçikle beraber savaşmışlardır.
26 Ağustos 1921
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın tarihi emri: "Hatt-ı müdafaa yoktur. Sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. " Duatepe ve Mangaltepe’nin düşmesine rağmen Yunan taarruz gücü Milletçe kırılmıştır.
13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Savaşı'nın (“Melhâme-i Kübrâ”)(Büyük Kan Seli) sonuçlanması ve Yunan kuvvetlerinin Sakarya ‘da püskürtülüp batıya sürülerek zaferin kazanılması. (Türk ordusu bu savaşta; 5713 şehit, 18.000 yaralı , 800 esir ve 14.000 kayıp olmak üzere Toplamda 39.000 askeri anlamda kayıp verilmiştir.)

--------------------------
--------------------------
15 Temmuz 2016 Gazi Meclis’in şahsında Sakarya Melhame-i Kübra ‘sından hareketle Türk Milleti yine bir Özgürlük ve Bağımsızlık “Melhâme-i Kübrâ” sı yaşadı.

15 Temmuz 2016 22:00

İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri  askerler(!) tarafından trafiğe kapatıldı. Aynı dakikalarda Ankara’da askeri uçak ve helikopterler alçaktan uçmaya başladı, Genelkurmay çevresinden silah sesleri geldi.
22:30 TSK: Silahlı Olay
Türk Silahlı Kuvvetleri yetkilileri, yaşananların ‘silahlı olay’ gerekçesiyle yaşandığını belirtirken, konuyla ilgili başka bir bilgi veremeyeceklerini söyledi.

23:00 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım, “Kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz. Bu girişime izin verilmeyecek. Buna darbe demek mümkün değildir. Bu çılgınlığı yapanlar bedelini en ağır şekilde ödeyecek. Demokrasiden asla taviz verilmeyecek. Askerin içindeki bir grubun kalkışması söz konusu. Güvenlik güçlerimiz harekete geçti” diye konuştu. -NTV yayını-

23 :50 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan’ı arayarak darbelerin kabul edilemez olduğunu, hükümetin yanında olduğunu söyledi.

“Cuntacı ,darbeci (Tuğgeneral) Semih Terzi adlı general içeriden 20/30 Kişilik bir grupla ÖKK karargâhına giderek el koymaya çalışıyor. Komutanın odasına giderek, emir astsubayına, “Bundan sonra ben komutanım diyor. Bu arada yanında adamları var. Zekai Paşa’nın emir astsubayı Ömer Halisdemir tereddütsüz Silahı çekip cuntacı generali (Semih Terzi’yi) alnının ortasından vuruyor. Diğerleri de onu şehit ediyorlar.”


 Kahraman-Şehit Ömer Halisdemir
00.20
Savunma Bakanı Fikri Işık: TSK içerisinde bulunan küçük bir grubun darbe girişimi. Emir komuta zinciri içerisinde yapılmadı.
Atatürk Havalimanı  darbeci asker tarafından araç girişlerine kapatıldı. Havalimanı girişinde 4 tank bekletiliyor, 2 tank ve bir askeri araç ise VIP salonu önünde bekliyor.

00.30
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizin birliği beraberliğine yönelik bu harekete karşı milletçe vereceğimiz güzel bir cevapla bunlar güzel bir ceza alacaktır. Bu ülkeye ait uçağı, helikopteri, tankı kullanarak milletin üzerine gelmenin bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Meydanı onlara bırakamayız. Yaptıkları işgali de ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Bu konuda bu kararlılığımızı kimsenin test etmeye gücü yetmeyecektir. Milletime de bir çağrı yapıyorum. Milletimizi illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum. Bu azınlık grup ne yapacaksa halka yapsınlar. Emir-komuta zinciri çalışmamaktadır, askıya alınmıştır. “ -Hande Fırat ‘a Facetime üzerinden bağlantı CNN Türk de yayınlandı-
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yönetime el koymasından sonra yaptığı ilk açıklamada "Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "Bu ülke darbelerden çok çekmiştir. Aynı sıkıntıların yeniden yaşanmasını istemiyoruz" Demokrasimize sahip çıkıyoruz" dedi.
AB Bakanı Ömer Çelik NTV’den askerlere emre itaatsizlik çağrısında bulundu.
SAAT:01.10

Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, İstanbul ve Ankara’daki kalkışmayla ilgili olarak “Bu olaylar meydana geldiği andan itibaren Sayın Valimizle bir araya gelip İstanbul üzerine yoğunlaştık. Buradaki problemi çözmek için çalışıyoruz. Birinci Ordu Komutanlığı içinde küçük bir grubu temsil ediyorlar. Endişe edecek bir durum yok, bunlara katılmayan ve şu anda emir komuta zinciri içinde olan diğer birliklerle birlikte gerekli tedbirleri alıyoruz.” dedi.



İstanbul’da ve Ankara’da camilerden ezan ve sela okunmaya başlandı. Türkiye’nin birçok şehirlerinde camilerden ve bazı belediye binalarından insanlara sokağa çıkma çağrısı yapıldı.
02.05

Ankara’da F-16’lar darbe girişimi yapanların elindeki helikopteri düşürdü. Darbecilerin ateş açtığı 17 polisimiz şehit edildi..

TRT’yi ele geçirmeye kalkışan 1’i rütbeli 4 asker vatandaşlar ve polis tarafından etkisiz hale getirildi.

TBMM yaklaşık 100 milletvekili ile toplandı.
02:40

TBMM’ye bomba atıldı.

Genel Kurul salonunun sıvaları düştü, salon duman altında kaldı

İlk patlaman ardından ikinci bir patlama sesi duyuldu.

Yaklaşık 100 milletvekili TBMM’de nöbette kararlı.

Jetlerin TBMM  üzerindeki bombalama uçuşları devam ediyorken, aynı anda Skorsky'ler Meclis polisine ateş açıyor, yaralananlar oluyor.

Meclis Şeref Holünün sol taraftaki çatıya bomba düşüyor. Milletvekilleri patlamanın şiddeti ile sarsılıyor. Tavandan parçalar düşüyor, salon tuz duman içinde kalıyor. Bazı parlamenterler masaların altına sığınıyor. Başbakan Yıldırım'ın Meclis'teki odası, muhalefet kulisi girişi, Şeref Holü kullanılamaz hale geliyor.

Meclis güvelik amirleri sığınaklara inme önerisini getiriyor. Bakan Bozdağ ve bazı isimler karşı çıkıyor. "Her şeye rağmen devam edelim" görüşü ağır basıyor. Ancak ikinci patlama çok daha büyük ve etkili hissediliyor.

Salondaki milletvekillerinden "Allah'u Ekber" sesleri duyuluyor.

Darbecilerin kullandığı F-16'lar ve askeri helikopterlerin meclisi bombaladığı bir sırada kürsüye yaklaşan Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ, Meclis Başkanı İsmail Kahraman'a "Sayın başkanım her yeri bombalıyorlar burayı kapatıp aşağıya gidersek bu millet meydana gelmez bu millet meclis korktu der, bizim burada yapacağımız şey burada ölmektir"
Bozdağ’ın bu karşı koyma konuşması tıpkı 95 yıl önce Gazi Meclis binasında (1.TBMM binası) , Yunan ordusu  Ankara’ya yaklaşıp top seslerinin duyulduğu bir ortamda,  Diyap Ağa’nın konuşmasının aynen tekrarı.O gün meclis nasıl direnmişse 15 Temmuz gecesi de aynen bir başka tür işgal girişimine direnmiş.Sadece zaman, bina ve saldırganlar değişmekle birlikte her iki saldırının da hedefinde Türk Milleti vardı.

Meclis Başkanı Kahraman sığınağa inilmesi talimatı veriyor, salon hızla boşaltılıyor.

TBMM Başkanı, bakanlar Bekir Bozdağ, Nihat Zeybekçi Fatma Betül Sayan Kaya, grup başkanvekilleri ve AKP, CHP, MHP milletvekilleri önce kalorifer dairesine götürülüyor. Ardından sığınağa yönlendiriliyorlar.
Saat 03.30 İstanbul
Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk, arkadaşı Kartaltepe Kışlası Komutanı Piyade Albay Davut Ala ve bir astsubayla buluşarak, , iki arkadaşı ve Ertürk, 66. Zırhlı Tugay Komutanlığının darbeye desteğinin engellenmesi gerektiğine karar verdi.Ertürk ve Ala, tamamen kendi inisiyatifleriyle, yanlarına aldıkları üç polis ve üç uzman çavuşla tugaya giderek, o kara gecenin en önemli mücadelelerinden birini başlarken ,tugaydakileri son kes teslim olmaya çağırdı.
“Ben 3. Kolordu Harekât Yar Başkanı Albay Sait Ertürk, teslim olmanızı emrediyorum” dedi. Hainler, “Sen bize teslim ol” karşılığını verdiler.
Sonrasında çıkan çatışmada önce polis memurları, uzman çavuşlar ve iki albay ölümüne bir mücadeleye giriştiler.,,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı taşıyan uçak Atatürk Havalimanına indi , Cumhurla buluştu.
Eskişehir Muharip komutanlığının koordinesinde jetlerimiz darbecilerin üssü Akıncı ‘nın pistleri  bombalandı ve darbecilerin hava saldırılarına son verildi.


Darbe kalkışmasını televizyondan öğrenen Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk, arkadaşı Kartaltepe Kışlası Komutanı Piyade Albay Davut Ala ve bir astsubayla buluşarak(İstanbul'da) Tankların bulunduğu 66.Tugay'ı kontrol altına almaya karar verir.
Saat 04.00
İki komutan  iki tim halinde 66. tugay içindeki hareketlenmeyi durdurdu. Darbeci askerleri yakalamak için karargaha arkadan yaklaşan Sait Albay  onlara önce kendisini tanıtarak, ''Ben 3. Kolordu Harekat Yar Başkanı Albay Sait Ertürk, teslim olmanızı emrediyorum'' dedi. Hainler, ''Sen bize teslim ol'' karşılığını verdi. Bunun üzerine çıkan çatışmada önce polis memurları, ardından Albay Sait Ertürk şehit olmuştur.


Başından itibaren Millet; yine bir Bağımsızlık ve Özgürlüğün “Melhame-i Kübra”’(Büyük Kan Seli) sını yaşamayı göze alarak darbecilere göz açtırmadı ve darbe kalkışması (İstiklal Savaşında yaşadığımızın bir başka türlü işgal girişimi) püskürtüldü. Türk Milleti asırlardır  canınını seve seve vermiş ama hürriyetini vermemişti, yine de vermeyecekti.
 "... Verme , dünyaları alsan da , bu cennet vatanı,
       Sen şehid oğlusun , incitme , yazıktır, atanı . ..." M.Akif ERSOY (İstiklal Marşımız)
Darbe kalkışmasının püskürtülmesinde; 251 (176’ ü  sivil vatandaşımız) şehit, 1490 yaralı verildi.

16 Temmuz 2016  Saat : 17.00 TBMM yine toplandı. Kanlı darbe girişimi lanetlendi.



Büyük Türk Milleti; 1000 yıllık vatanımızda , Şanlı Bayrağımızla , Ezanlarımızla , Gazi Meclisimizle, 2225 yıllık Milli ordumuzla, demokrasimizle Büyük Türkiye yolunda ecdadının ve tüm şehitlerinin manevi kudretiyle  yürümeye devam edecektir.Türk Milleti doğrudan Milleti ve Devleti hedef alan ihanet kalkışmasını çok şükür elbirliğiyle püskürtmüştür.
Açıklamalar :

Diyap AĞA :  (1852-1935) Dersim yöresindeki Ferhatuşağı aşiretinin reisi olarak özel öğrenim gördü. Hamidiye Alaylarında milis komutanlığı yaptı. Birinci Dünya Savaşı'nda Siirt ve Bitlis'in Rus işgalinden kurtarılması savaşlarına katıldı. Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa ile tanıştı. Kurtuluş Savaşı başladığında Erzurum ve Sivas kongrelerini destekledi (1919). Ankara'da toplanan ilk TBMM'ye Dersim milletvekili olarak katıldı 1920-23) Diyap Ağa’nın o günleri anlatımı : “Gavur Anadolu’yu sardı. Hepimizi bir düşünce aldı. Din ve diyanet, ırz ve namus, Türklük tehlikeye düştü. İşittik ki Erzurum taraflarında cankurtaran bir paşa çıkmış, meclis kuracakmış. Onu hep gözledik. Öğrendim ki bu Paşa’nın adı Mustafa Kemal imiş. Onun büyük yüzünü görmeye can attım. Fakat o zaman olmadı. Sonra Sivas’a oradan da Ankara’ya gelmiş. Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu, ihtiyar halimle vatanı kurtaranların yanına koşmayı, hatta başımı bile vermeyi göze aldım. Bana “gitme ölürsün” dediler. “Zaten herkes mahvoluyor, varam, gidem, onlara ulaşam, hep beraber ölek…” dedim. Benimle mebus seçilen Ayasuşağı Aşiretinden Zeynozade Mustafa Ağa korktu, gelmedi. Ben yanımda bir uşağım, atlara atladık, Elaziz’e geldim. Elaziz’de bana harcırah verdiler. Oradan bir yaylı araba tuttum. Malatya, Sivas, Kayseri yolu ile 18 günde Ankara’ya vardım…

Sev seni seveni, hâk ile yeksan etse de,
Sevme seni sevmeyeni, Mısır’a sultan etse de! ”



Rifat Günday

Araştırmacı,Eğitimci ve Tarih Öğretmeni.