DELİLER ;
Tarihimiz ve Medeniyetimiz -2 : DELİLER , Osmanlı’nın Efsanevi Savaşçıları
Rifat GÜNDAY* “ …Deri takkeli Deliler’in atlarının boyunlarında öten ziller,savaştıkları kafirlerin iniltileri ve figanları idi.Bu garip tarz ve acayip tavırla kafirlere köpeksiz koyuna kurt girer gibi koyuldulardı.Dünya depreme tutuldu,Kaf Dağı yerinden oynadı,gökler yer üstüne yığıldı sandılar,gaziler kafirleri öyle kırdılar ki…”
Tarihimiz ve Medeniyetimiz -2 : DELİLER , Osmanlı’nın Efsanevi Savaşçıları
Rifat GÜNDAY* “ …Deri takkeli Deliler’in atlarının boyunlarında öten ziller,savaştıkları kafirlerin iniltileri ve figanları idi.Bu garip tarz ve acayip tavırla kafirlere köpeksiz koyuna kurt girer gibi koyuldulardı.Dünya depreme tutuldu,Kaf Dağı yerinden oynadı,gökler yer üstüne yığıldı sandılar,gaziler kafirleri öyle kırdılar ki…”
Mehmed Neş’ri Tarihi (2.Kosova
Savaşı -1448, Deli Hücumunu Tasviri
Deli’lerin kuruluşu Osmanlı Devletinin Kuruluş Dönemine kadar uzanmaktadır. Rumeli Eyalet askerlerinin “Serhat Kulu” askeri sınıfındandır.(Serhat Kulu’nun diğer sınıfları Akıncılar ,Gönüllü’ler ve Beşliler’di) Deliler bazen savaş tasvirlerinde ve anlatımlarda Akıncılarla karıştırılsa da hem ocak kültürleri hemde görevleri bakımından epey farklılıkları vardı.Sayıları da Akıncıların ancak yarısı kadar olabiliyordu.XV.Yüzyılda Rumeli Beylerbeyi’nin ya da Bosna ve Semendire Sancak beylerinin maiyetinde küçük muhafız birlikleri olarak görülen “Deli Teşkilatı “ zamanla Osmanlı ordusunun en efsanevi Muharebe birlikleri oldu. Kuruluş yıllarında yalnızca Rumeli’deki sınır sancaklarında görev alan Deliler XVII. yüzyıldan itibaren merkezde veziriazamın, Anadolu’daki vezir ve beylerbeyi’lerin muhafızlığını da üstlenmişlerdir.
DELİ OCAĞININ KURULUŞU VE TEŞKİLATI
Delilerin Ocağının kuruluş nedeni ; Osmanlı’nın Kuruluş Döneminde görülen taht kavgaları, Anadolu ve Rumeli’de beklenmedik biçimde patlak veren ayaklanmalar gibi asayişsizliğin getirdiği karışıklıklardır. Rumeli Beyleri bu ayaklanmalara hazırlıksız yakalandıklarından hem huduttaki düşman devletlerle hem de asayişsizliğin getirdiği kargaşalı ortamı kontrol etmekte zorlanıyordu. Böyle bir ortamda özellikle Rumeli’de toprak kaybına neden olabilecek gelişmelerin önüne geçmek amacıyla Tımarlı askerlerden ve Akıncılardan farklı olarak doğrudan kendilerine bağlı hafif süvarilerden oluşan “Deli Birlik”lerini kurdular. Deli Birliklerinin “gözü kara “ düşmana saldırmalarından dolayı halk onlara “Deli “ ismini takmışdı. Deliler : Serhad ve Serhadde yakın bölgelerde “ serhad kulu “denilen Sınır kuvvetleri sınıfında iri yarı ve cesaretleriyle eşsiz ve akıncılara benzeyen silahlarıyla savaşırlardı. Deliler , Devlete bağlılıkları tartışılmazdı, Yeniçeriler ve diğer askerler tarafından yapılan ayaklanmaların hiçbirine katılmazlardı. Barış dönemlerinde etkileyici ve sıradışı ,ilginç kıyafetleri ile divan alaylarının en önünde giden Deliler sadrazamlara yol açar, olası suikastlara karşı korurlardı. Sefer sırasında ise ordunun en ön safında giden Deliler korkusuzca düşmana saldırırlar , onların saflarını yarmaya çalışırlardı.
Akıncı ocaklarında olduğu gibi Delilere katılmak isteyen kişinin yerine getirmesi gereken iki temel şart vardı. Gösterişli bir fiziki yapıya sahip olmak ve cesaretini, savaşma yeteneğini ıspatlaması gerekirdi. Bu yüzden “Deli Adayları” cesaretini sınamak için sefere götürülür ve tecrube edilirdi. Muharebede gözüpek saldırıp en öndeki sdüşman süvarilerini devirmesi istenirdi. Deli adayları bu şekilde cesaretini kanıtlayarak eğitimin son aşamasını da başarıyla tamamladıklarında , düzenlenen bir tören ile yemin eder ve ocağa has Deri başlıklarını giyerek Deliler Ocağı’na “Ağa çırağı “ olarak resmen kayıt olurlardı. Deliler “Bayrak” adlı 60’şar kişilik bir tür bölükleri en temel askeri birlikleriydi.Bir kaç “Bayrak” birleştirilerek oluşan en küçük ocak bir “Delibaşı”nın emrine verilirdi.Delibaşının emrinde ; “Gönüllü Ağası “, “Bayrak Ağası” gibi daha küçük rütbeli Deli subayları bulunurdu.Deli ocakları da yani Delibaşlar da "Alaybeyi" veya "Serçeçme” denilen daha yüksek rütbeli komutanın emrinde bağlı bulunduğu Sancak Beyinin ,Beylerbeyinin safında savaşa katılırdı.Deliler ocağının Kayıtlarından , Eğitiminden ve sevkinden sorumlu komutanına “Deliler Kethüdası” denirdi.Deliler ocağı Genellikle Türklerden oluşurdu.Ancak Ocak da azda olsa Rumelide İslamı kabul etmiş Boşnak, Sırp ve Hırvat gibi cengaverlerde görülürdü.
Deliler, ocaklarını Hz. Ömer'e kadar dayandırırlardı.Yani Osmanlı Ordu birliklerinden sadece “Delilerin” ocak piri Hz.Ömer olması çok ilginçtir. Deliler kendilerini ”Kalpaklarımız Emir el Mü’minin HZ. ÖMER ’in(ra) çizmesinin koncuğudur, ocağımız da ona mensubdur” diyerek tanıtırlardı. Fevkalade cesaret, atılganlik ve korkunç kiyafetleri ile düşmana dehşetli korku salan Deliler, hep galip gelirlerdi. Deli süvarilerinin parolası "yazılan gelir başa" idi. Böyle bir ulvi anlayış ve bilince sahip olduklarından dolayı da hiç bir tehlikeden çekinmezlerdi.
Delileri Osmanlının diğer askeri birliklerinden ayıran en önemli özellikleri hiç kuşkusuz kıyafetleriydi. başlarına kurt, benekli sırtlan veya pars gibi vahşi hayvan derisinden yapılmış ve üzerine kartal tüyü takılmış kalpak giyen delilerin elbiseleri de arslan, kaplan veya tilki postundan, şalvarları ise kurt veya ayı derisindendi. Ayaklarına sivri burunlu, yüksek ökçeli, çıkrık mahmuzlu “serhadlik” denilen çizme giyerlerdi. Deli kalpakların üzerinde kartal kanadı ya da tüyleri bulunurdu. (Bazıları tüyleri doğrudan kafatasını yararak deriyle yapışık kalmasını sağlarlardı)
Deli'lerin Kullandıkları silahlar akıncılarla benzerlik göstermekle beraber başlıca silahları ise Macar usulü bir mızrak, kılıç, satır balta, bozdoğan, şeşper, gürz ve savaş çekici idi. (Sonraki yıllarda Tüfek ve Piştov da kullanacaklardır) Delilerin atları da en az kendileri kadar maharetliydi. Atlar çoğu zaman kartal tüyleri ile süslenir, atın kafası üzerine serilen bir aslan postunun ağzından çıkardı. Deliler atlarına çok hakimdirler. Günlerinin çoğu at üstünde geçerdi. Eğitimleri sert ve çok disiplinlidir. Atlarını daima muharebe sahasının şartlarına göre terbiye ederlerdi. Bu yüzden Deli atları muharebe meydanına girince ürkmez. Deliler, atlarını sürmedeki maharetleri kadar dört nala giderken nişan almaları ve vurmaları ile de meşhurdurlar. Deliler hücum anında atlarından inmeleri ile binmeleri bir olurdu.Düşmanı şaşırtmak için bazen atlarından iner üzerlerine gelen düşman askerini tokatla devirirler sonra atlarına binip hücuma devam ederlerdi.Deliler at üstünde de Çok keskin nişancıdırlar ve cirit atmada üzerlerine yoktur. Düşman süvarileri Delilerle teke tek döğüşemezdiler , kaçınırlardı.
OSMANLI TOKADI
Osmanlı tokadı, Osmanlı Ordusundaki askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları bir vuruş türü… Elin her iki yanıyla da yapılabilen ve muhatabını sersemleten, duruma göre bayıltan ya da öldürebilen cinstendi.Osmanlı tokadı enseye , kulağa veya kafatasına dirsekler bükülmeden alabildiğine atılırdı.Bu tokatların muhatabı bazen düşman askerleri değil, askerlerin atları olabiliyordu.Osmanlı Tokadı zannedildiği üzere her Osmanlı’nın değil, yalnızca alanında uzman askerlerin (Deliler ve Azaplar) yaptığı bir dövüş türüydü.. Osmanlı Tokadını ‘delibaş’ isimli askerler yıllar süren eğitimleri sonucu atabilirlerdi.Deliler çocukluktan itibaren pirinç ve hamurla beslenip vücutlarının güçlü ve diri kalmasını sağlanır ve yine erken yaşlardan itibaren her gün yüzlerce kez yağlı ellerle mermere vurarak gelişimlerini tamamlarlardı.(Mermere vurararak elleri büyür ve sertleşir ve güçlenirdi) Deliler düşmana doğrudan saldıracakları zaman “Allah Allah “ nidalarıyla ve genellikle 100 metrelik mesafede ani baskın tarzında da tarruz edebilirlerdi.
Deliler 15.Yüzyıldan itibaren bütün büyük meydan savaşlarında , kale muhasralarında yer almışlardır.Delilerin yoğun tasvirlerinin yapıldığı bazı savaşlar : Varna ve 2. Kosova savaşında deli tasvirlerini yukarıda anlatmıştık(Yaklaşık Akıncı+ Deli süvari toplamı olarak 15.000 kişi katılmıştı.) Mohaç Savaşı’nda Husrev Bey’in emrinde 10.000 kişilik deli kuvveti vardı. Solakzâde’nin Târih’inde de Nahcıvan Seferi’nde Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın, “kaplan postlu, kurt derisi taçlı, birer karış mahmuzlu, tekne kalkanlı Bayraklı alayı” tasviride Delilerdi.
XVII. yüzyıl Avusturya savaşlarında Tiryaki Hasan Paşa ve Lala Mehmed Paşa’nın delileri , yine 1736-1739 Osmanlı –Avusturya Savaşlarına katılan deliler büyük kahramanlık göstermişlerdir.Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa da maiyetinde 2000 deli bulundururdu.
DELİ SÜVARİLERİNİN SON ÇILGIN SAVAŞI
Deli süvarileri , Osmanlı -Rusya (1828-1829 ) savaşında XV.- XVI. yüzyıldaki muharebelerini hatırlatacak şekilde üstün kahramanlıklar göstermişlerdir 1828–1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki gözlemlerini aktaran İngiliz Sir Adolphus Slade, Delilerin Ruslarla adeta spor yaparak çarpıştığını, Rus siperlerinin dibine kadar sokulup Rus süvarilerine laf atıp onları kızdırdığını ve eğitimli atları ile Rus piyade saflarını adeta parçaladığını şöyle anlatmaktadır.Slade : “Sadrazam Reşid Mehmed Paşa’nın emrindeki deli süvarilerinin şehir meydanında cirit oynar gibi Rus tabyalarının etrafında dolaştıklarını, piştovlarını boşalttıklarını, Rus siperlerine kadar ilerleyerek buradaki Rus süvarilerine laf atıp onları kızdırarak meydana çağırdıklarını da nakleden Slade, delilerden birinin esir düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan sadrazamı nasıl kurtardığını hayranlıkla anlatmaktadır.” Aslında 1828-1829 Osmanlı Rus savaşı Delilerin son savaşı oldu.
DELİ OCAĞININ SONU
Deliler askeri disiplinlerini kaybederek halka eziyet etmeye başlayan “başıbozuk” haydutlar halini almaya başlayınca devlet tarafından reformla düzeltilmeye ve disiplin altına alınmaya çalışılmış sa da en nihayet 1829 yılında Deliler Ocağı diğer Osmanlı askeri sınıfları gibi lağvedilmiştir.
Delilerin Edebiyatımıza geçen deyimleri sadece “Osmanlı Tokadı” yla sınırlı olmayıp ; “Başını Vermeyen Şehid “ “Delibozuk “ “ başıbozuk” ve “Delibaş” da Delilerden kalmıştır.Delilerin kiyafetleri özellikle Kartal Kanatlı ve Tüylü motifleri Avrupa ordularınca ilham alınarak taklid edilmiştir.
*Rifat GÜNDAY
Eğitimci,Araştırmacı ve Tarih Öğretmeni
Kaynaklar :
1- Osmanlılarda Askeri Teşkilat, Türk Tarih Kurumu Yayınları
2- Türk Ansiklopedisi , MEB yayınları
3- Abdullah Turhal ,Osmanlı’nın Muhteşem Süvarileri
4-Bahattin Ögel , Türk Kültür Tarihine Giriş
5-İ.Hakkı Uzun Çarşılı ,Kuruluşundan 15. Asra kadar Osmanlı Teşkilatı
Rumeli Eyaleti Askeri Teşkilatı Şeması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder