31 Ocak 2019 Perşembe

Rumelide Osmanlı İzlerini aramak -2


Gezi Yazısı-4 : Rumelide Osmanlı İzlerini Aramak -2
(Budapeşte - Estergon)
*Rifat GÜNDAY
Bilim ,Tarih ve Kültür Projeleri Avrupa etkinlikleri projemiz için Balkan-Avrupa güzergahına doğru 30 Haziran 2018 de , Eskişehir’den Otobüsle başlayan yolculuğumuz ; Filibe-Sofya –Niş- üzerinden Belgrad’ ı gözlemleyip konaklamamızdan sonra Rotamızla uçsuz- bucaksız Macar ovalarını katederek ve bu arada Macar gümrüğünde 4 saat sıra bekledikten sonra Budapeşte’ye ancak akşam üstü ulaşabildik.(Gümrükte beklerken ekip eğlenceli oyunlarla vakit geçirdi)
.Akşam gelirken “zincirli köprüden” geçtik. 19.yüzyıl eseri olan “Zincir Köprü” Budapeşte köprülerinin en heybetlisi.Elbette genişliği 1 km ye yaklaşan Tuna’yı o zamanki teknolojiye göre asma köprü yapılamadığından “suya batan iki ayakla” geçilmesi iyi bir mühendislik örneği..Diğer köprü olan yani yeni köprü ise köprü ayakları kıyıda bulunan bir asma köprü olan Elizabeth Köprüsü dür.
Elizabeth köprüsünden geçerek sol tarafda yükselen Gelert tepesine yöneldik.(Sağ tarafda ise tarihi Budin kalesi bulunuyor
Gelert Tepesi takriben Tuna seviyesinden 200 metre yükseklikte bulunan bu nokta Budapeşte’ye hakim bir yer ve kale kalıntıları vardı.Ancak Bu kale kalıntıları Osmanlı Dönemine ait değildi.Burada iki sembol vardı.Birincisi Habsburg hegomanyasından kurtulmalarını(Macar Özgürlük Savaşı) simgeleyen yapı , diğeri de Sovyet baskısından kurtulduklarını (1947)simgeleyen özgürlük anıtıydı.Buradan muazzam Tuna ve ortasında bulunan Margaret adasını ve zarif sivri kuleli binalarıyla alaca-karanlık yeşillikler içindeki Budapeşte manzarasını seyrettik.
Şehre geri dönerek (Tekne vaktine kadar) en popüler alışveriş caddelerinden biri olan Vaci Utca (=Utca Sokağı) bulvarına kısa bir süreliğine uğruyoruz. Yaklaşık 1.5 km uzunluğunda , Budapeşte dokusuna uyumlu 18.yüzyıl mimarisinde büyük binaların bulunduğu . dünya markaları satan mağazaların yanında birçok kafe , restoran ve hediyelik eşya mağazaları da bulunuyor. Yani alışveriş –dinlenme mekanı ve yürüyüş güzergahına dönüşen tam bir Turistik Bulvar.
.Uğrayamadığımız diğer yerler ise Budapeşte de ayrıca alışveriş konsept mimarisiyle Paloma avlusu , Büyük Market (Central Market Hall ) da en çok turist çeken ünlü alışveriş yerleriymiş.


Budapeşte programımıza akşam Tuna –tekne turuyla devam ettik Kale kısmının altından –tünelden geçerek- araçla Peşte’te kıyısına yanaşarak gezinti teknesine bindik.Budapeşte dediğimiz şehir aslında Peşte ve Buda şehirlerinin birleşmesiyle oluşmuş.Tuna’nın güneyinde kalan şehir Peşte , Kuzeyindeki şehir ise Buda .(Bizim tarihimizde Budin eyaletimizin merkezi olan Budin kalesi olarak bildiğimiz karşı yaka )Tekne yola çıkınca Tuna’nın sağ ve sol kıyılarını yani kabaca kuzey ve güney kıyılarını turlarken kulaklıklarımızdan-Türkçe Menü-den Tuna kıyılarındaki muazzam ve zarif Macar Mimarisinin örneklerini(Gotik Uyanış dönemi) gece ışıkları altında öğreniyoruz.En belirgin ve şahane görüntülü -ihtişamıyla Parlemento binasının 19.yüzyılda yapılmış olduğu ve Avrupa’nın 3.Büyük Parlemento binası(Sarayı) olduğu aklımızda yer ediyor. Tekne iki kez turlarken Tuna köprülerini bir kez daha tekneden de gözlemliyoruz


Ertesi sabah yine akşamleyin uzaktan kısmen görebildiğimiz Buda kısmına yani Budin kalesine geçiyoruz.Budapeşte manzarasını ikinci kez tepeden panoromik izliyoruz.Buda kalesine çıkarken bizi sivri kuleleriyle Gotik tarzda “Balıkçı Tabyası” karşılıyor.

Kalenin yüksekçe yerinde Avusturya’lı Habsburg hanedanının 19.Yüzyılda yaptırdığı Kraliyet sarayı kompleksi yeralıyor.(Saray 13.yüzyıldan itibaren varmış ama bir-kaç kez yıkılıp yapılmış) Saray yapıları içinde Budapeşte Tarih Müzesi, Macar Ulusal Galerisi ve Ulusal Szechenyi kütüphanesi bulunuyor dikkat çeken yönü ise yarım kubbe ve kemerleri adeta Osmanlı Mimarisinin izlerini gösteriyordu.(Özellikle Tarih müzesinde) Kale merkezinde Budha’da Matthias(matyas )kilisesi bulunuyor.(Osmanlı Döneminde camiye çevrilmiş , sonradan Avusturyalılar döneminde hasar görünce yeniden büyütülerek inşa edilmiş.


Budapeşete deki yapı mimarisinin Gotik ve Barok stillerinin yanı sıra Avusturya mimari etkiside açıkça görülüyor.Buda kalesinde bizim sokaklarımızda eskiden gördüğümüz Arnavut Kaldırım taşları etrafında dizilmiş Gotik yapıları , Barok evleriyle geçmişe taşınan bir ortaçağ kasabası görüntüsü veriyor.

Ünlü Seyyahımız Evliya Çelebi’ye göre Budin’de 25 cami, 47 mescid, 12 medrese, 16 mektep, 10 tekke, türbe, 2 hamam, 9 han, 8 ılıca, 24 mahalle, 75 sebil, 3500 ev, 1 çeşme, 1 baruthane, 1 saat kulesi, 1 bedesten inşa etmişiz.tabiki bunlar Habsburg’lar tarafından yok edilmiş.
Budin’e Kanuni Sultan Süleyman Mohaç zaferinden sonra gelerek fethetti.(1526) Budin Kalesinin 3 metre genişliğindeki surlarından birkaç- parçası kalmıştı. Burada Mohaç seferi sunumumuzu yaptık.1541 de kaleyi tekrar fethetmek (2.kez) zorunda kalmışız. (1683) 2.Viyana kuşatmasında bozulan ordumuzun küçük bir kısmı buraya gelebilmiş ve savunmaya katılmış.(Ordunun bir bölümü ise Belgrad’a ulaşabilmiş) Budin eyaletimizin son valisi Abdurrahman Abdi Paşa 90.000 kişilik Nemçe (Avusturya ) Haçlı ordusuna tam 150 gün boyunca kısıtlı askeriyle savaşmış savunmada son nefesini vererek burada şehit olduğu nokta(1686) Kabrindeki şehadet taşı (=şehid nişane taşı) hala duruyor.Macarlar tarafından saygı duyuluyor Paşa’ya. Biz de hep birlikte Paşa ‘nın kabrinde saygı duruşunda bulunduk,dua ettik.Paşa’nın şehadet taşında : 145 yıllık Türk egemenliğinin son Vezir( Budin Valisi )Abdurrahman Abdi Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2. günü öğleden sonra hayatının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun!”” anlamında kitabesi var.(Eski Türkçe ve Macarca)
Aslında bu tarihin bir cilvesi iki dil de Ural-Altay Dil grubundan , Dili farklı ama kökeni aynı iki dil –Anayurtlar dışında - bir araya burada gelebilmiş


Kaleden son olarak meşhur Topuz Kule’yi de görerek ayrılıyoruz.Budapeşte’nin kültürel etkinliklerimize maalesef yarıda keserek ; Tarihin bir tesadüfü Kanuni ‘nin Budin seferine(1526) katılan ve buradaki Gül tepe ye yerleşen Bütün Rumelinin tanıyıp-saydığı Gül Baba yine Kanuni’nin 1541 seferinde buraya yakın bir yerde vefat eden, ve cenaze törenine Başta Padişah ve Osmanlı ordusuyla birlikte toplamda 200 bin kişinin katıldığı efsane Gül Baba’nın türbesinide ziyaret edemeden Estergon’a doğru yola çıkıyoruz.


Budapeşte’yi ardımızda bırakıp yeniden dağlık bölgeye ulaştık.Buralar Macaristan-Avusturya-Slovakya sınırlarına yakın yerlerdi.Geçmişte savunma amaçlı kale izlerini görüyoruz.Özellikle yüksek tepede sivri kuleleriyle Visegrad kalesi çok görkemli görünüyordu.


Estergon kalesi ; Tarihimizde Hakkında destanlar ve türküler söylenen ve Osmanlı-Avusturya savaşlarına sahne olan Estergon kalesi ; Alçak fakat hakim bir tepenin üzerinde Tuna kıyısında mevcut kalan surları incelendi.Minaresi yıkık dış kaledeki cami gözlendi.İç kale camiinin yerine de Katedral yapılmıştı.(Katedralin yerinde önceden küçük bir cami varmış)


Doğrusu Estergon burçsuz ve kulesiz haliyle bizde biraz hayal kırıklığına uğrattı.Ancak mevcut Surlardan Tuna Manzarasını yeniden görmek ve karşımızdaki Slovakya’yı izlemek heyecan vericiydi.Kimbilir akıncılarımızın kaç sefer geçmiş olduğunu hatırlayarak Tuna üzerindeki köprüden geçerek Bratislava’ya yöneldik.

*Rifat GÜNDAY
Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih Öğretmeni