13 Aralık 2018 Perşembe

Rumeli'de Osmanlı İzlerini Aramak-1

(Gezi Yazısı-3 ) : Rumeli'de Osmanlı İzlerini Aramak-1 (Sofya-Belgrad)
                                                                                                                    *Rifat GÜNDAY
Bilim ,Tarih ve Kültür Projeleri Avrupa etkinlikleri projemiz için Balkan-Avrupa güzergahına doğru 30 Haziran 2018 de , Eskişehir’den Otobüsle yola çıktık.Yolculuğun Otobüs’le yapılıyor olması bir zamanlar atlarımızın dört nala koşturulduğu Coğrafyayı daha yakımdan görebilecektik.Projemizin "Osmanlı´nın izinde Tarihimiz " etabında ; Medeniyetimizden ayakta kalan eserler –Rota güzergahındakiler- incelenecek , hatıralar- olaylar yerinde ve yeniden canlandırabilecektik.Sabaha karşı Edirne’den geçtiğimizi elbette Selimiye’nin uzaktan seçilebilen görkemli silüetinden anlıyoruz.Uçsuz- bucaksız gibi görünen Trakya ovalarını katederek Kapıkule sınır kapısını aşarak Bulgaristan’a ulaşıyoruz.
Hızlı uygulanacak Rotamız gereği Hasköy(Haskova ) ,Pazarcık - Filibe (Pilovdiv) yi geride bırakarak bir çok savaşa sahne olmuş Koca Balkan geçidinden SOFYA ‘ya ulaşıyoruz

Sofya vadisinde kurulmuş ,etrafı dağlarla çevrili. (Sofya Vadisi’nin büyük bir alanını kapsayan şehrin Kuzeyinde Stara Planina sıra dağları, Doğusunda ve Güneydoğusunda Sredna Gora, Doğusunda Vitoşa Dağı, Batısında ise Lülin, Viskâr ve Çepin Dağları bulunur. Şehir, İskır Nehrinin ve kollarının aktığı vadide kuruludur. ) 1 milyondan fazla nüfusu olan Bulgaristan’ın en büyük şehri ve başkenti.Sofya meydanında ilk göze çarpan Rus mimarisi tarzında yüksek binaları görünce ister istemez 500 yıllık izlerimizden bir parça arıyor- sorguluyoruz.Sultan 1.Murad döneminde Balaban Bey tarafından fethedilmişti.(1382).Uzun müddet Rumeli Beylerbeyliği olarak yönetilen Sofya 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinde elimizden çıkmıştı.Bir zamanlar köylerden ibaret şehir Osmanlı Döneminde Çarşı-Pazar ekonomisiyle büyümüştü.Ana meydanda "Banyabaşı " olarak tabir edilen Kadı Seyfullah Efendi Cami (1567)ibadete yeniden açılmış.Sofya’nın en merkezinde –istasyona çok yakın mevkide- “ Tsentralna banya" parkı içinde yeralan ve bir şekilde Mimar Sinan’ın elinin değmiş olduğu camii ,Bulgaristan’la ilişkilerimizin normalleşmesinden(Türklere uygulanan asimilasyon baskısıyla ilişkilerimiz gerginleşmişken,Kominist sistem yıkıldıktan sonra) yıllar sonra ; Bakımı Türkiye Cumhuriyetince yapılarak ibadete açılmış olduğunu öğreniyoruz.

Etrafındaki kalıntılardan Çarşı merkezinde bir külliyenin son kalan binası olduğu anlaşılıyordu.Kalan kalıntının “Hamam” olduğundan dolayı banyo kelimesinden hareketle halk “Banyabaşı” adını yaygın olarak kullanılmaktadır.
Yine yapım tarihini 1456 olarak öğrenebildiğimiz(sözel olarak-kitabesini göremedik) tarihi Ulu camii , Arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktaydı.Caminin/Müzenin Karşısında Bulgaristan Cumhurbaşkanlığı Sarayı vardı.(Askerler nöbet değişimi yaparken anladık).Yapının büyüklüğünden belki de Sofya’nın en büyük camii’si veya külliyesi olduğunu tahmin ettim.Elbette ki ön giriş kapısına göre sağ tarafta olması gereken minaresi yıktırılmıştı. Böyle büyük camiinin etrafında olması gereken Medrese/Hamam/İmaret/Çeşme benzeri yapılardan hiçbir iz göremedim.Üstelik Mimari yapısında da özellikle arka kısmında epey bir değişiklikler –ilaveler yapılmıştı.Hele önünde Osmanlı´dan kalma çınarın bulunması beni daha çok heyecanlandırdı.Kim bilir bu tarihi çınar nelere şahit olmuştu. Burada bizi hüzne boğan durum : Sofya’nın bu en büyük Ulu Camii’sinin bir kısmı-Tarihi Çınar ‘ın arka kısmı, maalesef kafe’ye –içkili mekana- çevrilmiş durumdadır .
Sofya Meydanındaki kısa ve hızlı turumuzun ardından yeniden yola koyulduk.
Sofya’dan hareketle Niş üzerinden yine birçok pusuların kurulduğu ve “Tito Tünelleri” olarak adlandırılan dar geçitli yollardan , geçerek ve yolda İstanbul restoran molasından sonra Panoniyen ovasında kurulu BELGRAD’a vardık ve doğruca otele yerleştik.

Sabahleyin doğrudan “Kalemagden)”(Türkçe Kale ve Meydan kelimelerinin birleşiminden oluşmuş) ulaştık. Belgrad Kalesine ,Osmanlı Döneminde yapılan “Zindan Kapı”dan geçerek çıktık.
Yarısı ayakta kalmış ve Tuna’yı gözleyen surun üzerinde Belgrad’ın Stratejik önemini anlamaya çalıştık. Buradan Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği Panoniyen ovasını gözlemlemek mümkün oldu.
Belgrad aslında Osmanlıdan önce de Türk Yurdu olmuştu(Attila ve Bayan Han zamanlarında) Ancak esas çekişme Sırplarla değil , Belgrad yüzünden Osmanlı ve Macarlar arasında yaşanmıştı.2.Murad ve Fatih dönemlerinde kuşatılmış ama alınmamıştı.Belgrad konumu itibariyle Orta Avrupa’nın kilidiydi.Bu Yüzden Kanuni ilk fırsatta buraya sefer yaparak fethedecektir.(28 Ağustos 1521).Sonraki dönemlerde Belgrad bu sefer de Osmanlı-Avusturya çekişmesine sahne olacak ve defalarca yıkılacak el değiştirecektir.Avrupada Milliyetçilik hareketleriyle ayaklanan Sırpların bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştık(1830)
Belgrad Kalesinde ayakta kalan burçları gözlemleyerek bir zamanlar Rumeli’nin en gözde Sancağının kalesinde,Akıncıların mekanında (Ünlü Semendre Akıncılarının beyliği Belgrad’a bağlıydı) Kale surlarından Tuna ‘nın muhteşem manzarasıyla Belgrad’ın fethini gücümüz yettiğince anlattık. Belgrad kalesinde iki küçük ve bir büyük burç halen ayakta kalmıştı.
 Sağ alttaki Hamam
                                                               

Burçların dışında-Tuna kıyısında- yine Osmanlı döneminden kalan yıkık bir hamamı Burçlardan çıplak gözle görebildik(Yapımıyla ilgili bir bilgimiz olamadı) .Kale içinde Tika tarafından onarılan Şehid Silahdar Damat Ali Paşa (Mora ve Girit’i kurtarıp –Avusturya ile yapılan Petervaradin Muharebesinde şehid-1736) Türbesi ve Sokullu Çeşmesi görüldü.

Kalenin Belgrad tarafında kalan ve Türk Mahallesi olarak bilinen yerde bulunan ve minareleri yıktırılan bir dönemde de Kiliseye çevrilen Bayraklı camii ibadete açık Belgrad´daki tek camiydi.(Minaresi yakın Zaman´da sonradan yeniden yaptırılmıştır- (Türkiye nin yardımlarıyla).

1998-1999 Kosova savaşlarında Sırplar camiye zarar vermiş yani yakmışlar haziresindeki şehade taşlarını kırıp- dökmüşlerdir.(Amerikalıların bu savaşta Füzeyle vurduğu savunma bakanlığı binaları da öylece bilerek harap bırakılmış)Bayraklı camii Kanuni döneminde yaptırılmış.(1575) Yine camiye yakın bir yerde bulunan Şeyh Mustafa Türbesi de TİKA tarafından onarılmıştır. Kale magden’e yakın mesafede Terazije(Terazi) bulvarında-ki buranın ticarethanelerinden dolayı bu adı almış- Sırp Ulusal Müzesinde Osmanlı Döneminden kalan eserler bulunmaktaymış.. Evliya Çelebiye göre bir zamanlar 273 caminin bulunduğu Belgrad’dan bu güne ulaşabilenler yukarda saydığımız 2 türbe , 1 hamam kalıntısı ,1 camii ve Kale kapısının dışında Sırp Müzesine çevrilen Bir Osmanlı konağından ibaretti.

Balkanlar’a Çarşı-Pazar Ekonomisini getirerek Kervancılık da yaygılaştırılarak ve Ticaret merkezleri oluşturarak bunların yanında insani ihtiyaçlar için Hamam-Çeşme- İmaret kültürünü büyük bir incelikle ve din-ırk ayrımı yapmaksızın sunan Osmanlı’nın izleri ısrarlı bir şekilde siliniyor.Ancak “Ne kadar (1) silinse de kendileri de halâ Osmanlı’yı yaşatıyorlar.Yer adlarında , Dillerinde , Müzelerinde v.s bunu çok net anlıyoruz.Yani Medeniyetimizi silseler de altından Osmanlı İzleri çıkıyor …
*Rifat GÜNDAY
Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih Öğretmeni

Açıklamalar :
1-Sofya 
Kuruluşu 5.000 yıllara ulaşan Sofya  M.Ö. 8.ve 7.yüzyıllarda Traklar’In Serdi kabilesinden dolayı Serdika adını alır  ve geliştirilir sonra Romalıların eline geçer.447 de  Attila  ; Balkan Seferinde Serdika’ yı  Lüleburgaz ve Çekmece’ye  kadar bölgeyi  istila etmiştir. 6.yüzyılda tekrar Bizans eline geçer.(8.Yüzyılda Slavların istilasına uğrar ve şehir Slavlaşır.Slav Bulgar Çarlığının merkezi olur.10.Yüzyılda tekrar Bizans eline geçer. 1382 de 1.Murad tarafından fethedildi. Sofya bir dönem  Rumeli beylerbeyi merkezi oldu.Şehir Sofya adını aldı.Osmanlı Tarihinde “Saadetli Sofya “ olarak geçer.Şehirde  15-16 .Yüzyılda 32 mahalle varmış.(18 i Müslüman , 14 ü Gayri Müslim) Şehir Balkanların en gelişmiş çarşılarına sahipmiş.Sofya 1878 de Ruslar tarafından işgal edilerek Bulgaristan'ın  başkenti yapıldı.(R.G.)
2-  Belgrad :
Tarihsel Yerleşimi M.Ö. 6.000 li yıllara kadar uzanan şehir coğrafi öneminden dolayı çok sık istilalara uğramıştır.Traklar ,Daçyalılar ve Romalılar yönetmiştir.442 tarihinde Hun Kağanı Attila ‘da burayı ele geçirmiştir.Daha sonra Bölgeye Slavlar hakim olsada 582 yılında Bulgar Hükumdarı I.Bayan Han ele geçirmiştir.Şehir sonraları Bizans , Bulgar , Macar ve Sırbistan'a ait olur.Belgrad 1440 de , 2.Murad , 1456 Fatih tarafından da şiddetle kuşatılmış alınamıştır.Belgrad şehri Kanûnî’nin Macaristan seferiyle fethedildi (1521) Burası Paşa sancağı olarak yönetildi. Osmanlı Batı seferlerinde burasını Askeri Garnizon olarak kullandı.Evliya Çelebi ; Belgrad nüfusunu 98.000 olarak tesbit etmiştir. Evliya Belgrad’ta ,altı kervansaray, yirmi bir han ve 3700 dükkândan oluşan Çarşıdan bahsetmektedir.1688 de elimizden çıktı.1690 da geri aldık.1718 de yine elden çıktı.1739 da geri aldık.1789 savaşında yine Avusturyalılara geçti.Zİştovi antlaşmasıyla Osmanlıya iade edildi.Ancak şehir bundan sonra Osmanlı özelliğini yitirdi , 1867 de tamamen çekildik.(R.G.)