31 Mayıs 2016 Salı

Unutulan Hemşin Konakları ve Sanat Yapıları - 1


Hemşin Konakları

Rize'nin sahil kesiminden itibaren Kuzey Anadolu dağları aniden yükselerek güneye doğru  sıralanan  bugünkü; Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı, Çayeli, Pazar, Ardeşen ve İkizdere ilçelerinin yüksek ve dağlık kesimlerinde yaşayan  Orta Asya kökenli (Kaşgar-Altay), Kıpçak, Saka, Akkoyunlu Türk boylarının yaşadığı ve yine adını Orta Asya’dan alan “HEMŞEN” coğrafyası olarak adlandırılmıştır. ”Hemşen” coğrafyası yada vadileri Doğu Karadeniz Bölgesi’nin önemli bir coğrafi bölümüdür. Günümüzde Hemşin denilince artık Hemşin ve Çamlıhemşin ilçelerimiz anlaşılmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi; tarihin ilk çağlarından itibaren başlayan Türk göçleriyle birlikte; yerleşmeler, geleneklerin ve toplum yapısının, coğrafya koşullarıyla iç içe geçtiği kendine özgü bir  mimariyi oluşturmuştur. Bugün anlaşılmıştır ki bu mimarinin hala kullanılıyor olması ve sahip çıkılarak korunmaya çalışılıyor olması, ne kadar özgün ve bölgenin aşırı yağışlı iklimine karşılık, dededen ve babadan görüldüğü şekilde doğaya karşı savunmayı ve estetiği içeren sağlıklı yaşamaya imkan verdiği  göstermektedir. Bu mimarinin oluşumunda ve gelişiminde, toplumumuzun tarihi ve kültürel özellikleri, ihtiyaçları, coğrafi yapı ve çevredeki malzemelerin yerinde kullanılarak belli bir birikimin deneyimlerle sağlanması etken olmuştur.Doğu Karadeniz Mimarisi de kendi içinde ;  Hemşin,Yusufeli, Sürmene ve sahil(Kıyı) şeklinde  tarzlara ayrılmaktadır.
Bu muhteşem Hemşin doğasının  güzellikleri: Kaçkar,  Verçenik, Pogut,Bulut ve Cağalver  Dağlarında  dereler tarafından derinleştirilen ve dağlık Fırtına Vadilerinin yeşiliyle bütünleşen bir yapı tarzı elbette Orta-Asya göçebeliğinin izlerini taşıyan Hemşin konakları ve yapılarıdır. Hemşin Coğrafyası ne kadar özgün ise, mimarisi de bir o kadar özgün ve etkileyicidir. Dik yamaçlarda, dağınık şekilde, çoğu zaman gruplar halinde, bazen de birbirinden bir iki kilometre uzakta konumlanmıştır. Yamaçlardaki yeşille bütünleşmiş birkaç evden oluşan yerleşmelerdir. Yapı malzemesi olarak genellikle bölgede çok bulunan ahşap ve taş kullanılmıştır. Bölgede düz arazinin yokluğu ve göçebe geleneğinin yaşatılması sonucunda dağınık yerleşim ortaya çıkarmıştır. Karadeniz mimarisinden az-çok farklılık arz eden bu durumun; Yöresel malzeme ve ihtiyaçlar, gelenekler, göçebeliğin bir türü olan yaylacılık , Hemşin tarzının  oluşmasındaki en önemli etkendir.
,Çamlıhemşin , Hemşin evlerinin; Yapımlarında ustalık  ve işçilikleri maksimum değere ulaşan, taş –ahşap  karışımı evlerdir. Evlerin çoğu konak  gibi tasarlanmıştır. Hemşin aileleri kalabalık ve bir arada yaşadığından, zaman içinde   konak kültürü yaygınlaşmıştır. Bütün yapılarda hayvancılık sektörü göz önünde bulundurulmuştur. Hemşin Konaklarının çoğu iki veya daha çok katlıdır. En altta ahırlar, bunun üzerinde evin asıl bölümü olan ocaklı hayat kısmı (salon), mutfak, odalar ile çatı katı yapılmışsa burada da ayrıca odalar bulunur. Her konağın mutlaka bir misafir odası bulunurdu. Misafir odası bazı konaklarda Hayat’ın bitiştiği olabiliyordu. Konaklarda çoğunlukla giriş katı taş kemerlerle örülmüştür. 
Hemşin tarzı iki şekilde kendini göstermektedir.
1-Hemşin Tarzı Kırsal Mimari uygulamaları
2-Sanat Yapıları 
ÇAMLIHEMŞİN , HEMŞİN TARZINDA; KIRSAL MİMARİ
                Kırsal mimaride dış çevre dediğimiz yerleşmeler geleneksel Anadolu yerleşmelerinden farklıdır. Örneğin evlerin sıralanması veya sokaklar görülmez. Bunun yerine bölgede yaygın olan hayvancılık uğraşısından dolayı; evler seyrek olarak yerleştirilmiştir. Burada kullanılan ölçü genellikle insanla beraber yüklü bir hayvan katarının geçebileceği ölçektedir. Çünkü öteden beri kente veya yaylalara gidişler topluca ve hayvanlarla yapılmaktadır. 
Dolmataş tekniğinde Aliefendioğlu konağı-Yukarı Çamlıca  ve Ocaklık
İç çevrenin tasarlanmasında ise her şey yine kalabalık  yaşama biçimine göre ve günlük-mevsimlik işler dikkate alınarak düzenlenmiştir. Bu özellikler; Pratiklik, işlevsellik, doğa koşullarına uygunluk, kullanılacak malzeme ve gereçleri en yakın yerden almaktır. İç ve dış çevre arasında plan düzeninden doğan sıkı bir ilişki görülür. Zemin kat genelde yarı bodrum şeklinde olur (Bir yamaca dayalı olduğundan) hayvan barınağı veya ambar vazifesini görür. Üst kata çıkmalarla sokağa açılır. Evler yaşamın yoğun olarak geçtiği avluya yönelirler. Avlu çevresi genelde “fırahti “denilen ağaç dallarından oluşturulan basit çitlerle çevrilmiştir. Yakacak odun genelde burada depolanır. Pek çok evin etrafında yağmur sularını ve evde meydana gelen atık suları avludan uzaklaştırmak için  “herk “denilen kanallar açılmıştır. .Genellikle ahırlara evin her iki cephesinden de giriş bulunmaktadır. Bazı yerlerde bodrum katında genelde iki ahır bölmesi bulunur; bunların üzeri düzgün kesme taştan yapılmış, basık kesmelerle taşınan tonoz (yığma )  örtülere sahiptir. Eskiden bu evlerde kalabalık ailelerin yaşadığı düşünülürse, ahıra beslenmeleri açısından büyük önem verdikleri ortaya çıkmaktadır. Ahırlar ayrıca taş ve ahşap katkılı yapılardır. Ahırların içinde hayvanların beslendiği yemlikler ve su içtikleri yalaklar bulunmaktadır. Giriş katının inşasında  Çamlıhemşin , Hemşin Konakları diğer Karadeniz tarzlarına  göre farklılıklar gösterir. Geleneksel Türk evinde en önemli mekân oda iken, Karadeniz evinde aşhanedir (ocaklı Mutfak). Aşhane bu evlerde günlük hayatın geçtiği mekândır. İki yan girişten ulaşılabilen bu mekânda, aşhaneyi boydan boya kat eden kemerli bir ocak yer almaktadır. Ayrıca bu mekân hayat ve selamlık mekânlarına geçişlerin ortasındadır. Yörede, ocağın kemeri aşhanedeki perde olarak söylenmektedir. Taştan ve basık kemer biçimindedir. Büyük baca üstten açıktır ve ortasında, ateşin üstüne gelen yerde kazanların asıldığı büyük ve kalın bir demir zincir asılıdır. Dolap ve raflar büyük bir ustalıkla ahşap oyma tekniği ile süslenmiştir. Salon olarak kullanılan ve bölgede ‘’Hayat’’ olarak da adlandırılan mekan evin merkezindedir ve yamaca bakar; dolayısıyla manzaraya açık konumdadır. Önünde sıra pencereler, gerisinde de genellikle ahşap bir sedir yer alır. ‘Hayat’ın sağında ve solunda odalar yer almaktadır. Binaların çatılarının yapımında iklim koşulları önemli etkendir. Yapı/binaların planlamasında helâ/tuvalet  ev içerisinde bulunmaz. Helâ kokuyu engellemek amacıyla evin dışında yapılmıştır. Helâya yakın bir noktada “kakanozluk” adı verilen ve çöplük olarak kullanılan bir çukur bulunmaktadır. Banyo ihtiyacı hemen her evde bulunan hamamda giderilir. Konaklarda hamam ocağın yanındaki yıkanma dolabıdır. Duvarların yağmurdan korunabilmesi için saçaklar olabildiğince geniş tutulur. Çatı yüzeyleri üç ya da dört eğimli olabilir(Yayla evlerinde genellikle iki eğimlidir). Çatı, eskiden balta ile ayrılan ince ahşap tahtalar (hartama/hartoma) ile örtülürken daha sonraları saç ve kiremit kullanılmaya başlanmıştır (2.Dünya savaşından sonraları). Giriş katı yapım tekniğinde; Ahşap çatkının arasının taş veya tuğla ile doldurulduğu dolma tekniğindeki konaklar/evler. Bu yapılarda yatay, dikey ve bazen de çapraz ahşap elemanlar demirci imalatı büyük çiviler yardımıyla birbirine sağlamca tutturulur ve bu ahşap çatkının arası taş ya da tuğla ile doldurulur. Oluşturulan dış duvarlar içerden ahşapla kaplanır. Ya da Hatilli kargir duvarlar (50 cm.kalınlıkta) örülerek üstü kalasla birbirine tutturulabilir. Kesme  taşla örülen duvarlarda hatil kullanılmaz.Kat aralarındaki taban döşemeleri ardıç kütük üstüne kızılağaçtan tahtalarla örtülür. Genel olarak konakların yapımında Tercih edilen ahşaplar; Kestane, ardıç, karağaç, çam, felamur (ıhlamur) ve pelit (Kayın)  mimaride uygulanan en yaygın ağaç türleridir. Evlerde her odada ocak bulunmaz. Isınma ihtiyacını karşılayan ana kaynak mutfak kısmındaki ocaktır. Daha sonraki yıllarda  ısınma ve pişirme için” pilita” adı verilen kuzine kullanılmaya başlanmıştır. Konaklarda oturmak için “goç” adı verilen arkalıksız ahşap iskemlelerle genellikle pencere önlerine ve ocağın yanına yerleştirilen yaklaşık bir metre yüksekliğe ve yarım metre genişliğe sahip olan sedir/kerevet kullanılmıştır. Odalarda yatma ihtiyacı yaklaşık 30 cm. yüksekliğinde ve 1,5 m. genişliğinde ahşap kerevetlerle giderilmiştir. Ayrıca gene odalarda ahşaptan imal edilen beşikler bulunmaktadır. Yemek fındık ağacından imal edilen ayaklı sofralarda, bakır sahanlarda yenir. Giysiler sandıklarda, yatak ve yorganlar ise duvardan bağımsız “müsendere” veya yüklük adı verilen dolaplarda muhafaza edilir. Mutfakla ilgili araç-gereçler mutfaktaki dolaplarda, kaşıklıkta ve “terek”te (raf)tutulur.

 Çamluhemşin , Hemşin ’de yapılan konakların dışında kalan  evler de konak mimarisinden etkilenmiş daha sade ve genellikle iki katlı olarak yapılmıştır. Hemşin’de her türlü yapım faaliyetlerinde “meci” denilen komşular arası yardımlaşma geleneğiyle ücret talep edilmeden bir usta liderliğinde yürütülürdü.
 Hacaloğlu Konağı
Çamlıhemşin ,Hemşin gibi dağlık ve ticaretin uğramadığı yerlerde bu kadar konak nasıl yapıldı. ? Konakların yapılış tarihi bize ip ucu vermektedir. Konaklar 19.yüzyılın son çeyreği ile 20.yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış olması, kaynağının Hemşinlilerin Rusya gurbetinden zor şartlarda biriktirdikleriyle yapıldığını sonucuna ulaştırmaktadır.Hikayesi bilinen ;  konağı yaptıran Hurşit ağa oldukça zengin biriymiş.Rusya ‘dan gelen paralarla 3 katlı 17 odalı bir konak inşa ettirmiş.Misafir odaları şömineli,pencereler vitray’ lıymış
-Bu satırların yazarının doğduğu ev / Şenköy
                Konak iç çevresinin dışındaki en önemli yapılar, hayvan barınakları ve yiyecek depolarıdır. Yiyecek ambarları daha çok mısır ambarı olarak bulunan küçük yapılardır ve evlerin hemen yanında bulunurlar. Kullanılış amacına ve içine konulacak ürün miktarına göre çeşitli boyut ve şekillerde yapılan küçük, zarif, ahşap yapılardır. Geleneksel mimarinin en güzel süsleme ve ağaç oyma örneklerini bu eserlerde bulmak mümkündür. Nayla-Serender isimlerle anılan bu yiyecek depoları (ki genellikle bitkiler depolanırdı) çok güzel bir örnektir.
Nayla-Serander
 Çamlıhemşin , Hemşin’de  Konak örnekleri : Konaklar köyünde ; (7 konaklı) Tarakçı ve Dudi konakları, Yukarı Çamlıca’da; Aliefendi, Halilefendi, Reyhanoğlu, Şeref’in evi ve Ofluoğlu konağı ,Kavak’ta;  Hacıelimler, Sağırlar, Pelitler ve Ertançlar konağı, Aşağı Şimşirli köyünde Hacıömer Efendi,  Hacı İdris Efendi ve Sarıoğlu konağı  Yolkıyı  köyünde;  Kozizler, Mazikler, Çolakoğulları, Köseoğlu konağı Şenyuva’da ; Hunanoğlu ,Arifoğlu konakları, Ülkü Köyünde; Firiloğlu Konağı, Ortan Köy’ünde  ; Hacaloğlu , Gülaboğlu konakları, Badara köyünde; Apali Ali Ağa konağı ilk akla gelenlerdir. 

 Çamlıhemşin ,Hemşin ’in kırsal mimarisinin bir başka biçimi de yayla mimarisidir. Orta Asya’dan beri sürdürülen yaylacılık geleneği bu alandaki ihtiyaçları karşılamak için bir mimari oluşturmuştur. Yaylalar genellikle köy yerleşimlerinin sona erdiği 1300-1500 metrelik rakımlardan sonra başlar. Bu rakımlarda orman sınırı olup, artık çayırlıklar başlamıştır. Yaylacılık kısa süreli olduğundan yine sürekli barınaklara benzemekle birlikte daha basit ve küçük yapılarda sürdürülür.Yayla evlerinin ise su basmanı taşla çıkıldıktan sonraki bölümü ahşap katkılı olarak genellikle ardıç veya kestaneden yapılmış  daha küçük ve sade yapılardır. Genellikle asıl yaylaya çıkmadan, “Merze” ya da Baş Yayla denilen bir geçiş yeri bahar aylarına mahsus kullanılır. Baş Yayla birden fazla köy’ün ortak kullanımına ait daha kalabalık ve ihtiyaçların karşılanabildiği bir yapıdadır. (Kahve-misafirhaneler gibi) Yayla mimarisi, yaylanın geçici süreli olmasından kaynaklanan ve üretime dönük oluşundan dolayı oldukça sade yapılar göze çarpar. Tek odalı evlerin yanı sıra yemeğin pişirildiği ‘’aş hane’’, yapılan süt ürünlerinin saklandığı ‘’ kiler ve sütlük’’ ve yatak odasından oluşmuş üç bölmeli yayla evleri bulunmaktadır. Bazıları ahşap ağırlıklı, bazıları ise taş ağırlıklı malzeme ile yapılardır. Yaylalarımızdan önemlileri; Kito, Anzer (Ballıköy), Kavrun, Elevit, Ayder, Sal, Amlakit, Çeymaçur, Hazindak, Palovit, Pokut, Trovit Yaylaları sayılabilir.
 Kavron Yaylası Evleri
...‘’Yaylalarun başina ,
  Kar yağar ince ince
  İnsan bir garip olur,
  Yayladan ayrilinca’’…
Kalif ;  Çamlıhemşin , Hemşin  kırsal mimarisinin en basit uygulamalarından biri de  kalif” veya galif olarak adlandırılan tarla veya bahçelerdeki korucu yapılarıdır. Ahşaptan yapılmış, tahta ayaklar üzerinde yükseltilmiş veya ağaçların gövdesine inşa edilmiş  2-4 metrekare büyüklüğünde dört tarafı açık  ama genelde üstü kapalı basit yapılardır. Yapılış ve kullanım amacı bahçeye, tarlaya  zarar verecek olan domuz, ayı gibi yaban hayvanların girmesini önlemektir.Buralarda bu tür hayvanlar  gözetlenir , gerekirse sesle, silahla korkutarak kaçırılırdı. "Kalifl"erin altında daha kolay vakit geçirmek için ateş’de yakılırdı.