7 Şubat 2016 Pazar

BİSMİLLAH ,VİRA !






Bu iş nereden çıktı demeyelim. Öyle insanların aklına birdenbire mi gelir? Hayır, insanların başına önemli bir şey gelirse hikâye etme ihtiyacı duyulur. Ancak, tarihin sayfalarında olan veya sanatsal v.s. gibi alanlarda katkıları bulunan kişilerin biyografisi okunur. Sıradan kişilerin biyografileri pek merak edilmez. Sıradan kişiler, yaşadıklarıyla toplumu etkileyen olayları veya yarattıkları medeniyeti yazıya dökerler. Ben önemli bir rahatsızlık geçiriyorum ve hayatım boyunca yaşadıklarımın, etkinliklerimin kaybolmasına gönlüm razı olmadı...

Eskiden denizcilerimiz, kışı sılada geçirdikten sonra (İzmir, Gelibolu, İstanbul ...) baharda törenle denize açılırlardı. Tabii, deniz seferleri genellikle bilinmezlerle doludur. Bu nedenle sağ salim geriye dönüş çok zaman mümkün olmazdı. (Donanmamızın İnebahtı, Çeşme , Navarin ve Sinop baskınlarıyla 4 kez imha edildiğini unutmayalım.) Bu yüzden, devlet töreniyle ilk çıkış İstanbuldan yapılırdı, törene gelemeyen gemiler için de, tali limanlarda uğurlama töreni yapılırdı. Bu törenler askeri nitelikte olsa bile, toplum gelenekleri de uygulanırdı.(Mesela, Osmanlı döneminde,donanma lacivert bayrak kullanır,büyük direğin en tepesine Kuran-ı Kerim konur,gemiye zorunlu olmadıkça kadınlar alınmazdı.) Ama uğurlamada püf noktası, gemidekilerin törenden sonra limandan ayrılması için önce Kaptan_ı Derya'nın sonra da  reislerin” Bismillah ,Vira  “ emrini vermesi gerekirdi. Yani bu emir verilmeden, gemi iskeleden ayrılamazdı. İşte, emir verilip gemi ayrılmaya başlayınca geminin iskele tarafında uğurlayanları selamlayan denizciler, derhal buradan ayrılıp kendi işlerine bakarlardı. Donanmayı Hümayun’un en önemli geleneklerinden biri de, gemi ayrıldıktan sonra hiç bir bahriyelinin geminin iskele tarafında bulunmamasıydı. En makbul olanı, bahriyelilerin  sancak tarafında durup ileriyi gözetlemesi ve buna göre hazırlıklı olmasıydı.Yani, bahriyelilerin artık geride bıraktıklarını sefer boyunca unutması, sadece seferin başarısı için herkesin fedakarlık ve kahramanlıkla sonuçlanmasına gayret etmesı umulurdu. (Bu arada Sapienza savaşında gemisine saldıran 5 Venedik gemisini birlikte havaya uçuran Burak Reis’ imizin kahramanlığını yadedelim.1499-ki bu tarihten sonra Sapienza adasına Burak adası denmiş ve her gemimiz bu adanın yakınıdan geçerken saygı atışı yapılırdı.) İşte benim de böyle yazıya başlama nedenim, üstad Bekir Büyükarkın’ın yazdığı “Suların Gölgesinde” romanında anlatılan hikayelerin beni çok etkilemiş olmasıdır. Ben de geçmişi bir an unutup geleceğe ışık tutacak yazılara başlama kararı verdim.

Burdan açtığım blogda başlayacağım yazıların konularını, sınırlı tutmayacağım.Bazen hayattan bir parça,bazen coğrafi ve sanat güzelliklerini anlatan kültürel ve gezi yazıları,bazen tarihimizden hikayeler (yaşanmış ama unutulmuşlar) bazen de yaşanmış önemli anılar gibi konular olacaktır. Bu çabalarımızın gelecek kuşaklar için bir aydınlanma sağlayacağı  ve kitap okumayı geliştireceği inancıyla hepinizi selamlıyorum

                                                                                                      Rifat Günday
                                                                                 Araştırmacı  Eğitimci ve Tarih öğrt.